İnsanın varoluşundan günümüze kadar olan dönemde, geçim kaynakları sürekli olarak değişikliğe uğramıştır. Geçim kaynaklarının değişmesi de toplumsal yapının farklılaşmasına neden olmuştur. Ekonomik faaliyetlerin ortaya çıkışı ve gelişimi de bu farklılaşma sürecinin takip edilmesini konu alır.

Geçmişten Günümüze Ekonomik Faaliyetler
İnsanların geçim tarzlarında tarihi çağlara göre meydana gelen değişimler şu şekildedir:

Paleolitik Çağ (Kaba Taş Çağı)
Bu çağda insanların geçim kaynakları arasında avcılık ön planda idi. Küçük gruplar hâlinde ve göçebe olarak yaşayan insanlar, barınak olarak mağaraları kullanıyorlardı. İnsanların küçük gruplar hâlinde yaşamaları toplumsal yaşamın gelişmesini engellemiştir. Paleolitik Çağ’da mağaraların yanısıra doğal etkilere karşı fazla koruması olmayan kaya sığınakları da barınak olarak kullanılmaktaydı.

Mezolitik Çağ (Yontma Taş Devri)
Doğal yiyeceklerin bulunduğu verimli sulak alanların bulunması, bu çağda insanların göç etmeden yaşamaya başlamasına neden oldu. Bu alanlarda yiyeceklerin yanısıra av hayvanlarının da fazlaca bulunması göç olgusunu azalttı. Bu dönemin sonuna doğru tarımla ilgili ilk denemeler yapılmaya başlandı ve tarıma geçiş aşamasına gelindi. Bu dönemde hayvan türleri içinde ilk olarak köpek evcilleştirildi.

Neolitik Çağ (Yeni Taş Çağı)
Hayvanların evcilleştirildiği, tarımsal faaliyetlerin yapıldığı neolitik çağda insanın yaşam biçiminde köklü değişiklikler meydana gelmiştir. Yürütülen ekonomik faaliyetler insanların bir yere yerleşmesini zorunlu hâle getirmiştir. Çünkü ekilen tohumların yetişmesini ve üreyen hayvanların büyümesini beklemek göçebeliğin terk edilmesine neden olmuştur. Göçebeliğin sona ermesiyle kerpiç evler yapılmış, köyler oluşturulmuş ve nüfus artmıştır. İnsanların günlük hayatta kullandıkları çeşitli eşyaları yapan seramik ustaları ortaya çıkmıştır. Zanaatkârlarla tarım ve hayvancılık yapanlar arasında takas yapılmaya başlanmıştır. Bu durum ticaretin doğmasına neden olmuştur.

Kalkolitik Çağ (Maden Çağı)
Tarımsal yerleşmelerin büyümesi, beslenen hayvan sayısının artması bu döneme rastlamaktadır. Savunma amaçlı olarak köylerin etrafı surlarla çevrilmiştir. Daha sonraki dönemlerde köyler büyüyerek kentlere dönüşmüş ve devletler ortaya çıkmıştır. Bu dönemin en önemli özelliklerinden biri de devletlerarası sıkı ve örgütlü ticari ilişkilerin ortaya çıkmasıdır. Tarım, maden işleme, el aletleri yapımı ve silahlarda gelişmeler oluştur. Silahların gelişmesi askeri açıdan güçlü imparatorlukların kurulmasına neden olmuştur. Gelişen tarım, hayvancılık ve ticaret toplumun sosyal yapısındaki değişimlerin hızlanmasına neden olmuştur. Bu durum, meslek çeşitliliğinin artmasına neden olmuştur.

Ekonomik Faaliyetlerin Çeşitlenmesi
İnsanın geçim kaynaklarının değişmesi toplumsal yapının da değişmesine neden olmuştur. İnsanlar, günlük hayatlarında önce hayvan gücünü, sonra buharı, daha sonrada elektriği kullanmaya başlamışlardır. Milattan sonra 11. ve 12. yüzyıllarda tarım ve hayvancılık önemini korumakla beraber ticaret de önemliydi. Ticaretin gelişmesiyle birlikte ülkeleri ekonomik olarak birbirine bağlayan yollar yapılmaya başlandı.

