Yazar: Orhan Köksal
Dünyada kadınların askerlik yapma süreci 4000 yıl öncesine dayanmaktadır. Eski dönemlerdeki harp şekilleri düşünüldüğünde kadınların fiziksel yeterlilik gücü dikkate alınmış, psikolojik sebepler de göz ardı edilmemiştir. İlerleyen süreçte, ataerkil yapının güçlenmesi ve kadının fiziksel yetersizliği göz önünde bulundurularak kadınların askerlik yapmasına meşru bakılmamıştır.
Günümüzde kadınlar, ülkelerin ordu bünyesinde daha aktif görevler almaktadır. Çoğu ülkede askerlik yapmaları zorunlu değildir. İsrail’de ise 2 yıl ile sınırlı olacak şekilde, kadınların askerlik yapması zorunludur. İngiltere, Finlandiya, Almanya, Libya, Norveç, Rusya ve ABD’de de kadın askerler mevcuttur.
Cumhuriyet’in yüzüncü yılında ülkemizin ilk kadın generallere sahip olması beklenmektedir.
Türkiye’de ise durum, diğer Avrupa ülkelerinden pek farklı değildir. Kadınların ordu saflarına alınma denemesi, resmi olarak ilk kez 1917 yılında kurulan Kadın İşçi Taburu ile olmuştur. Mete Tuncoku, Çanakkale Savaşları’nda keskin nişancılık yapan Türk kadın savaşçılarına; yabancı arşivlerde yaptığı araştırmalarda, Avustralyalı piyade er J.C. Davies’in mektuplarında rast gelmiştir. [1] Türk İstiklâl Harbi safhasında ise birçok kahraman kadına rastlamak mümkündür. Günümüzde de resmi boyutta kadın askerler bulunmaktadır. Cumhuriyet’in yüzüncü yılında ülkemizin ilk kadın generallere sahip olması beklenmektedir.
Org. Baransel: “Sana koca bulalım.”
Kadınların Türkiye’de askerlik süreci inişli-çıkışlı bir hâl ile günümüze gelmiştir. İlk talepler Türk ordusunda aktif görev almak isteyen kız öğrencilerden gelmiştir. İlk müracaat eden kişi ise öncü bir kadın olan İnci Arsan olmuştur. Demokrat Parti iktidarında ordunun yönetim kademesi bu talebe soğuk bakmıştır. Dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Nurettin Baransel ise İnci Arsan’ı çağırtıp, “Sana koca bulalım.” [2] teklifinde bulunmuştur.
En nihayetinde Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes’in araya girmesi ile başvurular kabul edilerek, orduya ilk kadın alımları başlamıştır. İnci Arsan, Türk ordusunun ilk kadın subayı olmuştur. [3] 22 Eylül 1955’te yayınlanan emirde kız öğrencilerin ilerideki istihdam yerleri belirlenmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri erkek adaylarda aranan şartların dışında kadınlarda; bakire olmak, yüzlerine, saçlarına ve tırnaklarına boya sürmemek, koku kullanmamak, uygunsuz yerlerde dolaşmamak, yakını olmayan erkek öğrencilerle yalnız dolaşmamak şartlarını getirmiştir. [4] 27 Mayıs 1960 darbesi neticesinde kız öğrencilerin askeri okullara alınması uygulaması kaldırılmıştır.
Hava Kuvvetleri Komutanlığı da 1955 yılından itibaren bünyesine kadın subay adayı alımlarına başlamıştır. Bu 20 adayın içinde Leman Bozkurt da bulunmuş ve eğitimlerinin ardından Türkiye’nin ve NATO üyesi ülkelerin ilk kadın jet pilotu unvanı ile tanınmıştır.
Leman Bozkurt, 1933 yılında Sarıkamış’ta doğmuştur. Atatürk Kız Lisesi’nden mezun olduktan sonra gördüğü bir ilân üzerine Türkkuşu İnönü Tesisleri’nde** planör*** eğitimi almaya başlamıştır. Tesislerde aldığı eğitimlerle tecrübe kazanan Leman Bozkurt, kadınların askere alınması kararı ile Ekim 1955’te İzmir’e gelerek Hava Harp Okuluna başlamıştır.
