Kant'ın Bilim Anlayışı
Kant, bilimin harici dünyayı nasıl algıladığıyla ilgilenirdi.
Fen bilimlerinin uzun zaman boyunca, Antik Çağ'dan sonra Kant'tan önceki 200 yıla kadar gösterdiği görece durgunlukla bu 200 yıldan sonra kat ettiği mesafe ve inanılmaz gelişme, Kant'ta hayranlık uyandırmıştır.
İşte Kant, diğer filozoflarda da olduğu gibi, bilimsel araştırmalarda birdenbire atlanan bu çağın ve müthiş gelişimin kaynağını merak etmiştir. Dönemin pek çok düşünürü tarafından bu soruya verilen cevap, ampirizmdir.
John Locke ve David Hume gibi ampiristler dünyadaki deneyimlerimiz aracılığıyla kazandığımızdan başka hiçbir bilginin bulunmadığım savunurlar. Descartes veya Gottfried Leibniz gibi zihnin akıl yürütme ve kavramlarla uğraşma yeteneğinin bilgi edinmede deneyimden daha önemli olduğunu savunan rasyonalist filozofların görüşlerine karşı çıkarlar.
Ampiristler başarılarının bilim adamlarının gözlemlerinde geçmişte olduğundan dikkatli olmalarına ve daha az sayıda sadece akla dayanan, doğrulanmamış varsayımlarda bulunmalarına bağlarlar.
Kant'a göre ise bu kısmen doğru olmakla birlikte tam bir cevap değildir. Çünkü 16. yüzyıldan önce ayrıntılı ve dikkatli hiçbir ampirik gözlem yapılmadığını söylemek hatalıdır. Kant gerçek meselenin ampirik gözlemleri değerli kılan yeni bir bilimsel yöntem olduğunu savunur. Bu yöntemin unsuru vardır.
Birincisi, güç ve hareket gibi kavramların matematikte kusursuz şekilde tarif edilebileceklerini öne sürmesidir. İkincisi dünyayla ilgili kendi kavramlarını, doğayla ilgili belirli sorular sorarak ve cevapları gözlemleyerek test etmesidir.
Örneğin deneysel fizikçi Galileo Galilei farklı ağırlıklarda iki nesnenin havadan yere asla aynı hızda inmeyecekleri hipotezini test etmek istemiş ve bunu yapmak için öyle bir deney tasarlamıştır ki gözlemlenen sonucun tek olası açıklaması ya gerçek olacaktır ya da hipotezin yanlışlanması.
Kant bilimsel yöntemin önemini ve doğasını tanımlar. Bu yöntemin fiziği de diğer konuları da "bilimin güvenli yoluna" sokacağına inanmaktadır. Ancak araştırmaları bununla kalmaz.
Bir sonraki sorusu şudur: "Dünya deneyimimiz neden bilimsel yöntemin işe yarayacağı şekildedir?" Diğer bir deyişle dünya deneyimimiz neden doğada her zaman matematikseldir ve insan aklının doğaya sorular yöneltmesi nasıl her zaman mümkün olabilmektedir?