Kamuoyunda Kumpas davaları olarak bilinen gerçekte ise vatan hainlerince üretilen iftiralarla kurgulanan vatana ihanet davaları olan Balyoz, Ergenekon, Poyrazköy, Kafes, Amirallere Suikast, İstanbul ve İzmir Askeri Casusluk, Oda Tv ve benzeri davalarda (Davaların listesi http://www.kumpasder.org.tr bağlantısında görülebilir) çok büyük hukuk cinayetleri işlenmiş ve sözde yargı yoluyla adalet katledilmiştir. Acı mağduriyetlerin yaşandığı bu süreç, haksızlıklar ve hukuksuzluklar ekseninde hukuk tarihimizde derin izler bırakmıştır.
Bu davalarının öncelikli hedefi Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bağımsızlığı ve bölünmez bütünlüğü olmuştur. Bu karanlık süreçte birçok Atatürkçü, çağdaş ve aydın sivilin yanı sıra özellikle milletin bağrından çıkmış Türk Silahlı Kuvvetlerinin çok iyi yetişmiş Atatürkçü, onurlu, üstün nitelikli ve saygın yüzlerce personeli tasfiye edilmiş, bir kısmı da istifa veya emekli olmaya zorlanmıştır. Rütbe terfiinde liyakate dayalı yüzyıllık gelenekler yok edilerek tasfiye edilenlerin yerine bugün Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) / Paralel Devlet Yapılanması (PDY) davalarında yargılananlar terfi ettirilerek 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsüne giden yolların taşları döşenmiştir.
Örneği görülmemiş kin, nefret ve intikam duygularıyla yürütülen vatana ihanet davalarında kader birliği yaptığım diğer Kuvvet Komutanlıklarındaki ve sivil dava arkadaşlarımı asla ayrı tutmaksızın içinde yer aldığım için örnek vereceğim Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızdasoyadı gibi örnek bir lider olan 20. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek, çok değerli arkadaşlarımız Amiral Cem Aziz Çakmak, Yarbay Ali Tatar, Kurmay Albay Murat Özenalp,Kurmay Albay Berk Erden, Hava İstihbarat Kurmay Albay Ali Tarık Akça, Personel Albay Halil Yıldız, Personel Albay Yunus Nadi Erkut ve SAT Kıdemli Başçavuş Sadettin Doğandava şehitlerimiz olmuştur.Şahsım dahil 48 muharip Amiralimizin 25'i; çok başarılı ve Amiral olacak yüzlerce subayımız ile onlarca nitelikli astsubayımız özgürlüğünden mahrum edilmiştir. Ayrıca, saygın bir yere sahip ve topluma önemli katkılarda bulunan 12 emekli Amiralile bir kısım emekli ve müstafi personelimiz de bu özgürlük gaspına maruz bırakılmıştır. Adaletsizliğin en ağır bedelini ödeyenler de milletimiz ve şahsımızın yanı sıra aile bireylerimiz olmuştur.
Adil yargılanma hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı dahil bir çok temel hak ve hürriyetlerin hiçe sayıldığı vatana ihanet davalarında Anayasa Mahkemesi’ne yapılan kişisel başvuruların bir sonucu olarak çok sayıda hak ihlali kararı verilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin bu ihlal kararları sonucu cezaevlerinde yıllarca manevi işkence gören insan tahliye edilerek özgürlüğüne kavuşmuştur.
Kamuoyunda Balyoz davası olarak bilinen “Asın İhaneti ve İftirası” davasında, Anaysa Mahkemesi’nin yargılamanı yenilenmesi kararı sonucu İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucu beraat kararı verilmiş ve bu beraat kararı 229 arkadaşımız için kesinleşmiştir. Beraatlarının kesinleşmesi gereken ancak İstanbul Anadolu Adliyesi Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı sonucu Yargıtay’a temyize gönderilen masum ve saygın yedi dava arkadaşımız için ise her nedense 4 yıldır hiçbir hukuki işlem yapılmamıştır.