Hititler dönemindeki yollar, Roma döneminde geliştirildi ve ilave yollar yapıldı. Bu dönemde ticaret ülkeler için önemli bir gelir kaynağı oldu. Ancak ticaret yolları uzun ve tam güvenli değildi. Bu yüzden Selçuklular döneminde ticaret kervanlarının güvenliği ve rahatlığı için kervansaraylar yapıldı. Osmanlılar döneminde de aynı amaçla hanlar inşa edilmiştir. İpek Yolu, Asya ve Avrupa arasındaki toplumsal iletişim açısından önemli bir yere sahip olmuştu.

16. yüzyılda toplumlar arasındaki ticaretin gelişmesiyle ülkeler arasındaki ilişkiler de gelişmeye başlamıştır. Ticaretin uzak ülkeler arasında yaygınlaşması özellikle Avrupa açısından önemli sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Ekonomik yaşam, Batı Avrupa'da buhar makinesinin icadı ile değişmeye başlamıştır. Sanayi Devrimi’nden önce ekonomik hayata kırsal bölgelerde yaşayanlar yön vermiştir. Bu dönemde insanlar için sahip oldukları toprağın ve yaşadıkları yerlerin büyüklüğü önemli bir güç kaynağıydı.

17. yüzyılda başlayan hızlı bilimsel gelişmeler tarım ve ticaret gelirlerini artırmış, böylece Sanayi Devrimi’nin temelleri atılmıştır. Sanayi Devrimi’yle toplumların yaşamlarında köklü değişiklikler olmuş, üretim ve ulaştırma araçlarında da büyük gelişmeler meydana gelmiştir. Dünya hızla yayılan bir makineleşmeye yönelmiş, nüfus daha hızlı artmaya başlamıştır.

Teknolojik gelişmeler tarım ve sanayi üretimini artırırken insan gücüne olan ihtiyacı azaltmıştır. Tarımda makineleşmenin yaygınlaşması elde edilen ürün miktarını artırmış ve tarım alanlarının genişlemesine neden olmuştur.

Bilgisayarın icadı, bilgi paylaşımında önemli bir adım olmuştur. Bilgisayar ve internetin önemli özelliği, gelişmelerden ve yeniliklerden toplumun tamamının çok kısa sürede yararlanabilmesidir. Örneğin, Sanayi Devrimi’nin yaşandığı dönemlerde bir makinenin daha verimli çalışmasının sağlanması en çok o işletmeyi ya da o bölgeyi etkilemekteydi. Ancak günümüzde bilişim teknolojisindeki bir buluş tüm Dünya’yı çok hızlı biçimde etkileyebilmektedir.

Günümüzde en önemli gelişmelerden biri de tarım alanında olmuştur. Yakın zamana kadar tarımda klasik bitki ıslah yöntemleri kullanılmıştır. Yirminci yüzyılın sonlarında biyoloji alanında önemli gelişmeler, insanoğlunun tarımsal ürün ihtiyacının karşılanmasına da yansımıştır.

Biyoteknoloji ile gen aktarımı yapılarak, ürünlerin hastalıklara karşı daha dayanıklı olması sağlanmıştır. Aynı zamanda biyoteknoloji ile yeni türler geliştirmek ve var olan türlerde de çeşitlilik oluşturmak olanaklı hâle gelmiştir.

Nesli tükenmekte olan ve kaybolmaya yüz tutmuş türlerin korunması ve çoğaltılması zor olan türlerin üretiminde doku kültürü yöntemleri uygulanmaktadır. Biyoteknolojinin tarımsal üretimin ve çeşitliliğin artmasını sağlamasının yanı sıra, bazı olumsuz yanlarının bulunduğunu savunan görüşler de vardır. Çünkü genetik yapısı değiştirilen bazı ürünler insan sağlığına olumsuz etki yapmaktadır. Farklı görüşler olmakla birlikte hızla artan Dünya nüfusunun ihtiyacını karşılamak için tohum ıslahında biyoteknolojinin kullanılmasının kaçınılmaz olduğu görülmektedir.

