Bizi biz yapan şey, hafızamızdır. Onun sayesinde arkadaşlarımızı tanır, geçmişimizi anımsar ya da hangi yemekleri nasıl sevdiğimizi biliriz. Bunlar ayrıca, benliğimizin devamlılığını sağlayan öğelerdir.
Hafızanın 3 farklı biçimi
Hafıza, kendini teknik olarak 3 farklı biçimde gösterir. Bunlar anımsamak, tanımak ve tekrar öğrenmektir. Örneğin, okulda girdiğiniz sınavları düşünün. Bu sınavların asıl ölçtüğü şey, depoladığınız bilgilere bu 3 yolu kullanarak erişebiliyor olmanızdı. Mesela; bir ülkenin başkentinin sorulduğu bir boşluk doldurma sorusunda, doğru cevabı vermenin yolu anımsamaktır. Fakat çoktan seçmeli bir sınavın sorularını doğru yanıtlamak için gördüğünüz bilgiyi tanımaya ihtiyacınız vardır. Tekrar öğrenmek ise, önemli bir final sınavı öncesi daha evvelden öğrendiğiniz bilgileri daha kısa zamanda yinelemeyi ifade eder.
Hafızamızdakileri nasıl depolarız?
1960’ların sonunda ABD'li psikologlar Richard Atkinson ve Richard Shiffrin, belleğin oluşum sürecini 3 farklı aşamaya böldü; duyumsal bellek, kısa süreli bellek ve uzun süreli bellek. Buna göre, karşılaştığımız bir bilgiyi evvela duyumsal belleğe alıyoruz. Bu bellekte kalan bilginin her an uçup gitmesi olası, zira uzun zaman işimize yaramayacağını varsaydığımız bilgiler bu bellek türünde depolanıyor. Yani duyumsal belleği kısaca dikkat etmediğimiz, görsel ve işitsel yolla algıladığımız bilgilerin depolandığı yer olarak düşünebiliriz.
Kısa süreli bellek ise duyumsal belleğin aksine sadece algıladığımız değil, aynı zamanda dikkat ettiğimiz bilgilerden oluşur. Ama kısa süreli olmasının sebebi, yinelenmeyen ve çabuk unutulan bilgileri ihtiva etmesidir. Arkadaşınızdan bir telefon numarası aldınız ve onu not alacağınız ana dek içinizden 1-2 sefer tekrarladınız. Not aldıktan sonra ise, bilgi hafızanızdan bütünüyle uçup gitti. Kısa süreli bellek, işte tam da bu oluyor.
Uzun süreli bellekte depolananlar ise yetenekler, inançlar ve hayatımız boyunca unutmadığınız öteki bilgilerdir. Uzun süreli bellekte kimi bilgiler zaman içinde kaybolabilir. Mesela; bildiğiniz bir lisanı uzun müddet kullanmadığınızda, onu unutmaya başlayabilirsiniz. Lakin yine de bu bellek türünde depolanan bilgilerin büyük bir çoğunluğu, yaşam boyu sizinle kalır.
Çalışan bellek
Atkinson ve Shiffrin’in kendilerinden sonra gelen meslektaşları, uzun süreli bellek yerine daha farklı bir kavram ortaya koydular:
Çalışan bellek. Buna göre, kısa süreli bilgileri uzun süreli depolara aktarma biçimlerimizin tamamı, çalışan belleği oluşturuyor. Ve bu noktada 2 farklı işlem türü mevcut: Açık ve örtük işlemler. Açık işlem, bilgileri bilinçli bir biçimde alıp hafızamıza kaydetmemizi ifade ederken, örtük işlem ise nispeten biraz daha otomatik olarak gerçekleşiyor. Sözgelimi; sokakta yürürken aldığımız bir yemek kokusunun, bize çocukluğumuzun geçtiği şehri anımsatması.Çalışan bellek modeline göre; bilgileri daha sonra anımsamamızın yolu, onları çalışan belleğimize kaydetmemizden geçiyor.