Antisosyal kişilik bozukluğu, kişinin kendi kültürünün içinde normal olarak kabul edilen şeylerden belirgin şekilde farklı davranmasıdır. Hem iç deneyim hem de davranış olarak kalıcı bir modeldir.
Antisosyal kişilik bozukluğu, 15 yaşından beri semptomları olan, diğer kişilerin haklarını ihlal eden kalıcı bir kalıp ile karakterize bir bozukluktur. Bu bozukluk, yasaları ihlal etme, kolay bir şekilde kavgaya başlama gibi kendi güvenliğini veya başkalarının güvenliğini tehlikeye atma gibi davranış örüntüleri içerir. Kişi kendini suçlu hissetmez, bu davranışlarının sorumluluğunu almaz çünkü; davranışlarına dürtüsel davranma eğilimi ve sinirliliği hakimdir.
Resmi bir tanı olmasa da, psikopatın antisosyal kişilik bozukluğunun daha şiddetli bir formu olduğu düşünülmektedir. Spesifik olarak, birinin psikopat olarak düşünülmesi için, kişinin antisosyal davranışları göstermenin yanı sıra eylemleri hakkında pişmanlık ve suçluluk duymaması da gerekir.
Psikopatlar, antisosyal kişilik bozukluğuna sahip kişilere kıyasla, daha şüpheli veya paranoyak olma eğilimindedir; bu, psikopat kişiyi kendilerine yönelik tüm saldırıları keyfi ve adaletsiz olarak yorumlamaya yöneltir.
Antisosyal kişilik bozukluğu muhtemelen biyolojik / genetik ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonunun sonucudur.
Antisosyal kişilik bozukluğu için biyolojik risk faktörleri ile ilgili bazı teoriler, bazı genlerin, hormonların veya beynin bazı bölümlerinin arızalanmasını içerir.
Antisosyal kişilik bozukluğu ile sıklıkla ilişkili olan teşhisler, madde ile ilişkili bozukluklar, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (ADHD) ve okuma bozukluklarıdır.
Antisosyal kişilik bozukluğu geliştirme riskini artıran yaşam koşullarına ilişkin teoriler, çocukluğun fiziksel, cinsel veya duygusal istismar öyküsü; ihmal, yoksun bırakma veya terk etme; antisosyal davranışa giren akranlarla ilişki kurma; ya da antisosyal veya alkolik bir ebeveyn sahibi olunması gibi muhtemel teorilerdir.
Antisosyal kişilik bozukluğunu doğru bir şekilde teşhis edebilen kesin bir test olmadığı için, sağlık uzmanları antisosyal semptomların varlığını değerlendiren zihinsel sağlık mülakatı yaparlar. Semptomların kültürel içeriği dikkate alınmazsa, antisosyal kişilik bozukluğunun hatalı olarak var olduğu teşhisi konulabilir.
Araştırmalar, etnik azınlık mensuplarının yanlış antisosyal kişilik bozukluğu tanısı aldığını, dolayısıyla bu kişilerin daha fazla ceza aldığını gösteriyor.
Antisosyal kişilik bozukluğu tedaviye karşı oldukça dirençli olabilirken en etkili müdahaleler, antisosyal kişilik bozukluğunun bireylerin kurallar çerçevesinde bağımsız ve üretken olarak yaşayabilmeleri için gerekli becerileri kazandırmayı vurgulayan sağlam ancak adil davranış terapisi ve programlamanın bir kombinasyonu olma eğilimindedir.
İlaçlar, antisosyal kişilik bozukluğu ile ilişkili davranışları doğrudan tedavi etmese de, sıklıkla bu durumla birlikte görülen depresyon, anksiyete ve ruh hali değişiklikleri gibi konularda yararlı olabilirler.
Tedavi edilmezse, antisosyal kişilik bozukluğu olan insanlar, birçok zihinsel bozukluğun gelişmesi veya kötüleşmesinin yanı sıra kendi kendini incitme, cinayet veya intihar sonucu ölme riski altındadır.
Antisosyal kişilik bozukluğu olan bir çok kişi 50 yaşındayken belirtilerin hafifleme evresini yaşar.
Antisosyal kişilik bozukluğu ile psikopati arasındaki fark nedir?