Ekonomik Faaliyetlerin Sınıflandırılması
İnsanlar hayatlarını devam ettirebilmek ve ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmak zorundadır. Bu nedenle çeşitli ekonomik faaliyet kolları oluşmuştur. Bu ekonomik faaliyetleri birincil, ikincil ve üçüncül faaliyetler olmak üzere üç ana gruba ayırabiliriz.

Birincil Faaliyetler (Tarım)
Madencilik, balıkçılık, hayvancılık ve tarım ürünü yetiştiriciliği bu sektörün temel faaliyetleridir.

İkincil Faaliyetler (Sanayi)
Ham maddelerin işlendiği ve değerli ürünlere dönüştürüldüğü sanayi ile ilgili faaliyetler bu grupta yer alır.

Üçüncül faaliyetler (Hizmet)
İnsanlara hizmet eden pazarlama, turizm, eğitim, sağlık, bankacılık ve ulaşım gibi sektörler üçüncül faaliyetler grubuna girmektedir.

Aktif Nüfusun Ekonomik Faaliyetlere Göre Dağılımı
Ülkeler arasında ekonomik faaliyet gösterilen alanlardaki nüfus oranı farklılık gösterir. Çalışan nüfusun faaliyet alanlarına göre dağılımı bir ülkenin gelişmişlik düzeyi ile ilgili bizlere fikir verir. ABD, İngiltere, Fransa gibi gelişmiş ülkelerde üçüncül ekonomik faaliyetlerde çalışan nüfus daha fazla iken, Somali, Mısır, Mali gibi ülkelerdeki nüfusun büyük bir kısmı birincil ekonomik faaliyet alanlarında çalışmaktadır.

Ülkelerin gelişmişlik düzeyi yükseldikçe birincil ekonomik faaliyetlerde çalışan nüfus oranı azalırken, ikincil ve üçüncül ekonomik faaliyet grubunda çalışanların oranı artmaktadır.

Doğal ve Beşerî Unsurların Ekonomiye Etkisi
İnsanlar yaşamlarını ve geçimlerini sürdürebilmek için ekonomik kaynakları işletirler. Ekonomik kaynakların işletme şekilleri, mal ve hizmet etkinlikleri ile bu etkinliklerden doğan ilişkilerin bütününe ekonomi adı verilir. İnsanların eseri olan ya da doğal çevreden elde edilen, işletildiğinde gelir getiren zenginliklere ekonomik kaynak denir. Ekonomik kaynakların işlenmesi ve tüketiciye sunulmasındaki bütün aşamalar ekonomik faaliyetler içinde yer almaktadır.

Dünya üzerindeki ekonomik faaliyetlerin farklılık göstermesindeki temel neden, insanların ihtiyaçlarının çeşitlilik göstermesidir. Beslenme, barınma, korunma gibi temel ihtiyaçlar ekonomik faaliyetlerin çeşitlenmesine ve gelişmesine neden olmuştur. Ekonomik faaliyetler birbiriyle bağlantılıdır. Örneğin, tüketim için üretim, üretim için de tüketim gerekir. Tüketimin artması üretimi de artırmaktadır. Üretim ile tüketim arasındaki köprüyü dağıtım kurmaktadır. Dağıtımdaki teknolojik gelişmeler, üretim ve tüketimi karşılıklı olarak etkiler.

Üretim: Mal ve hizmetlerin sağlanmasıdır. Ekonomik faaliyetlerin ilk zincirini oluşturur. Üretim, yetiştirme ve imalat olmak üzere ikiye ayrılır. Örneğin tarım alanlarında yetiştirme faaliyeti, fabrikalarda ise imalat faaliyeti yapılır.

Dağıtım: Mal ve hizmetlerin tüketiciye (pazara) ulaştırılmasıdır.

Tüketim: Mal ve hizmetlerin kullanılmasıdır.

Üretim, Dağıtım ve Tüketimi Etkileyen Faktörler

Doğal Faktörler
Üretim, dağıtım ve tüketim etkinlikleri birçok faktörden etkilenir. Bunlar; sanayi tesisleri için yer seçimi, su kaynakları, iklim ve yer şekilleridir. Ham maddenin bozulabilir olduğu yerlerde fabrikalar genellikle ham madde kaynağına yakın veya kolay ulaşılabilir yerdedir.

