Suçluların iadesi, bulunduğu ülkede suç işlemesinin ardından cezadan kurtulmak maksadıyla kaçarak başka bir ülkede yaşamını devam ettirmek isteyen kişilerin, işledikleri suçun yanına kalmaması gerektiği düşüncesinden doğmuş olan bir ceza hukuku kurumudur. Aslında suçluların iadesi “ya ver ya da cezalandır” esasına dayanmaktadır.
Geri verme, herhangi bir ülkede suç işleyip hakkında ceza soruşturması ya da kovuşturması başlatılmışken başka bir ülkeye kaçan kimselerin yargılanmasının devamı amacıyla istem üzerine yabancı bir devlete teslimini ifade etmektedir. Aynı zamanda suçun infazı sırasında da kişinin kaçması halinde yine geri verme kurumuna başvurulması mümkündür.
Suçluluların iadesi kurumu aslında hem uluslararası hukuku hem de iç hukuku ilgilendiren karma bir kurum olarak karşımıza çıkmaktadır. Suçluların iadesi kurumu köklerini Orta Çağ İtalya’sında bulmuş olmakla beraber vatandaşların ve siyasi suçluların geri verilmemesi kuralı Aydınlanma Çağı’nın bir eseri olarak ortaya çıkmıştı.
Suçluyu geri vermenin konusunu yabancının yabancı bir ülkede işlemiş olduğu niteliksiz suçlar oluşturmaktadır. Suçluların iadesi kurumunun önem kazanmasının bazı nedenleri vardır.
Öncelikle şunu söyleyebiliriz ki suçluyu delillerin bulunduğu ve suçun işlendiği yere göndermek hem çok daha kolay hem de daha etkili olacaktır.Aynı zamanda suçun işlenmiş olduğu devlet yerine başka bir devletin faili yargılaması içişlerine karışma sorunu da ortaya çıkarabileceğinden dolayı suçluların geri verilmesi kurumu faydalıdır.
Esasında bu nedenler suçluların hem kovuşturma, hem soruşturma hem de cezanın infazı aşamalarında iade edilmesi bir zorunluluk ortaya çıkmaktadır. Aksi halde önüne geçilemez uluslararası problemlerin meydana gelmesi kaçınılmaz olacaktır.
Suçluların Geri Verilmesi Hakkında Kanuni Düzenlemeler
Suçluların iadesi hakkında yasal düzenlemeler gerek iç hukukumuzda gerekse tarafı olduğumuz uluslararası anlaşmalarla gerçekleştirilmiştir. İlk olarak söylememiz gereken ise Türk Ceza Kanunu’nun 18.maddesinde yapılan geri vermeye dair düzenlemedir.
İlgili madde hükmüne göre yabancı ülkede suç işlemiş olan ya da suç işleme isnadı altında bulunan kişi, Türk hükümetinden istenebilecektir. Kişi hakkında ceza kovuşturmasının başlatılmış olması ya da hakkında mahkumiyet kararı verilmiş bulunması halinde de geri verme hükümleri uygulama alanı bulacaktır.
Ceza kovuşturmasından kastedilen ise CMK m.2’de belirtilen kovuşturma şeklidir. Eğer suçun işlenmiş olduğu ülkede kişi hakkında yapılan işlem CMK m.2 niteliğine sahip değilse bu durumda suçluların iadesi prosedürü uygulama alanı bulmayacak ve kişiyi elinde bulunduran ülke onu geri vermekten kaçınabilecektir.
Koşulların gerçekleşmesi halinde kişinin iadesi gerçekleştirilir. Söz konusu prosedürün nasıl işlediğini yazımızın ilerleyen bölümlerinde detaylı bir şekilde anlatacağız.Her ne kadar suçluların iadesi kurumu TCK’da düzenlenmiş olsa da bazı hallerde iç hukuk kuralları ile uluslarası sözleşmeler arasında çatışma gerçekleşebilir.
Yapılan uluslararası sözleşmeye göre iç hukuk kurallarının sözleşmeye aykırı olmaması halinde uygulanabileceği öngörülmüştür. Yani herhangi bir çatışma durumunda sözleşme hükümleri uygulama alanı bulacaktır ve bu hükümlerin önceliği vardır. Bahsi geçen ve Türkiye’nin de taraf olduğu sözleşme ise Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi’dir. Bu sözleşme suçluların iadesi hukukunun en önemli kaynağı olarak yürürlükte bulunmaktadır.
Gerek SİDAS’ta yer alan kuralları gerekse hukukumuzda belirtilen kuralları göz önünde bulundurarak suçluların iadesi için aranan koşulları şu şekilde sıralamamız mümkündür:Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki iadeye konu olan eylem her iki ülkenin hukuku bakımından da suç teşkil etmelidir.
