Aristoteles'in Dört Neden Öğretisi

Bütün bu değerlendirmelerden sonra bir bütün olarak evrene baktığımızda, onun meydana gelmesini, mevcut düzenini, yapısını kazanmasını sağlayan başlıca dört neden olduğu görülecektir: Madde, form ya da öz, Tanrı ve amaç.

Her şeyden önce evrenin kendisinden meydana geldiği bir ilk madde, kaotik madde mevcuttur ve evren bu kaotik maddede gizil olarak bulunan formun edimselleşmesiyle ortaya çıkmış, meydana gelmiş, varlık ya da gerçeklik kazanmıştır.

O hâlde ikisi de ezeli olan madde ve form evrenin meydana gelmesindeki iki temel neden olarak ortadadırlar. Bunun yanı sıra, evrenin varlık kazanması için gereken ilk hareketin de ona verilmiş olması gerekir ki bu da bir hareket ettiriciyi üçüncü bir neden olarak gerektirir. Bu üçünün yanı sıra bir de amaç, erek vardır.

Yani Tanrı, evreni gelişigüzel değil, önceden saptadığı bir amaca göre meydana getirmiştir ve bu amaç da evrenin varlığını, gerçekliğini açıklamakta başvurulan nedenlerden biri olur. Yukarıda bu amacın, formu yetkinleştirmek, edimselleşmek, salt formluluk olan Tanrı’ya mümkün olduğunca benzemek olduğu ifade edilmişti.

Elbette şeyler, asla salt form hâline gelemezler. Gelebilselerdi, evrende harekete gerek kalmaz ve evren mevcut durumdaki gibi oluş üzerine temellenmiş bir yapı olmazdı. Bu yüzden evren mevcut düzeniyle varlığını sürdürdüğü sürece ki ezeli ve ebedidir, amaç da daima dört nedenden biri olarak mevcudiyetini sürdürecektir.

Evrenin geneli için geçerli olan bu durum, kuşkusuz tüm tek tek şeyler, tikeller için de geçerlidir. Bir mezar taşı düşünelim; bu taşın meydana gelmesi için hiç kuşkusuz bir maddeye, örneğin mermere ihtiyaç duyulacaktır. Böylece mermer, mezar taşının maddi nedeni (causa materialis) olur.

Bu mermerin mezar taşı hâline dönüşebilmesi için, mermerde bir gizillik olarak da olsa “mezar taşı olma” imkânının bulunması ve mermerin bu formu, biçimi kazanması gerekir. Böylece mezar taşı formu, mezar taşının meydana gelmesi için ikinci gerek şart olur. Buna da formel neden (casua formalis) denir. Fakat bu form, mermerde kendiliğinden gerçekleşmez. Mermeri yontup onu mezar taşı formuna sokacak bir kişi, bir yontucu gerekecektir.

Buna da etken ya da etkin neden (causa efficiens) denir. Son olarak bir de amaç bulunmalıdır. Yani yontucu, mermeri bir forma sokmaya çalışırken kafasındaki amaç onu bir mezar taşı hâline getirmektir. Taş, bir mezarlıkta ölünün başucuna dikilecek, onunla ilgili bazı temel bilgileri kitabe gibi taşıyacaktır. Böylece dördüncü neden yani amaç ya da erek neden (causa finalis) de belirlenmiş olur.

Aristoteles’e göre herhangi bir şeyin ve bir bütün olarak evrenin ortaya çıkmasını, varlık kazanmasını sağlayan dört neden vardır. Maddi Neden (causa materialis), Formel Neden (causa formalis), Etker Neden (causa efficiens) ve Amaç Neden (causa finalis). Bir mezar taşı için mermer maddi nedeni, mezar taşının formu, biçimi formel nedeni, taşın mezarlıkta ölünün kimliğini belirlemek için kullanılmak amacıyla yapılması amaç nedeni, taşı yontan ve mezar taşını yapan kişi ise etken nedeni oluşturur.

Aristoteles’in, yukarıda özeti verilen dört neden öğretisi, kendisinden önceki filozofları n evrenin nedeni olarak ileri sürdükleri her şeyi derleyip toparlayan bütüncül bir öğretidir ve öylesine kapsayıcıdır ki kendisinden sonraki yüzlerce yıl boyunca geçerliliğini korumuş, felsefe tarihinin en kalıcı ve klasik öğretilerinden biri hâline gelmiştir.

Aristoteles, kendisinden önce evrenin nedeni olarak ileri sürülen hiçbir açıklamayı bir kenara itmemiştir. Örneğin doğa filozoflarının ileri sürdükleri farklı maddi nedenleri (toprak, su, hava ve ateş) doğanın dört maddi nedeni olarak benimsemiş, Tanrı, gök cisimleri, ruh, akıl gibi soyut yapılar dışında kalan maddi şeylerin son kertede bu dört maddi nedenden meydana geldiklerini savunmuştur.

Buna karşılık Platon’un idealarını da farklı bir yorumla da olsa evrenin formel nedeni olarak kabul etmiştir. Anaksagoras’ın Nous’u ya da Platon’un Demiourgos’u, Aristoteles’in dört neden öğretisinde etker neden olan ilk hareket ettiriciye, kendi kendini düşünmekte olan salt düşünceye, salt forma öncüllük etmiştir.