Bu duruma konserve, şeker ve süt ürünleri fabrikalarını örnek gösterebiliriz. Bazı ham maddelerin işlenmesi sırasında büyük oranda suya ihtiyaç duyulur. Bu nedenle bu tesislerin kuruluş yerinin seçiminde suyun bulunabilirliği göz önünde tutulur. Örneğin kâğıt, demir - çelik ve nükleer santrallerde su tüketimi çok fazla olduğu için, bu tesisler çoğunlukla su kaynaklarına yakın yerlere kurulur.



İklim, bazı sanayi kollarının yer seçiminde dolaylı etkiye sahiptir. Ham madde olarak tarımsal ürünlerin kullanıldığı fabrikaların kuruluş yeri, iklimin bu ürünleri etkilemesi nedeniyle iklimden dolaylı olarak etkilenir. Örneğin, Türkiye'de çay fabrikalarının tamamının Doğu Karadeniz kıyılarında olması, iklim özelliklerinin yalnızca buralarda çay yetiştirilmesine olanak sağlamasından dolayıdır.

İklim elemanlarından sıcaklık, yağış, rüzgâr gibi faktörler bazı sanayi kuruluşlarındaki çalışmaları doğrudan etkiler. Örneğin, gemi imal eden tersaneler iklimden doğrudan etkilenir. Kışın şiddetli soğuklar gemi inşa faaliyetlerinin durmasına neden olurken, yazın sıcakta demir aksamının ısınması çalışma koşullarını güçleştirir. Aynı zamanda aşırı sıcak çalışanların verimini düşürürken, soğuk dönemlerdeki ısıtma sorunu maliyetin artmasına neden olur.

Yer şekilleri, ulaşımı etkilediği için üretim, tüketim ve dağıtım faaliyetlerini dolaylı olarak etkiler. Ülkemizde ve Dünya’da sanayi tesisleri ulaşım koşullarının elverişli olduğu yerlerde toplanmıştır. Ham maddenin fabrikaya götürülmesi, fabrikada üretilen ürünün tüketiciye ulaştırılması ulaşımla bağlantılıdır. Ulaşım koşullarının elverişli olduğu alanlarda dağıtım faaliyetleri daha kolay yapılabilir. Dağıtımın sağlanabilmesi için pahalı olmasına rağmen, engebeli alanlara kara yolu ve demir yolu yapılmıştır.

Enerji nakil hatlarının geçtiği yerler de fiziki koşullarla ilgilidir, iklim koşullarının elverişsiz olduğu yerlerde nakil hatlarının yer altına alınması gerekmektedir. Enerji üretimi yapılan hidroelektrik santrallerin kuruluş yeri de yer şekillerine ve su potansiyeline bağlıdır. Hidroelektrik santraller genel olarak akarsu vadilerinin dar ve derin olduğu yerlere kurulmaktadır.

Teknik ve coğrafyanın birbirine yaptığı etkiyi araştıran bilim dalına teknocoğrafya denir. İmalatın çevre koşullarına uygun olarak yapılmasını teknocoğrafya ele alır. Çevre koşullarının farklılığı imalat ve üretimde sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Örneğin, standart üretilen bir ürünün kullanımında çok sıcak bölgelerde veya çok soğuk bölgelerde sorunlar çıkabilmektedir Bu nedenle firmalar, pazar bölgelerinin koşullarına göre üretim yapmaktadırlar.

Beşeri Faktörler
Üretim, dağıtım ve tüketim üzerinde etkili olan faktörlerden biri de beşerî faktörlerdir. Beşerî faktörler de doğal faktörlerle sıkı ilişki içindedir.

Ulaşım; üretim, dağıtım ve tüketimin gelişmesini etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Bazı ham madde kaynakları Dünya’nın her yerinde bulunmaz ya da az bulunur. Bu nedenle ham maddenin taşınması ulaşım ağları ile mümkündür. Yine üretilen ürünlerin tamamı aynı ülkede tüketilmez. Mamul maddelerin de bir ülkeden başka ülkelere taşınmasında ulaşımın rolü büyüktür.