Psikopati, Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından resmen tanınmış bir zihinsel sağlık bozukluğu olmasa da antisosyal kişilik bozukluğunun daha şiddetli bir formu olarak kabul edilmektedir. Spesifik olarak, sosyopat olarak da adlandırılan birinin psikopat olarak düşünülmesi için, kişinin antisosyal davranışları göstermenin yanı sıra eylemleri hakkında pişmanlık duymaması veya suçluluk belirtisi göstermemesi gerekir. Bu durumun diğer temel belirtilerinin başkalarına önem vermeme, duygusuzluk, aşırı güven, bencil olma ve antisosyal kişilik bozukluğu olan diğer insanlara kıyasla daha yüksek bir saldırganlık eğilimi olduğu düşünülmektedir. İstatistikler, hapsedilen bireylerin% 50-80’sinde antisosyal kişilik bozukluğunun bulunduğu tespit etmekle birlikte, hüküm giymiş suçluların sadece% 15’inde daha şiddetli antisosyal kişilik bozukluğu tipinde psikopat olduğunu göstermektedir..
Psikopatlar, antisosyal kişilik bozukluğu olan insanlara kıyasla bile, çok şüpheli veya paranoyak olma eğilimindedir. Paranoyak düşünceler, psikopat kişiyi kendilerine yönelik tüm saldırgan davranışları keyfi ve haksız olarak yorumlamaya yönelttiği için, bu şüpheli tutumun sonuçları korkunç olabilir.
Antisosyal kişilik bozukluğunun nedenleri ve risk faktörleri nelerdir?
Hem profesyoneller hem de kişiler tarafından antisosyal kişilik bozukluğu ile ilgili en sık sorulan sorulardan biri, genetik olup olmadığıdır. Çoğu, saç dökülmesi, göz veya ten rengi kadar kalıtsal mı olduğunu merak ediyor; durum böyle olsaydı, antisosyal ebeveyni olan antisosyal olmayan çocukların, kendiliğinden antisosyal hale gelmesi beklenirdi. Neyse ki, insanlar o kadar basit yapıda değiller. Tüm kişilik bozuklukları ve çoğu zihinsel rahatsızlık gibi, antisosyal kişilik bozukluğu, biyolojik / genetik ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonunun sonucu olma eğilimindedir.
Bu bozukluk için net bir biyolojik neden olmamasına rağmen, antisosyal kişilik bozukluğunun gelişimi için olası biyolojik risk faktörleri üzerine yapılan çalışmalar, hastalığa yakalanmış kişilerde, esasen kişinin hatalarından öğrenme ve yanıt verme sorumluluğunda olan beynin bölümünün üzgün ve korkulu yüz ifadeleri (amigdala) daha küçük olma eğilimindedir ve başkalarının mutlu, üzgün veya korkulu yüz ifadelerine daha az yanıt verirler. Yanıt eksikliği, antisosyal bireylerin başkalarının hisleri, hakları ve acılarına eğilimlerinin eksikliği ile bir ilgisi olabilir.
Bazı kişiler genetik olarak antisosyal kişilik bozukluğu yaşamaya yatkın olsa da, küçüklüğünde yaşadığı suiistimal veya ihmal gibi olayların da bunu ortaya çıkarma ihtimali yüksektir. Bozukluğun gelişimi için kalıtımın da yaşanan olayların da risk oluşturması muhtemeldir.
Antisosyal kişilik bozukluğu için risk faktörleri olarak düşünülen diğer durumlar, maddenin kötüye kullanımı, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), okuma bozukluğu veya davranış bozukluğu olup, çocuklarda teşhis edilmektedir. Organik beyin hasarı olarak da adlandırılan, geçici veya sürekli beyin fonksiyonlarında bozulma yaşayan insanlar, şiddet içeren veya başka türlü cezai davranış geliştirme riski altındadır. Gençler ve yetişkinlerde antisosyal belirtiler geliştirme riskini artıran yaşam deneyimleri hakkındaki teoriler, önlemede önemli ipuçları sağlar. Bu tür yaşam deneyimlerine örnek olarak, doğum öncesi ilaç kullanımı veya yetersiz beslenme öyküsü, çocukluğun fiziksel, cinsel veya duygusal istismarı; ihmal; yoksun bırakma veya terk etme; antisosyal davranışa giren akranlarla ilişki kurma; antisosyal veya alkolik bir ebeveyn gösterilebilir.
Antisosyal kişilik bozukluğu belirtileri ve bulguları nelerdir?
Antisosyal kişilik bozukluğunu anlamak için, herhangi bir kişilik bozukluğunun ne olduğunu öğrenmek gerekir. Zihinsel Bozukluklar İçin Tanılayıcı ve İstatistik El Kitabı (DSM-V, 2013) tarafından tanımlandığı üzere, bir kişilik bozukluğu, bireyin kendi kültürünün içinde normal olarak düşünüldüğünden önemli ölçüde farklı olan iç tecrübelerin ve davranışların tutarlı, kalıcı bir modelidir.
