Aristoteles'e Göre Siyasi Rejim Türleri
Aristoteles, sadece ideal sitenin nasıl olması gerektiğiyle değil, aynı zamanda çağının bilinen diğer devletlerinin rejimleriyle de ilgilenmiş ve mevcut rejimleri, kamu yararına yönelen ve kendi özel çıkarlarına yönelen hükümetler olarak başlıca iki bölüme ayırmıştır. Kuşkusuz bu bölümleme, daha açık bir ifadeyle iyi rejimlerle kötü rejimler arasındaki ayrıma işaret eder.
Aristoteles’e göre üç iyi siyasi rejime ya da anayasa tipine karşılık üç tane de yoldan çıkmış, yozlaşıp bozulmuş siyasi rejim ya da anayasa tipi vardır. Bu ikinci bölümleme büyük ölçüde yönetimi elinde bulunduranların sayısı göz önünde bulundurularak yapılmıştır. Böylece iyi siyasi rejimler sırasıyla tek bir adamın idaresine dayalı olan krallık, birden çok ehil ve asil kişinin idaresine dayalı olan aristokrasi ve çoğunluğun idaresine dayalı olan politi rejimidir.
Krallık yoldan çıkıp kamu yararının değil bireysel çıkarların güdüldüğü bir rejime dönüştüğünde tiranlık ortaya çıkar. Aristokrasinin yozlaşması oligarşi rejiminin doğmasına, çoğunluğun yönetimi olan politinin yozlaşması ise demokrasi rejiminin ortaya çıkmasına yol açar. Böylece üç iyi rejime karşılık üç kötü rejim de sıralanmış olur.
İyi işleyen siyasi rejimler tek bir bilge adamın idaresine dayalı olan krallık, bilgelerden oluşan küçük bir grubun idaresine dayalı olan aristokrasi ve iyi eğitilmiş yurttaşların işlettikleri bir çoğunluk rejimi olan politidir. Krallık yozlaştığında tiranlığa, aristokrasi yozlaştığında oligarşiye, politi yozlaştığında demokrasiye dönüşür.
Aristoteles, yukarıda sıralanan üç rejimden hangisinin diğerlerine üstün olduğunu tartışmayı da ihmal etmemiştir. Buna göre elbette bilge bir hükümdarın çoğunluğu tek elden yönetmesi en ideal rejim olacaktır ama Aristoteles’e göre böyle bir bilge hükümdar çok nadir görülen bir durumdur ve yeryüzünde eksiksiz bir insan bulmak imkânsızdır. Bu yüzden birden çok bilge kişinin yönetimine dayalı olan aristokrasi daha makul bir yönetimdir.
Ama Aristoteles aristokrasinin bile yüksek bir ideal olduğunu kabul eder ve bu yüzden tüm rejimler içinde en çok çoğunluk idaresine dayalı olan politi rejimini savunur ve bu rejim üzerinde durur (Copleston, 1997: 90). Kurulan devlet hangi rejimde olursa olsun Aristoteles’in tüm ahlak ve siyaset anlayışına alttan alta sinmiş olan genel bir ilke gereği asla aşırılıklara kaçmamalı, uçlara yönelmemeli, makul ve orta bir yolda seyretmelidir. Aristoteles’in ahlak ve siyaset anlayışına bakıldığında onun her konuda gerçekçi bir tutum takınmaya özen gösterdiği, insan doğasına aykırı olan teorik ve idealleştirilmiş hükümlerden kaçındığı görülür.
Zira Aristoteles’in, Büyük İskender’in sarayında bulunmuş, Atina’daki idari açmazları doğrudan yaşamış, idari aksaklıkların zaman zaman yurttaşların başını nasıl yediğine birinci elden şahitlik etmiş siyasi tecrübe sahibi bir insan olarak siyasi görüşlerini şekillendirirken neyin uygulanabilir olduğunu neyin olmadığını da gizli bir kıstas olarak daima göz önünde bulundurduğu anlaşılmaktadır. Platon siyasi görüşleri bakımından, özellikle Devlet isimli eseri bağlamında düşünüldüğünde idealist bir görünüm çizerken Aristoteles, özellikle siyaset alanında nispeten gerçekçi bir çizgi izlemiştir.