Bir ülkede bölgeler arasındaki ticari faaliyetlerin gelişmesinde, bölgelerdeki ekonomik etkinliklerin farklı olmasının rolü büyüktür. Ülkemizde bazı bölgelerde sanayi, bazı bölgelerde tarımsal faaliyetler, bazı bölgelerde ise hayvancılık faaliyetleri yoğundur. Bu nedenle diğer bölgelerin sanayi ürünleri ile tarımsal ürün ihtiyaçları bu bölgelerden sağlanır. Örneğin, ülkemizde beş tane petrol rafinerisi vardır. Bu rafinerilerde işlenen petrol ürünleri diğer bölgelere taşınmakta ve tüketicilere ulaştırılmaktadır.

Kış mevsiminde Akdeniz ve Ege kıyılarındaki seralarda yetiştirilen sebze ve meyveler, buralardan ülkemizin her tarafına dağıtılmaktadır. Bu faaliyetlere bağlı olarak ülkemiz içinde bölgeler ve yöreler arasındaki ticari ilişkiler gelişmektedir.

Üretim, Dağıtım ve Tüketim Sektörlerinin Etkileşimi
Üretim, dağıtım ve tüketim faaliyetleri birbirleriyle sürekli etkileşim hâlindedir. Tüketimin artması ya da azalması üretimi etkilemektedir. Bu nedenle üretim, tüketime paralel artış ya da azalış göstermektedir. Üretim ile tüketim arasındaki köprüyü dağıtım kurmaktadır. Dağıtımdaki teknolojik gelişmeler hem üretimi, hem de tüketimi etkiler.

Üretim, dağıtım ve tüketim faaliyetleri farklı ekonomik etkinlikler arasında da etkileşime neden olur. Örneğin tarımsal faaliyetler sonucunda elde edilen şeker pancarı, şeker fabrikalarında ham madde olarak işlenir. Fabrikada üretilen şeker, ulaşım ağlarıyla taşınarak tüketiciye ulaştırılır. Bu durum tarım ile sanayi sektörlerinin etkileşimine örnek olarak gösterilebilir.

Tarım ve Hayvancılıkta Üretim, Dağıtım ve Tüketim Etkileşimi
Ulaşımın gelişmediği ya da yetersiz olduğu dönemlerde çiftçiler kendi ihtiyaçları kadar üretim yapmaktaydılar. Tarım teknolojisindeki gelişmeler üretim miktarını artırmış ve kırsal kesimde ihtiyaç fazlası ürünler elde edilmiştir. Ulaşım ağlarının gelişmesiyle bu ürünler başka tüketim alanlarına ulaştırılmıştır.

Ulaşımın gelişmesi tarımdaki üretim artışı ve tarımsal faaliyetlerin devamlılığı açısından büyük önem taşımaktadır. Özellikle sebze ve meyve gibi çabuk bozulan ürünlerin kısa sürede tüketiciye ulaştırılması gerekmektedir.

Ürünlerin tüketiciye bozulmadan ulaştırılabilmesi için özel donanımlı araçlar geliştirilmiş ve ürünler taze şekilde tüketiciye ulaştırılabilmiştir. Aynı durum hayvancılık faaliyetleri için de geçerlidir. Et ve süt ürünleri kolay bozulabildiği için, fabrikalarda işlenen ürünler frigorifik (soğutuculu) araçlarla tüketiciye ulaştırılmaktadır.

Tüketimin Üretimi Etkilemesi
Tüketimin artması üretimin artmasına neden olduğu gibi, tüketimin azalması da üretimin azalmasına neden olur. Tüketimin herhangi bir üründen başka ürüne yönelmesi, o ürünün üretiminin azalmasına neden olur.

Bu konuya en güzel örnek 2004 yılında ortaya çıkan kuş gribi vakalarıdır. Kuş gribinin kümes hayvanlarına bulaşması vakalarının ortaya çıkması, beyaz et sektörünü olumsuz etkilemiş ve beyaz et tüketimi azalmıştır. Bu dönemde tüketici balık ve kırmızı et tüketimine yönelmiştir.