Zihinsel sağlık uzmanları kişilik bozuklukları semptomlarının ortak noktalarına yoğunlaşır.
- A kümesi kişilik bozuklukları, sosyal izolasyon ve / veya garip, eksantrik davranış belirtilerini içeren kişilik bozukluklarıdır. Bu bozukluklar şunlardır;
– paranoid kişilik bozukluğu,
– şizotipal kişilik bozukluğu,
– şizoid kişilik bozukluğu.
- B kümesi kişilik bozuklukları dramatik veya düzensiz davranışları (karşı-sosyal davranışlar) içerir. Bu kişilik bozuklukları arasında şunlar bulunur;
– antisosyal kişilik bozukluğu,
– sınırda kişilik bozukluğu,
– histriyonik kişilik bozukluğu,
– narsistik kişilik bozukluğu.
- C kümesi kişilik bozuklukları, anksiyete ve engelleyici davranış zorlukları ile karakterizedir. Bu bozukluklar şunları içerir:
– kaçınma kişilik bozukluğu,
– bağımlı kişilik bozukluğu,
– obsesif kompulsif kişilik bozukluğu (OKB).
Antisosyal kişilik bozukluğu, başkalarının haklarını sürekli ihlal etmek gibi kalıcı bir kalıptır. Bu bozukluk için teşhis kriterleri, bu modelin aşağıdaki belirtilerden en az üçünü içermesi gerektiğini belirtir:
- Tutuklanmasına neden olan davranışları tekrar tekrar yaparak yasaları çiğnemek
- Yalanlar söylemek, yanlış isimler kullanmak veya başkalarını kar ya da eğlence için aldatmak
- Düşünmek veya plan yapmakta başarısızlık (dürtüsel olarak)
- Sinirlilik, düşmanlık, öfke ve saldırganlık eğilimi, başkalarına tekrar tekrar saldırmak veya sık sık fiziksel kavgalara girmek.
- Kendi güvenliğini veya başkalarının güvenliğini göz ardı ederek davranışlarda bir kısıtlama bulunmaması
- İyi iş ilişkileri geliştirememek, finansal yükümlülükleri yerine getirememek
- Başkalarına saygısızlık etmek, üstelik asla yanlış yaptığı konusunda suçluluk duygusu yaşamamak.
Bu bozukluğun diğer önemli özellikleri, çocuklarda (18 yaşından küçük bireylerde) teşhis edilmediğini, ancak etkilenen kişinin en azından 15 yaşından beri bu tanı semptomlarını (davranış bozukluğu) göstermiş olmasıdır. Ayrıca, şizofreni semptomlarından mustarip olduklarında veya manik atak geçirirken kişi sadece antisosyal kişilik bozukluğu belirtileri gösteriyorsa teşhis edilemez. Bu bozukluk, Amerika Birleşik Devletleri’nde kadınların yaklaşık % 1’inde ve erkeklerin % 3’ünde görülme eğilimindedir. Kadınlarda antisosyal kişilik belirtileri kendine zarar verme eğilimindedir ve borderline kişilik bozukluğunun diğer semptomlarını erkeklerden daha fazla içerir.
Sağlık profesyonelleri, antisosyal kişilik bozukluğunu teşhis etmek için hangi testleri kullanmaktadır?
Bir kişinin antisosyal kişilik bozukluğu yaşayıp yaşamadığını doğru bir şekilde değerlendirebilen kan testi gibi kesin bir test yoktur. Psikiyatrlar, psikoanalitikler veya klinik psikologlar gibi zihinsel sağlık uygulayıcıları, daha önce açıklanan semptomların varlığını araştırmak için bilgi toplama amaçlı bir zihinsel sağlık röportajı uygularlar. Tanının yapılmasında zihinsel sağlık röportajının kullanılması ve bu bozukluğun tedaviye karşı oldukça dirençli olabilmesi nedeniyle, zihinsel sağlık uygulayıcısının, belirtileri kişinin kültürünün bağlamında değerlendirmesini bilmesi önemlidir; bireysel olarak kültürden bağımsız bir antisosyal kişilik bozukluğu tanısı koymak oldukça güçtür. Ne yazık ki, araştırmalar birçok uygulayıcının bilgiyi, tecrübeyi ve bazen kültürel bağlamı değerlendirmeye istekli olmadıklarını gösteriyor.
Antisosyal kişilik bozukluğu tedavisi nasıldır?
