Evrimcilerin “ilkel insan” olarak göstermeye çalıştıkları Homo erectus, gerçekte kayıp bir insan ırkıdır. Homo erectus ile bizim aramızdaki farklar, sadece ırksal farklılıklardır.

Evrimcilerin ortaya attıkları “insanın evrimi” şemasında, Australopithecus türünden sonra temel olarak Homo erectus adıyla sınıflandırılan fosiller gelir. (Bazı evrimcilerin “Homo habilis” adıyla ortaya attıkları sınıflandırma ise son yıllarda giderek Australopithecus türü içine dahil edilmektedir.)

Homo Erectus ne demek?
Homo erectus kavramı “dik yürüyen insan” anlamına gelir. Evrimciler bu insanları, “erect” sıfatı ile öncekilerden ayırmak zorunda kalmışlardır. Çünkü eldeki tüm Homo erectus fosilleri, Australopithecus ya da Homo habilis örneğinde görülmediği kadar diktir. Günümüz insanının iskeleti ile Homo erectus iskeleti arasında hiçbir fark yoktur.

Bunun iyi bir göstergesi, Homo erectus sınıfına dahil edilen “Turkana Çocuğu” fosilidir. Bu fosilin sahibinin 12 yaşında bir çocuk olduğu ve büyüdüğü zaman yaklaşık 1.83 boyunda olacağı saptanmıştır. Fosilin dik iskelet yapısı günümüz insanından farksızdır. Amerikalı paleoantropolog Alan Walker, “ortalama bir patolojistin bu fosilin iskeletiyle, bir modern insan iskeletini birbirinden ayırmasının çok güç olduğunu” söyler.(Boyce Rensberger, The Washington Post, 19 Kasım 1984)

Evrimcilerin Homo erectus’u “ilkel” saymaktaki yegane dayanakları ise, kafatası hacminin (900-1100 cc.) modern insanın ortalamasından küçüklüğü ve kalın kaş çıkıntılarıdır. Oysa bugün de dünyada Homo erectus’la aynı kafatası ortalamasında pek çok insan yaşamaktadır (örneğin pigmeler) ve bugün de çeşitli ırklarda kaş çıkıntıları vardır (örneğin Avustralya yerlileri Aborijinler’de).

Antik denizciler ilk insanların daha iyi bir denizcilik becerisine sahip olduklarını belirtiyorlar. New Scientist dergisinde yayınlanan 14 Mart 1998 tarihli böyle bir makaleye göre evrimcilerin Homo erectus ismini verdikleri insanlar, günümüzden 700 bin yıl önce gemicilik yapıyorlardı. Gemi yapabilecek bilgi, teknoloji ve kültüre sahip insanların ilkel sayılmaları elbette ki mümkün değildir.

Kafatası hacmi farklılığının zeka ve beceri yönünden hiçbir fark oluşturmadığı ise bilinen bir gerçektir. Zeka, beynin hacmine göre değil, beynin kendi içindeki organizasyonuna göre değişir. (Marvin Lubenow, Bones of Contention, Grand Rapids, Baker, 1992)

Nitekim ünlü evrimci Richard Leakey bile Homo erectus’un günümüz insanı ile olan farklılığının ırksal farklılıktan öte bir anlam taşımadığını şöyle ifade eder:“Herhangi bir kişi farklılıkları farkedebilir: Kafatasının biçimi, yüzün açısı, kaş çıkıntısının kabalığı vs. Ancak bu farklılıklar bugün değişik coğrafyalarda yaşamakta olan insan ırklarının birbirleri arasındaki farklılıklardan daha fazla değildir.”

AVUSTRALYA YERLİLERİ
Avustralya kıtasının günümüzde halen yaşamakta olan yerli halkı Aborijinler, kafatası özellikleri yönünden Homo erectus insanına büyük benzerlikler gösterir.

Kısacası evrimcilerin Homo erectus sınıflamasına dahil ettikleri insanlar, zeka düzeyleri bizden farklı olmayan kayıp bir insan ırkıdır. Bir insan ırkı olan Homo erectus ile “insanın evrimi” senaryosunda kendisinden önce gelen maymunlar (Australopithecus ya da Homo habilis) arasında ise büyük bir uçurum vardır. Yani fosil kayıtlarında beliren ilk insanlar, evrim süreci olmadan, aynı anda ve aniden ortaya çıkmışlardır. Bu ise yaratılmış olmalarının açık bir göstergesidir.