Tüketimin Fazla Olmasının Üretimi Etkilemesi
Tarım ürünlerinin her birinin kendine has yetişme koşulları vardır. Ürünlerin sıcaklık ve nem isteklerinin farklılık göstermesi, her ürünün her bölgede yetişmemesine neden olmuştur. Örneğin buğday çimlenme döneminde yağış, olgunlaşma döneminde sıcaklık ve kuraklık ister. Bu nedenle daha çok orta kuşakta karaların iç kısımlarında yetiştirilir. Temel besin maddelerinden biri olması ve uzun süre saklanabilmesi, bu ürünün Dünya genelinde yaygın olarak yetiştirilmesine neden olmuştur.

Tüketimin artmasının üretimi etkilemesine bir başka örnek de kahvedir. Kahveye olan talebin artması, bu ürünün ana vatanı dışında öncelikle Yemen, Hindistan ve Doğu Hint adalarında yetiştirilmesine neden olmuştur. Sonraki dönemlerde Kolombiya, Meksika, Ekvador ve diğer Orta Amerika ülkelerinde de kahve üretimine başlanmıştır.

Üretim, Tüketim ve Dağıtımın Yeni Sektörlerin Ortaya Çıkmasına Etkisi
Nüfusun artması ve ulaşım olanaklarının gelişmesi tüketimi artırmıştır. Tüketimin artmasıyla ürünlerin daha uzak alanlara taşınması zorunluluğu, yeni sektörlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Çabuk bozulabilen ürünlerin taşınmasında soğutuculu araçların kullanılması, ürünlerin işlenerek pazara sunulması ve ambalajlama yapılması, yeni çıkan sektörlere örnek olarak verilebilir. Günümüzde et ve süt sektöründe üretim merkezinden tüketiciye ulaştırılmasına kadar “soğuk zincir” adı verilen sistem kullanılır. Soğuk zincir; gıda maddelerinin üretim aşamasından başlanarak depolama, nakliye dahil, tüketime sunulana kadar geçen tüm aşamalarda düşük ısılarda muhafaza edilmesi şeklinde tanımlanabilir. Üretimden tüketime kadar olan aşamaların herhangi birinde soğuk zincirin bozulması, ürünlerin tüketiciye sağlıksız şekilde ulaştırılmasına neden olur.

Günümüzde Danimarka, Norveç ve Japonya gibi ülkeler balık üretiminde önde gelen ülkelerdir. Bu ülkelerde açık deniz balıkçılığının gelişmesi, balıkçılık teknolojisinin gelişmesine neden olmuştur. Bu ülkelerdeki balıkçı gemileri uzun süre denizde kalabilecek şekilde donatılmıştır. Gemilerde, tutulan balıkları muhafaza edebilecek soğutucular ve şoklayıcılar bulunmaktadır. Hatta bazı gemilerde balık işleme bölümleri bulunmakta, gemide işlenen ürünler limana geldikten sonra doğrudan satış yerlerine gönderilmektedir.

Tükenebilir Enerji Kaynaklarında Üretim, Tüketim, Dağıtım İlişkisi
Petrol, doğal gaz, kömür gibi yer altı kaynakları tükenebilir enerji kaynakları olarak adlandırılır. Bunlardan kömürün üretim ve kullanım alanlarının büyük ölçüde aynı alanda toplandığı görülmektedir. Kömürün sanayileşme sürecindeki rolü, farklı sanayi kollarının kömür havzalarının çevresinde toplanmasına neden olmuştur. Metal sanayisine ait fabrikaların kömür havzalarının çevresinde toplanması buna örnek olarak gösterilebilir. Ancak günümüzde dağıtım ağlarının gelişmesi, metal sanayinin kömür havzalarının çevresinde toplanma zorunluluğunu ortadan kaldırmıştır. Günümüzde ulaşım olanaklarının fazla olmasından dolayı limanların çevresinde de metal sanayisine ait fabrikalara rastlanmaktadır. Bazı kıtalardaki kömür havzalarının dağılımı şu şekildedir:

Asya: Sibirya, Çin, Hindistan, Endonezya ve Rusya Federasyonu’nda kömür yatakları bulunur. Çıkarılan kömür bu sahalardaki sanayi tesislerinde kullanılır.

Avrupa: İngiltere, Almanya, Fransa, Belçika ve Polonya'da kömür yatakları bulunur. Bu bölgelerde metal sanayisi gelişmiştir. İngiltere ve Almanya'da sanayinin gelişmesinde zengin kömür yataklarının büyük bir payı vardır.