DERİN YARA ALAN YARGIMIZIN SAYGIN BİR KONUMA GELEBİLMESİ İÇİN…

Balyoz iftirası ile uğradığımız haksızlık ve hukuksuzluğu, başta ailelerimiz ve gerçek dostlarımızla birlikte bize yaşatılan zulmü bireysel bir mağduriyet olarak değil, Türkiye Cumhuriyeti devletine ve Türk Milletine yapılan bir ihanet olarak görüyorum. İftira ürünü dijital verilerin gerçek olduğu algısını yaratmak için onların arasına yerleştirilen ve adli emanete alınması gerektiği ısrarla ve yazılı olarak bildirilmesine rağmen devlet sırrı niteliğindeki Çok Gizli Gizlilik dereceli gerçek Harekat Planlarını çarşaf çarşaf deşifre etmek dahil vatana ihanet suçunu işleyen ve bu suça ortak olanların adil bir şekilde yargılanmasını istememin nedeni kişisel bir öç alma dürtüsünden kaynaklanmıyor. Çünkü kin, nefret ve intikam duygularının insanın kalbine yük olacağını düşünüyorum.
Vatana ihanet edenlerin hesap vermesi, toplumsal düzenimizin sağlanması için atılması gereken en önemli adımdır. Toplum vicdanında derin yara alan ve güvenini yitiren yargımızın ulusumuza güven veren saygın bir konuma gelebilmesi de vatana ihanet ettiği değerlendirilen hainlerin hukuki delillere dayanarak tarafsız, bağımsız ve adil bir şekilde yargılanması ile mümkündür. Çünkü adaletin olmadığı bir ülkede demokrasiden bahsedilebilmesi olanaksızdır.
Vatana ihanet eden dünyanın en alçak terör örgütü üyeleri ve işbirlikçilerinin tam aksine canı pahasına vatanına hizmet eden askerler olarak itibarımızı yitirmemiz söz konusu değildir. Dünyada yaygın olarak “İade-i İtibar” olarak isimlendirilse de bize iade edilecek bir itibar olmadığı gibi onurumuzun ve itibarımızın ölçülebilir bir maddi ve manevi karşılığı da yoktur. Talebimiz, KUMPASDER ile koordine edilerek Meclis açıldığında başta şehitlerimiz ve genç arkadaşlarımız için olmak üzere tüm dava arkadaşlarımızı için ”Hukuki Hakların İadesi” adı altında bir yasanın gecikmeksizin çıkarılmasıdır.
Bu yasa kapsamında; başta vatana ihanet davalarının soruşturma ve kovuşturma döneminden itibaren iftira içerikli suçlamalar ve ön yargılı, maksatlı medya yayınları nedeniyle psikolojik baskı altında stresten kaynaklanan sağlık sorunları dahil zor şartlarda ortaya çıkan hastalıklar sonucu meydana gelen onur intiharı ve ölümler nedeniyle hayatını kaybedenlerin hukuk ve adalet şehidi olarak tescili ve adli ve idari soruşturmalar nedeniyle kendi isteği veya isteği dışında emekliye sevk edilen; kademe ilerlemesi, derece yükselmesi ve rütbe terfileri durdurulan veya rütbelerinde beklemeye alınan genç subay ve astsubayların kadro şartı aranmaksızın emsalleriyle aynı rütbelere terfi ettirilmesi büyük önem arzetmektedir.
Özellikle mağdur edilen genç subay ve astsubayların kademe ilerlemesi ve terfilerinin yapılmaması ve emsallerinin gerisinde bırakılması hak ihlallerinin devam etmesine neden olmaktadır. Bunların bir kısmı istifa etmiş ve sivil hayatta iş bulma mücadelesine girmiştir. Yasal süreyi tamamlamadıklarından emekli de olamayan bu arkadaşlar mali açıdan da büyük zorluklar yaşamaktadır. Onlarca Kanun Hükmündeki Kararnamenin içerisinde yer alacak bir paragrafla çözümlenebilecek bu hak ihlali sorunu teklif edilmesine rağmen giderilememiştir.
ÇOK DAHA ÖNEMLİ BİR HUSUS İSE…
İktidar yetkililerince kumpas olduğu belirtilmesine ve iktidar milletvekilleri ile görüşülmesine rağmen Anayasa Mahkemesi’nin adil yargılanma hakkının ihlali kararını verdiği 18 Haziran 2014’ten bu yana dönemin Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekilleri M. Akif Hamzaçebi, Umut Oran ve Dursun Çiçek tarafından Kumpas Mağdurları Derneği (KUMPASDER) ile işbirliği içinde hazırlanarakTürkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan “Hukuki haklarının iadesi”yasa tasarısı hakkında olumlu bir ilerleme sağlanamamıştır.
