Küreselleşme ekonomik, finansal, toplumsal ve kültürel ilişkilerin dünya ölçeğinde yaygınlaşması süreci olarak ele alınabilir. Bu sürecin aynı zamanda yerel ile etkileşimi, bireylerin doğrudan gündelik yaşamlarına olan etkileri mevcuttur.
1990’lı yıllardan sonra yaygın olarak kullanılmaya başlayan küreselleşme kavramı dünyada ortaya çıkan yeni değişim ve dönüşümleri açıklamak için kullanılmaktadır. Elbette ki daha önceki dönemlerde de bütün dünyayı küresel düzeyde etkileyecek olan değişimler yaşanmıştır.
Bazı teorisyenler küreselleşmeyi, kapitalizmle birlikte başlayan modernite sürecinin bitişi ve postmodern dönemin başlangıcı ile ilişkilendirmektedirler.
Bu bakış açısı, altında kapitalizmin de sona erdiği gibi bir varsayımı barındırmaktadır. Bazı teorisyenlere göre ise ne modernite süreci ne de kapitalizm sona ermiştir.
Bu anlamda küreselleşme; kapitalizmin geldiği yeni aşamayı, yeni sermaye birikim sürecini açıklamak için kullanılmıştır. Küresel kapitalizm, bütün dünyada hem üretim hem de tüketim ideolojisi ile hakimiyetini kurmuştur Anthony Giddens geç modernite olarak da adlandırdığı küreselleşme sürecinin kapitalist modernitenin bir sonucu olduğunu iddia etmektedir.
Küreselleşmeyi zaman ve mekân bağlamında açıklamaya çalışan Giddens’a göre, küresel sistem ulus devletler, kapitalist dünya ekonomisi, uluslararası işbölümü ve askeri bir dünya düzeninden oluşmaktadır.
Ulus devletlerin yerel, bölgesel ve uluslararası ekonomi politikalarının düzenlenmesi ve hayata geçirilmesinde önemli role sahiptirler. Ancak ulus devletlerin bu rolünde belirleyici olan refah düzeyleri ve askeri güçleridir. Kapitalist dünya ekonomisi, ortaya çıktığı 16. ve 17. yüzyıllardan bu yana küresel düzeni belirlemektedir ve ülkeler arasındaki ekonomik gelişmişlik farkları bu ekonomik yapının sonucunda oluşmuştur.
Uluslararası ekonomik ilişkiler ve çok uluslu şirketlerin üretim faaliyetleri kapitalist dünya ekonomisine göre biçimlenmektedir. Askeri dünya düzeni birden fazla ulus devletin askeri güçlerini birleştirmesi ve bunun sonucunda yerel olarak ortaya çıkan olaylara NATO benzeri birliklerle müdahale edebilme durumudur.
Uluslararası işbölümü küresel düzeyde bazı bölgelerin endüstriyel üretim merkezlerine bazı bölgelerinse endüstri dışı üretim faaliyetleri merkezi dönüşmesini ifade etmektedir
Giddens, yukarıda sıralanan dört faktörün birbirleri ile etkileşimlerini yeterli düzeyde açıklamadığı için eleştirilmektedir. Ayrıca Giddens’ın yaklaşımının azgelişmiş ülkelerin bu küresel durum içinde geleceklerinin ne olacağına yer vermemesi ve küresel düzeyde oldukça önemli rol oynayan dinin etkisini yeterince vurgulamaması da bir başka eleştiri konusu olmuştur.
Yerel olan ile küresel olan arasındaki ilişki ve etkileşimler küreselleşme konusunda yapılan çalışmalarda önemli yer tutmaktadır. Küresel düzeyde özellikle tüketim kültürü çerçevesinde bakıldığında bir aynılaşma sürecinin yaşanıp yaşanmadığı sorgulanmaktadır.
Bu sorgulamalar çerçevesinde geliştirilen küyerelleşme (glocalization) kavramı, küreselleşme (globalization) ve yerelleşme (localization) kavramlarının birleştirilmesinden oluşmuştur. Robertson küyerelleşme kavramı ile küresel olanın yerelleştiğini, yerel olanın ise küreselleştiğini ifade etmektedir.
Robertsan’a göre hem bir aynılaşma hem de farklılaşma süreci yaşanmakta ve küresel olan ile yerel olan iç içe geçmektedir. Bunun için McDonalds ya da Burger King gibi uluslararası fastfood restoranlarının yerel olanın özelliklerini dikkate alarak ürün yelpazelerinde yaptıkları değişikliklere bakılabilir.
Örneğin Türkiye’de ürünlerinde domuz eti kullanmamaları ve Hindistan’da sadece tavuk eti ya da vejeterjan ürünler kullanmaları gibi.