Okyanusya: Avustralya'da Sydney ve Brisban civarındaki kömür yatakları, metal sanayisinin buralarda kurulmasına ve gelişmesine neden olmuştur.

Ekonomiye Yön Veren Doğal Kaynaklar
Günümüzde doğa, insan faaliyetleri sonucunda sürekli değişime uğramakta ve şekil değiştirmektedir. Eğer insan müdahalesi olmasaydı, Dünya'daki değişim doğal hâliyle devam edecekti. İnsanoğlunun ihtiyaçlarının değişmesi, yaşadıkları alanları kendilerinin ihtiyaçlarına göre uyarlamalarına neden olmuştur. Böylece yollar, köprüler, fabrikalar, binalar ve barajlar ortaya çıkmıştır. İnsanlar yeryüzünü şekillendirmede ve farklı ortam oluşturmada büyük ölçüde doğal kaynaklardan faydalanmışlardır.

Doğada kendiliğinden oluşmuş, insan aklı ve tekniğinin ürünü olmayan, meydana gelme aşamalarında insanın herhangi bir rolünün bulunmadığı bütün zenginliklere doğal kaynak denir.

Ekonomik faaliyetlerin yürütülmesinde doğal kaynaklardan yararlanılır. Örneğin insanoğlunun yaptığı tarım, beşerî bir faaliyettir. Ancak tarımsal faaliyetler doğal kaynak olan tarım topraklarında yapılmaktadır. Aynı şekilde doğal kaynaklardan olan akarsu, göl ve denizlerde ulaşım faaliyeti yürütülmekte ve balık başta olmak üzere su ürünleri üretiminde yararlanılmaktadır.

Doğal Kaynakların Sınıflandırılması
Günlük hayatta yaşantımızı kolaylaştıran doğal gaz, orman, rüzgâr ve su doğal kaynaklardan bazılarıdır. Kullandığımız doğal kaynaklar çok fazla çeşitlilik gösterdiği için, bunların sınıflandırılmasında farklı kıstaslar kullanılır. Rüzgâr, dalga, su ve Güneş tükenmeyen ya da yenilenebilen enerji kaynakları arasında yer almaktadır. Buna karşın orman, jeotermal enerji, toprak ve hava belirli şartlar dahilinde kendini yenileyebilmektedir.

Örneğin nemli bölgelerde ormanlar tahrip olsa bile belli bir süre zarfı içerisinde kendini yenileyebilmektedir. Doğal gaz, kömür, petrol gibi madenler ise tükenebilen kaynaklardır.

Doğal Kaynakların Faydaları
Doğal kaynakların insan yaşamında büyük bir önemi vardır. Çünkü insanların beslenme, barınma gibi ihtiyaçlarının karşılanması için kullandıkları araç gereçlerin neredeyse tamamı doğal kaynaklardan sağlanmaktadır. İnsanların doğal kaynaklardan faydalanma biçimi farklılık gösterir. Örneğin bazı bölgelerde ormanlık alanlar turizm amaçlı kullanılırken bazı bölgelerde ise kereste gibi orman ürünü elde edilmesinde kullanılır.

İnsanoğlunun gerek bilgi, gerekse ekonomik alanlardaki gelişimi doğal kaynaklardan sağlanan ürünler sayesinde olmuştur. Sanayi Devrimi’nin başlamasıyla birlikte doğal kaynakların önemi daha fazla artmış, yer altı kaynakları yönüyle zengin olan ülkeler ekonomik gelişimlerini diğer ülkelere göre daha kısa sürede tamamlamışlardır.

Doğal Kaynak ve Ekonomi İlişkisi
Doğal kaynaklar, ülkelerin ekonomik gelişimlerini belirlemede en önemli unsurlardan biridir. Bu nedenle ülke ekonomileri ile doğal kaynaklar arasında sıkı bir ilişki vardır. Ekonomiyi oluşturan tarım, sanayi ve hizmet sektörleri doğal kaynaklara bağlı olarak kurulur ve gelişir. Dünya nüfusunun giderek artması doğal kaynaklara olan ihtiyacın da artmasına neden olur.