Bu yasanın çıkarılması halinde yasa kapsamındaki davalara ilişkin hak ihlalitazminat tutarları, yargılamanın her aşamasında görev alan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı gereği sorumluluğu bulunan savcı, hâkim ve yüksek mahkeme başkan ve üyelerinden 6185 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre müştereken ve müteselsilsen tahsil edilecektir.
Vatana ihanet davalarında özgürlüğü gasp edilen ve beraat sonrası Silahlı Kuvvetlerde canı pahasına hizmet etmeye devam eden liyakatli subayların General ve Amiralliğe, General ve Amiral olanların ise daha üst rütbelere terfi ettirilmesi öncelikle devletimizin bekası açısından önemli ve olumlu bir adım olmuştur. Bu adımın iade-i itibar olarak nitelendirilmesi doğru değildir. Bu terfiler hukuki hakların iadesi olarak algılanamayacağı gibi tüm mağdurların haklarının iade edildiği de asla söylenemez. Örneğin “Asrın İhaneti ve İftirası” Balyoz davasında özgürlüğü gasp edilen muvazzaf General ve Amirallerin tamamına yakını, Albayların ise bir kısmı hapiste iken, kalan birkaç muvazzaf General ve Amiral ise tahliyeyi takip eden ilk Ağustos Şurasında emekli edilmiştir.
Haksız tutuklamadan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davaları “Hukuki Hakların İadesi” yasa tasarısından tamamen farklı bir husustur. Maddi ve manevi tazminat davaları şahsım dahil özgürlüğü gasp edilen dava arkadaşlarımın bireysel olarak açtığı davalardır. Bu davaların tamamına yakını dava açılan mahkemelerde karara bağlanmasına rağmen Hazine Avukatları tarafından aldıkları talimat gereğince bu kararlar Yargıtay ve İstinaf Mahkemelerine temyize gönderilmiştir. Ayrıca ortak bir kıstas belirlenmediğinden aynı mağduriyete maruz kalan kişiler arasında bile çok büyük farklılıklar gösterdiğinden dava açan arkadaşlarımızca da kararlar temyiz edilmiştir.
Kamuoyunda konuşulan ve bazı medya organlarında yer alanın aksine bugüne kadar 2 veya 3 kişi dışında tazminat alan dava arkadaşımız olmamıştır. Mahkeme kararlarının bir kısmının Yargıtay’a gönderilmesinin üzerinden iki yıldan fazla süre geçmesine rağmen çok büyük bir çoğunluğu için Tebliğname dahi hazırlanmamıştır.
Özgürlük insanoğlunun yaşam hakkı gibi vazgeçilmez haklarından biridir. Özgürlüğün kıymetini para ile ölçmek onu aşağılamak olur. Bu konu öncelikle haksız ve hukuksuz tutuklamanın tazmini konusudur. Burada önemli olan bir yargı hatası sonucu değil bizzat bilinçli ve kasıtlı olarak adaletin katledilmesi sonucu hürriyetimizden mahrum edildiğimizin unutulmaması ve tazminatın miktarından çok ortak kıstaslar belirlenerek Anayasamızın 10. Maddesindeki “Kanun önünde eşitlik ilkesi”nin ihlaline yol açılmamasıdır.
Çok daha önemli bir husus iseonlarca yazılı suç duyurusunda bulunmamıza rağmen belki de siyasi ayağın ortaya çıkması endişesiyle vatana ihanet davalarında kararları ile adaleti katleden, özgürlüğümüzü gasp ederek hem ülkemizin hem de bizim geleceğimizi çalan hâkim ve savcılar ile polisler ve medya mensupları hakkında bugüne kadar açılan soruşturmalar davaya dönüştürülmezken yargılamalarda hakkımızda tahliye veya beraat kararı veren vicdanlı ve cesur yürekli mahkeme başkanı ve üyelerinin tenzili rütbe atamalarına tabi tutulması FETÖ/PDY ile mücadelenin sorgulanmasına neden olmaktadır.
Tüm dava şehitlerimizin yanı sıra, vatan hainlerince özgürlüğümüzün gasp edildiği ve geleceğimizin çalındığı günlerde haksızlık ve hukuksuzluklara karşı elinde asil Türk bayrağıyla yağmur, çamur demeden onurlu bir şekilde direnen, yakın zamanda kaybettiğimiz Veteriner Albay Gülcemal Karakoç’u minnetle, rahmetle, saygı ve sevgiyle anıyorum. Ruhu şad olsun.

Can Erenoğlu