Laiklik en yaygın tanımıyla din ve devlet işlerinin ayrılması olsa da bundan daha fazla bir anlama sahiptir. Laiklik aynı zamanda din ve vicdan özgürlüğü unsurunu da içermektedir.

Ancak bir toplumda din ve vicdan özgürlüğü sağlanmış olsa da laiklik olmayabilir. Bu bağlamda “laik toplum düzeni, bütün din ve inançtan insanların, eşit koşullarla aynı kurallara uymak durumunda bulundukları, hiç kimseye dinsel ayrıcalık ve üstünlük tanımayan bir toplum düzenidir” .

Bir kavram olarak laiklik 19. yüzyıl Fransız anayasal pratiğinden ortaya çıkmış ve devletin herhangi bir dini mezhep ve sınıfa dayanmamasının gereğine işaret etmektedir Laiklik günümüzün çağdaş toplumsal düzenleri için vazgeçilmez unsurlardan birisini oluşturmaktadır.

Dine dayalı devlet yapısından demokratik devlet yapısına geçerken dinin devlet içindeki rolü sınırlandırılmıştır. Din ve vicdan özgürlüğünün yanı sıra, akla ve bilime duyulan güvenin bir sonucu olarak laiklik, çağdaş toplumların ilerleyebilmeleri için, toplumsal barışın sağlanabilmesi ve korunabilmesi için bir gereklilik hâline gelmiştir.

Modern demokrasilerde laiklik ilkesi ile iktidarlar gücünü ve meşruiyetini geleneksel otorite kaynağı olarak görülen kutsal kitaplardan değil, halkın iradesinden almaktadır. Laiklik bu nedenle günümüz modern toplumlarında siyasetin merkezinde yer alan çok önemli bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira laiklik kimi devletlerde sorun olabilmekte ve siyasetin,iktidarların en önemli mücadele alanlarından birisini oluşturabilmektedir.