Görüşlerin Değerlendirilmesi
Şiilerin genelinin, bazı Ehlisünnet araştırmacıları ve oryantalistlerin görüşüne göre Şiilik Resul-i Ekrem (s.a.a) döneminde tarihi geçmişi olan asil bir fikri akımdır. Bu görüş Şiiliğin siyasi alandaki manifestosunun çok önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Şii âlimleri arasında Kaşifu’l-Gita (m. 1373), Şeyh Muhammed Rıza Muzaffer[1] (m.1383), Muhammed[2] Hüseyin Zeyn Amili[3], Muhammed Cevad Muğniye[4], Abdullah Nimet[5] ve Türk tarihçi Abdulbaki Gölpınarlı[6] (m.1982) bunun senetlerini kendi eserlerinde kaydetmişlerdir.
Bu tarihçiler ve yazarlar Şiiliğin ortaya çıkış tarihi konusunda Şiiliğin Resul-i Ekrem’in (s.a.a) döneminde ve o hazretin kendi eliyle başlatıldığını savunmuşlardır; gerçi Şiiliğin faaliyeti Resul-i Ekrem’in (s.a.a) vefatından sonra İslami ve siyasi bir mezhep olarak Hz. Ali’ye (a.s) uymakla başladığı daha meşhur bir görüş haline gelmiştir.
Şii yazar Muhammed Hüseyin Kaşifu’l Gita konuyla ilgili şöyle der: “Şiilik tohumu İslam tohumlarıyla beraber aynı zamanda serpilmiştir.[7] Bir başka Şii yazarı Muhammed Hüseyin Muzaffer şöyle diyor: “Şiiliğe davet Resul-i Ekrem’in (s.a.a) “La İlahe İllallah” kelimesine davet ettiği dönemden itibaren başlamıştır. O, Resul-i Ekrem’in (s.a.a) Hz. Ali (a.s) hakkında Haşimoğulları’nı topladığı vakaya ilişkin buyurduğu sözüne istinat etmiştir ki Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu: “Şu (Ali) benim kardeşim, varisim, vezirim, vasim ve aranızdaki halifemdir. Sözünü dinleyin ve ona itaat edin!”[8]
Bir başka Şii yazar Muhammed Hüseyin Zeyn Ali şöyle diyor: “Allah Resulü’nün (s.a.a) sahabesi arasında şu dört kişi; Ebuzer Gifari, Selmani Farisi, Mikdad b. Esved ve Ammar b. Yasir Ali’nin (a.s) Şiileri olarak tanınmaktaydılar.”[9]
Muhammed Nimet ise görüşünü şöyle bildirmiştir: “Şiilik ilk kez bir mezhep ve fırka olarak Sakife’de ortaya çıkmıştır. Ancak oluşum olarak ilk kez Resul-i Ekrem (s.a.a) döneminde doğmuş ve ortaya çıkmıştır.”[10]
Sa’dul Eş’ari Kummi (m.299 veya h.301), Nevbahti (m. 310) Şiiliğin Resul-i Ekrem (s.a.a) döneminde varlığından bahsetmiş ve onu İslam’ın ilk fırkası olarak bilen kimselerdendir.[11]
Ebu Hatem Razi ise görüşünü şöyle dile getiriyor: “Şia, Resul-i Ekrem (s.a.a) döneminde Hz. Ali’nin (a.s) yanında yer alan Selman, Ebuzer, Mikdad b. Esved, Ammar Yasir ve diğer samimi arkadaşlarına verilen isimdir ve onlar bu isimle tanınmaktaydılar. Allah Resulü (s.a.a) Ali’nin (a.s) Şiileri olarak bilinen bu kimseler hakkında şöyle buyurdu: cennet, dört kişiye görmeye müştaktır; onlar Selman, Ebuzer, Mikdad ve Ammar’dır. O günden itibaren günümüze kadar Ali’nin üstünlüğüne inanan herkese Şii denilmiştir.”[12]
Ehlisünnet âlimleri arasından Muhammed Kürd Ali’de (m.1953) Resul-i Ekrem’in (s.a.a) sahabesi arasında Ali’nin (a.s) Şiaları olarak bilinen kimselerin varlığını kabul etmiştir. Onlar; Selmani Farisi, Ebuzer Gifari, ammar Yasir, Huzeyfe b. Yeman, Huzeyme b. Sabit, Ebu Eyyubi Ensari, Halid b. Said b. As ve Kays b. Sa’d b. İbade[13] gibi şahısları o hazretin Şiileri olarak belirtmiştir. Yazar konuyla ilgili olarak şöyle demiştir: “Resul-i Ekrem’in (s.a.a) sahabesinden bir grup Ali’nin Şia’sı olarak tanınmaktaydı.”[14]
Alman yazar Shubert’de konuyla ilgili şöyle görüş belirtmiştir: “Resul-i Ekrem (s.a.a) Hz. Ali’ye (a.s) şöyle buyurdu: Allah’ın en üstün kulları sen ve senin Şiilerindir. Benimle sizin vadeniz (buluşma yerimiz) Kevser Havuzu’nun başıdır. İnsanlar hesap vermek için oraya geldiklerinde sizler “Seçkin ve büyük şahsiyetler” olarak çağrılacaksınız!”[15]
Yine bu konuyla ilişkin Seyyid Muhammed Bakır Sadr (m.1400) şöyle diyor: İslam Peygamberi (s.a.a) İslam’ı istenilen kemale erdirmek için, bizzat kendisinden sonra planlı bir program hazırlıyordu. Merhum Sadr bu mukaddimeyi açıkladıktan sonra sözlerine şöyle devam ediyor: “Şiiliğin, Resul-i Ekrem’in (s.a.a) doğal olarak mantıklı davetini başlattığı o zaman ve şartlarda misyonunu üstlendiği dönemde başladığını söyleyebiliriz.”[16]
Bu görüşü savunan kimseler şuna inanmaktadırlar; Şiilik mezhebinin geçmişi İslam’ın geçmişiyle aynıdır.[17] Yani İslamiyet’in başlamasıyla beraber Şiilikte başlamıştır. Bu görüşü savunanlar Şiiliğin fikri bir akım olarak Resul-i Ekrem’in (s.a.a) vefatından sonra Hz. Ali’nin (a.s) imametine nassın gereği ile inanmış ve onun İslam’ın doğuşuyla ortaya çıkmasından öteye Şiiliği Resul-i Ekrem’in (s.a.a) risaletinin bir parçası olarak görmüşlerdir.