İstenç Özgürlüğü ve İyinin Doğası

Descartes insanın istenç (irade) özgürlüğüne sahip olduğunu kabul eder. İnsanın özgür istence sahip olduğunu bilmesinin “cogito ergo sum” dan daha önce geldiğini ve bu anlamda zihinsellik için birincil veri olduğunu öne sürer. Çünkü eğer birincil veri olmasa, cogitoyu keşfetmeden önce, böylesine hiperbolik bir kuşkuya başvurmayabilirdi.

Şu halde istemelerdeki seçim özgürlüğünün öncelliği, bilinçli bir kuşku sürecinden geçmeyi seçmesine izin vermiştir. Şu halde insanın özgürce davranma edimi insan için en temel en önemli düşünsel bir kiptir.

Bu özgürlüğün farkına varılması da doğuştan bir idedir. “Biz insanlar istenç özgürlüğümüzü kullanarak kendi eylemlerimizin efendisi oluruz ve bu yüzden övgüyü ya da yergiyi hak ederiz.” Descartes bundan sonra Yöntem Üzerine Konuşma’da kendisi için geçici bir törebilim oluşturur ve bu yolda bazı kurallar belirler:

1. Ulusun yasalarına ve törelerine, dinsel inancına ve aile geleneğine boyun eğ ve davranışta aşırılıktan kaçın.

2. Taşıdığın kanılara bağlı kal ve seçtiğin eylem yolunda kararlı ol;

3. Kendini ve tutkularını çevrene ve talihine uyarla ve bunlara karşı direnme; ve

4. senin için en iyi olacak yaşam uğraşını dikkatlice seç (akt. Sahakian, 1997: 127).

Descartes’in törebilimi dört pratik ilkeye dayanır: 1. Ulusun yasalarına, törelerine, dinsel inançlarına boyun eğ. 2. Kanılarına bağlı kal ve seçtiğin eylem yolunda kararlı ol. 3. Kendini ve tutkularını çevrene ve talihine uyarla. 4. Senin için en iyi olacak yaşam uğraşını dikkatle seç.

Descartes bu ilkeler üzerine sistematik bir ahlak öğretisi geliştirmemiştir. Kişisel yaşam yolunda kendine yol gösterici olarak törel ilkeler olarak belirlemiştir. İlkelerin içeriğinde Aristoteles’in ve Stoacıların etkileri açıkça görülebilmektedir. Yine de Ruhun Tutkuları adlı yapıtında az çok Aristotelesçi bir törel kuram oluşturma yoluna gitmiştir.

Duygu (tutku) çözümlemesi karşılıklı-etkileşim kuramı ile bağlantılıdır: Buna göre duygunun ruhta beden tarafından uyarıldığını öne sürer. Sonuç olarak ruhtaki duyguya karşılık olan şey bedende bir eylemdir. Sözcüğün genel anlamında duygulanımlar ve algılar aynı şeydir. “Çoğunlukla bizde bulunan tüm algı türlerine ya da bilgi biçimlerine birinin duygulanımları diyebiliriz. Çünkü onları oldukları gibi yapan çoğu kez ruhumuz değildir; ruh onları her zaman onlar tarafından temsil edilen şeylerden alır (Copleston, 1996: 143).

Descartes’e göre duygular-tutkular genelde doğaları bakımından iyidirler ama kötüye kullanılabilirler ve aşırıya kaçmalarına izin verilebilir; şu halde denetlenmeleri gerekir. Genelde fizyolojik koşullara bağımlıdırlar ve onlar tarafında uyarılırlar. Bu nedenle onları denetleyebilmek için fiziksel nedenleri değiştirmek gerekecektir. Nedenleri değiştirmek onları doğrudan doğruya ortadan kaldırmak demek değildir.

Nedenler devam ederken oluşan ruhsal çalkantıyı denetlemeye çalışarak, bu esnada bedenin gerçekleştirmeye eğilimli olduğu eylemin yolunu değiştirebilmek gerekir. Duyguları ya da tutkuları denetlemeye çalışmak bu anlamdadır: Örneğin, eğer öfke vurmak için elimizi kaldırmamıza neden olursa, istenç gücü ile çoğu kez onu durdurabiliriz.

Eğer korku, bacaklarımızı kaçma yönünde uyarırsa, istenç gücümüz onları böyle bir devinimden alıkoyabilir. Descartes’e göre tutkuları dolaylı olarak denetlemenin yolu, genellikle yaşamayı istediklerimize bağlanmış olan ve gerçekleştirmek istemediklerimize de karşıt olan tasarımları devreye sokmak gerekmektedir.