Kontrolleri tek geçen kişi Leman Bozkurt oluyor ve ilk uçuşunu 18 Mart günü Magister ile gerçekleştiriyor
Leman Bozkurt’un uçma arzusu günden güne artmış ve Türkkuşu Tesisleri’ni özlemeye başlamıştı. İşbu sebepten dolayı, gece İzmir’den kaçarak Ankara’ya geri dönmüştür. Telkinler sonucu apar topar bir C-47 uçağı bulunarak Ankara’ya geri dönmeye ikna edilmiştir. Hava Harp Okuluna tekrar katılarak her sınıfa 1 kadının düştüğü eğitimine başlamıştır. 2. yılın sonunda Eskişehir’e uçuş kontrolüne gönderilmiştir. Yapılan kontroller sonucu tek kazanan Leman Bozkurt olmuştur. Uçamadığı için sürekli yakınan Leman Bozkurt, 18 Mart günü ilk uçuşunu Magister ile tamamlamıştır. [5] 30 Ağustos 1957 yılında okulu birincilik ile bitirerek Türk Silahlı Kuvvetlerine katılmıştır.[6]
Leman Bozkurt, 27 Ağustos 1958’de Eskişehir’de bulunan Jet Eğitim Filosuna katılmıştır. Pilot ve uçak eğitimini sağlamayı amaçlayan sıkı bir eğitimi tamamladıktan sonra 22 Kasım 1958’de bröve merasimi yapılmıştır. Eğitimi sırasında T-33 A jet uçakları ile 26 saat 30 dakikalık uçuş gerçekleştirmiş, günde 1 buçuk saat uçmuştur. [7] Kıta’ya giderek sürekli uçmak isteyen Teğmen Bozkurt, Jet Eğitim Filosuna öğretmen tayin edilmiştir. [8] Aktif görev talebini sürekli dile getiren Teğmen, filo öğretmenliğine sıcak bakmamıştır. Bu pasif göreve tepkisini şu sözlerle ifade etmiştir.
“Ömrümün sonuna kadar uçarak vazife görmek niyetindeyim. Bu imkânlardan mahrum etmemesi için Tanrı’nın yardımcı olmasına dua ediyorum.” [9]
Leman Bozkurt, kendisi gibi Eskişehir’de görev yapan Üsteğmen Tahir Altınçekiç ile evlenmiştir. [10]
1960 darbesi ile birlikte kadınların askerlikten uzaklaştırılacağı dedikoduları üzerine Ankara’ya giderek paşalar ile görüşmeler yapmıştır. Eskişehir’e döndüğünde arkadaşlarını rahatlatan Leman Bozkurt olmuştur.
Eskişehir’den İzmir’e son görevler
Leman Bozkurt Eskişehir’den sonra Çiğli’ye 2. Ana Jet Üssüne tayin olmuştur. Uçuş tutkusunu zirvede yaşamış ve imkânlar dahilinde uçuşlar yapmıştır. Daha sonra uçuşları Gaziemir’e kaydırılmıştır. 1967 senesine kadar normal uçuş isteklerini F-84 ve T-33 uçakları ile yerine getirmiştir. 1967 senesinden sonra Hava Kuvvetleri’nin karargâh hizmetlerinde çalışmış ve Merkez Şube Müdürü olarak görev yapmıştır. Çok sevdiği askerlik mesleğinden kıdemli albay rütbesiyle emekli olmuştur.[11]
Türkiye’nin ve NATO ülkelerinin uzun süre ilk kadın jet pilotu olma unvanını taşıyan Albay Leman Bozkurt Altınçekiç, 4 Mayıs 2001’de vefat etmiştir.
Dipnotlar
*Bu yazı 8 Mart 2017 tarihinde Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tarih ve Gençlik Kulübü 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Tarih Dergisi’nde yayınlanmıştır.
[1] Bkz.: Mete TUNCOKU, Çanakkale 1915 Buzdağının Altı, Türk Tarih Kurumu, Ankara 2007, s. 134-137.