Doğal kaynak yönüyle zengin olan ve sermaye birikimi fazla olan ülkeler, doğal kaynaklardan etkin şekilde yararlanmaktadır. Örneğin, Rusya Federasyonu doğal kaynak yönüyle zengin ülkelerden biridir. Bu ülkedeki en önemli yer altı kaynakları petrol, doğal gaz ve demirdir. Ayrıca Sibirya’daki ormanlar ülke için büyük bir zenginlik kaynağıdır. Rusya kendi ihtiyacını karşıladıktan sonra doğal kaynakların bazılarının ihracatını yapmaktadır.

Bir ülkenin doğal kaynak yönüyle zengin olması, o ülkenin gelişmişliğinin kanıtı olamaz. Zengin doğal kaynaklara sahip bazı ülkeler, teknik bilgi ve sermaye bakımından yetersiz oldukları için gelişememişlerdir. Örneğin Nijerya, Afrika'nın en çok petrol üreten ülkesi olmasına rağmen halkının büyük bölümünün geliri ve yaşam standardı çok düşüktür. Aynı durum birçok Afrika ülkesi için de geçerlidir.

Hem doğal kaynak bakımından, hem de teknoloji ve sermaye yönüyle fakir olan ülkeler gelişmemişlerdir. Bu ülkeler var olan doğal kaynaklardan da etkin şekilde yararlanamazlar. Bu grupta yer alan ülkelere en güzel örnek Moğolistan'dır.

Doğal kaynaklar yönüyle fakir, ancak sermaye, iş gücü ve teknoloji yönüyle zengin olan ülkeler, dışarıdan ham madde alıp bunları işler ve açıklarını kapatırlar. Örneğin Japonya, doğal kaynakların çeşitliliği ve rezervi yönüyle fakir olmasına rağmen gelişmiş ülkelerden biridir. Bu ülke sanayisi için gerekli olan madenlerin ve enerji kaynaklarının büyük bölümünü ithalat yoluyla karşılar. Ancak gelişmiş teknolojisiyle bu ham maddeleri sanayi ürünlerine dönüştürerek büyük kazanç sağlamaktadır.

Doğal kaynakların öneminin artmasına neden olan asıl faktörler, Dünya nüfusunun hızla artması ve sanayideki teknik gelişmelerdir. Nüfus artışı pazar alanı oluştururken, teknik icatlar ve üretimdeki sistem değişiklikleri farklı kaynaklara yönelme ihtiyacını artırmıştır. Örneğin son yıllarda bor minerallerinin kullanım alanının yaygınlaşması, bu madenin öneminin artmasına neden olmuştur. Fosil yakıtların rezervlerinin azalması, alternatif enerji kaynaklarının önemini artırmıştır.

Doğal kaynakların kullanımında son dönemde ortaya çıkan eğilimlerden biri de tükenebilir enerji kaynakları yerine, yenilenebilir (tükenmeyen) enerji kaynaklarının kullanılmasıdır. Çünkü petrol, doğal gaz, kömür gibi doğal kaynakların belli bir süre sonra tükenecek olması, insanları farklı enerji kaynaklarına yöneltmiştir.

Doğal Kaynaklar ve Kalkınma
Kalkınmakta olan ülkeler sürekli ve bol kaynaklara ihtiyaç duyarlar. Bu kaynakların başında insan kaynakları ve doğal kaynaklar gelmektedir. Doğal kaynaklar insanlar tarafından kullanıldığı için, insanın olmadığı yerde doğal kaynaklar hiçbir anlam ifade etmez. Kaynakları çıkaran, şekillendiren, başka kaynaklarla birleştirerek yeni kaynak üreten ve bunları kendi ihtiyaçları için kullanan insan faktörüdür.

İnsanın hayatında vazgeçilmez bir yere sahip olan doğal kaynaklar, gelişmiş ülkelerin bugünkü teknoloji ve refah düzeyine ulaşmalarında etkin rol oynamıştır. Bu nedenle doğal kaynaklar, ülkelerin en önemli ekonomik güçleridir. Kalkınma modellerini öncelikle yerli kaynaklara dayandıran ve eksiklerini dış kaynaklarla destekleyen ülkeler, kalkınma sürecini istikrarlı ve güvenli bir şekilde aşmışlardır.