Bir diğer çok sık rastlanan soru, antisosyal kişilik bozukluğu iyileştirilebilir mi? Araştırmalar, değişime karşı oldukça dirençli olabilmesine karşın, bu bozukluk için etkili tedavilerin olduğunu göstermektedir. Örneğin, kötü alışkanlık davranışlarına (bilişsel davranış psikoterapisine) yol açan düşünceleri değiştirmelerine yardımcı olan terapi gören gençlerin, tekrarlanan antisosyal davranışlara katılma insidansını önemli ölçüde azalttığı görülmüştür.
Öte yandan, antisosyal kişilik bozukluğunu diğer koşullar gibi tedavi etmeye çalışmak genellikle etkili değildir. Örneğin, antisosyal kişilik bozukluğu olan kişilerde depresyonun veya yeme bozukluklarının tedavisinde tamamen yansıtıcı (içgörü odaklı konuşma terapisi) yaklaşımı kullanmaya çalışan programlar, o bireylerin sonuçlarını iyileştirmek yerine sıklıkla kötüye gitmelerine neden olmaktadır. Bu durumlarda, antisosyal kişilik bozukluğu olan bireylerin toplumun kuralları ve sınırları dahilinde bağımsız ve verimli bir şekilde yaşamak için kullanılabilecek becerileri vurgulayan uygun eylemleri ve programlamayı ödüllendirmek için sağlam ancak adil davranış tedavisi, bu durum için daha etkili bir tedavi olmuştur. Antisosyal kişilik bozukluğu olan kişilerin sevdiklerine yardımcı olan aile terapisi, olumsuz davranışlarla uygun bir şekilde baş etmede ve antisosyal kişilik bozukluğu rahatsızlığının olumlu davranışlarını teşvik etmede önemli bir yer tutabilir.
İlaçlar, antisosyal kişilik bozukluğunu karakterize eden davranışları doğrudan doğruya değerlendirmese de, bu durumla birlikte ortaya çıkan koşulların ele alınmasında yararlı olabilirler. Spesifik olarak antisosyal kişilik bozukluğu olan depresif veya endişeli bireyler, fluoksetin (Prozac), esitalopram (Lexapro) veya duloksetin (Cymbalta) gibi antidepresanlardan yararlanabilir ve impulsif öfke sergileyenler, (Depakote) veya lamotrijin (Lamictal) gibi lityum, divalproeks gibi duygudurum dengeleyicileri verildiğinde iyileşebilirler.
Antisosyal kişilik bozukluğu tedavi edilmezse komplikasyonlar nelerdir? Antisosyal kişilik bozukluğunun prognozu nedir?
Antisosyal kişilik bozukluğunun bazı toplumsal sonuçlarının ortaya çıkardığı maliyetler, bu bozukluğu olan insanlar tarafından işlenen suçların kurbanları tarafından çekilen acılar gibi açıktır. Bununla birlikte, bu insanlar belli bir grubun karizmatik liderleri olduklarında, meydana getirebilecekleri yıkım çoğu kez bir felaket gerçekleşene kadar bilinmiyor. Charles Manson tarafından yönetilen çok sayıda cinayet ve 1978’de Guyana Rahibi Jim Jones’un komutasında meydana gelen kitlesel intiharlar sadece iki örnektir.
Antisosyal kişilik bozukluğu çeken bireyler, alkol ve diğer ilaçları kötüye kullanma ile art arda suç işleme riski yüksek olan bireylerdir. Hapis potansiyel bir sonuçtur. Antisosyal kişilik bozukluğu olan insanlar da majör depresyon, kaygı ve bipolar bozukluk gibi ruh hali problemlerine karşı savunmasızdır; diğer kişilik bozukluklarına, özellikle borderline ve narsisistik kişilik bozukluklarına sahip olanlar; kendini incitme ve diğer zarar verme biçimlerinin yanı sıra cinayet, intihar veya kazayla ölme gibi sonuçları yaşayabilirler.
Antisosyal kişilik bozukluğu, hemen hemen tüm diğer durumların prognozunu daha sorunlu hale getirme eğilimindedir. Antisosyal kişilik bozukluğu olması, madde kötüye kullanımı veya duygusal veya fiziksel madde bağımlılığı sorunlarının tedavisini zorlaştırır. Hem antisosyal kişilik bozukluğu hem de şizofreni hastalarının tedavi programlarına uymaları daha az olasıdır ve bir cezaevinde veya hastanede devam etme olasılığı daha yüksektir. Antisosyal kişilik bozukluğu tedavi edilmezse, bu riskler büyür. İstatistikler antisosyal kişilik bozukluğuna sahip birçok kişinin 50 yaşına geldiğinde semptomlarının hafiflediğini göstermektedir.