Sadaka-i fıtır; “fıtret” (yaratılış) sadakasıdır. Halk dilinde buna fitre denilir.
Nisâba malik olan babaya kendisi için fitre vermek vâcib oldugu gibi, bâlig olmayan küçük çocukları için de fitra vermesi vâcibdir.
Eşinin fitresi için koca, büyük evlâdın fitrasi için baba mükellef degildir.
Yerde, bir hânede bulundukları takdirde, kişinin; eşinin ve büyük evlâdının fitresini vermesi (istihsânen) câizdir. Müftâ bih olan budur.
Hanefî mezhebine göre: Sadaka-i fıtır, velâyet ve nafakaya bağlıdır.
Kişinin, velîsi oldugu ve nafakasını temîne mecbur olduklarının fitresini vermesi vâcibdir.
Babasının bulunmaması halinde, fakir oglundan olan torunlarının fitresini dedesinin vermesi lâzimdir.
Ramazân-ı Şerif’te oruç tutmayana, hastaya, seferde olana ve oruç tutamayacak derecede ihtiyâr olana da fitre vermek vacib olur.
Fitre mâlî bir ibâdettir. Vâcib olduktan sonra hac ve kurban gibidir. Ödemedikçe ömür boyu borç olarak kalır.
Fitrenin vücûb vakti; imsâk saati ile bayram namazı arasındaki vakittir.
Fukarânın bayram ihtiyacının karşılaması ve onlara yardım edilmesi için fitrenin daha önceden verilmesi de câizdir.
Fitreyi bayram namazından sonraya bırakmak mekruhtur. Müstehab olan namazdan evvel verilmesidir.
Rasûlüllah (s.a.v.) Efendimiz “Bayram namazından sonra verilen fitre, diger sadakalardan (nâfile) bir sadakadır. Lâkin bayram namazından evvel verilen fitre, Hakk Teâlâ’nın katında makbûl bir sadakadır.” buyurdular.