Dolayısıyla çifte cezalandırılabilirliğin varlığı aranmaktadır. Aynı zamanda söz konusu suçun kovuşturulabilir olması da gerekmektedir. Yani suç, zamanaşımı ya da affa uğramış olmamalıdır. Bununla beraber asgari cezalandırılabilirlik sınırı da önemlidir. Bununla kastedilen ise iadeye konu olan suç bakımından verilecek olan özgürlüğü bağlayıcı cezanın asgari dört ay olması gerektiğidir.
SİDAS’ta değinilen bir diğer husus ise siyasal suçlar ile bunlara bağlı adi suçlarda geri verme hükümlerinin uygulama alanı bulamayacağıdır. Hangi hallerde suçluların iadesinin gerçekleştirilemeyeceğini ilerleyen bölümlerde detaylı bir şekilde anlatacağımızdan şimdilik sadece bu kadar bilgi vermekteyiz.
Suçlunun İadesi Prosedürü Nasıl İşler?
Suçluların iadesi prosedüründeki en önemli nokta, geri verme isteminin ciddi olması gerektiğidir. Aynı zamanda istemde bulunulan devletin kendisinin yargı yetkisine sahip olması gerekmektedir. Belirtilen koşulların varlığı halinde Türkiye’nin geri verme istemleri mahkemeler tarafından Cumhuriyet Savcılıklarına, ardından da Adalet Bakanlığı’na gönderilir.
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü söz konusu istemi inceler ve bunu eğer yerinde görürse iade evraklarının hazırlanmasını ister. Gerektiği takdirde geri verme amacıyla geçici tutuklama istenmesi de mümkündür. Suçlunun iadesiyle ilgili istem ilgili devlete diplomatik yollardan iletilecektir.
Eğer Türkiye, iade isteminde bulunulan devlet ise geri verme isteminde bulunan devletin dışişleri bakanlığı Türk Dışişleri Bakanlığı’na istemle ilgili evrakları iletecektir. Söz konusu evraklar bakanlık tarafından Adalet Bakanlığı’na gönderilecek ve bunun ardından durum mahkemelere de intikal ettirilecek ve prosedür işleyecektir.
Yapılan incelemeler neticesinde eğer yabancı sanık ya da hükümlü hakkında m.18’de yer alan mevcut ise bu durumda sulh ceza hakimi tutuklama kararı verecektir. Suçlunun iadesine dair evrak Adalet Bakanlığı’na, ordan da Bakanlar Kurulu’na gönderilir ve Bakanlar Kurulu vereceği karar ile suçlunun iadesinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini sonuca bağlar.
Hangi Hallerde Suçluların İadesi Mümkün Değildir?
Her halde ve her suç bakımından suçluların iadesi kurumuna başvurulması mümkün değildir. Yapılan bazı düzenlemeler ile bu konuya kısıtlamalar getirilmiştir. Siyasal suçlardan dolayı geri verilmezlik ilkesinin uygulamada olduğunu daha önce belirtmiştik.
Ancak bu durumun bazı istisnaları mevcuttur. Bu istisnalardan birisi Belçika kuralı olarak adlandırılmaktadır. Buna göre devlet başkanlarına ve aile üyelerine karşı işlenen saldırı fiilleri siyasal suç sayılmayacak olup bu durumda geri verme hükümleri uygulama alanı bulabilecektir.
Asker suçtan dolayı da suçluların iadesi mümkün değildir. Aynı zamanda düşünce suçundan geri verilmezlik ilkesi de suçluların iadesi kurumuna hakim olan ilkeler arasında yer almaktadır. Bununla beraber mali suçlardan dolayı da geri verilmezlik ilkesi geçerlidir. Geri vermeye konu olan suçun geri verme talebinde bulunan devlette ölüm cezasını gerektiriyor olması halinde iade prosedürüne başvurulması mümkün olmayacaktır.
Eğer geri verme talebinde bulunan taraf ölüm cezasının infazının gerçekleştirilmeyeceğine dair kafi teminatı suçluyu elinde bulunduran devlete verirse bu durumda iade işlemi gerçekleştirilebilir. Aksi halde geri verme talebi reddilecektir. Tüm bunların yanı sıra değinmemiz gereken en önemli husus ise vatandaşın geri verilmeyeceği kuralıdır.
Bu kural SİDAS’ta belirtilmiş olup ilgili maddeye göre her sözleşmeci devletin kendi vatandaşını geri vermeme hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.Kişinin çifte vatandaş olması halinde ise Türkiye, Türk vatandaşı olduğu gerekçesiyle suçluyu iade etmekten kaçınma imkanına sahip olacaktır.
Suçluların iadesi konusu ciddiyetle araştırılması gereken ve pek çok prosedüre sahip olan bir konudur. Bu konuda işlem gerçekleştirilmeden önce gerek iç hukuk düzenlemelerinin gerekse uluslararası düzenlemelerin iyi derecede araştırılması ve buna göre talepte bulunulması gerekir. Bu neden suçluların iadesi konusu üzerinde her zaman uzman kişiler çalışmakta ve bu doğrultuda hukuki işlemler gerçekleştirilmektedir.