CSG Güvenli Okul Projesi kapsamında, okullardaki güvenlik sorunun araştırıldığı raporda, Türkiye'de öğretmenlere göre okulların yüzde 62'sinde, öğrencilere göre ise okulların yüzde 74'ünde şiddet olayları yaşanıyor.
CSG Güvenli Okul Projesi kapsamında pek çok başlıkta yapılan araştırma sonuçları okullardaki güvenlik sorununu ortaya koydu.

Araştırmadan elde edilen verilere göre Türkiye'de öğretmenlere göre okulların yüzde 62'sinde, öğrencilere göre ise okulların yüzde 74'ünde şiddet olayları yaşanıyor. Şiddetin sebepleri ise ailede yaşanan sorunlar ve aile içi şiddet ile okulun çevresinden kaynaklanan faktörler olarak sıralanıyor.
Yine elde edilen verilere göre öğrencilerin yüzde 38'i akran zorbalığına uğradığını söylerken yüzde 22'si okullarda kendini güvende hissetmediğini belirtiyor.

Uyum süreci dışında kalan öğrenciler için okulların açılmasına çok kısa bir süre kaldı. 17 Eylül Pazartesi günü açılacak okullar öncesinde öğrenci, öğretmen ve velileri yakında ilgilendiren bir konu da okul güvenliği. Bu kapsamda CSG City Security Group tarafından yürütülen "CSG Güvenli Okul Projesi" çerçevesinde Bahçeşehir Üniversitesi'nde (BAU) bir çalıştay düzenlendi. “Güvenli Okullarda Çocuk İhmal ve İstismarı Bilgilendirmesinin Önemi”, “Dijital Güvenlik ve Siber Zorbalık”, “Güvenli Okullarda Okul-Aile-Öğrenci İşbirliğinin Önemi”, “Fiziki ve Mimari Güvenliği Etkileyen Sorunlar ve Çözüm Önerileri” gibi konuların ele alındığı çalıştayda proje kapsamında yapılan araştırma sonuçları da katılımcılarla paylaşıldı.

"AMACIMIZ KORKU ÜRETMEK DEĞİL ÇÖZÜM BULMAK"


Öncelikle güvenli okulun tanımını yapan Bahçeşehir Üniversitesi Özel Güvenlik ve Koruma Programı Genel Koordinatörü, CSG Yönetim Kurulu Başkanı Osman Öztürk, "Güvenli okul; öğrenci, öğretmen ve okul çalışanlarının kendini iyi ve güvende hissettiği, kaygı ve korkunun olmadığı, fiziksel, psikolojik ve sosyal açıdan güvende hissettiği yerdir. Okullarda en fazla yaşanan sıkıntılara baktığımızda okulların fiziki ve mimari yapısından kaynaklanan sorunları, okul giriş ve çıkışları ile ziyaretçi girişlerinde yaşanan sorunları, şiddeti, akran zorbalığını, siber zorbalığı, madde kullanımı sorununu görüyoruz. Bunun dışında okul yolunda özellikle servislerde güvenli ortamın sağlanmayışından, servis personelinin yeterli eğitim alamamasından kaynaklanan sorunlar da var. Bizim amacımız ise sorunları tartışarak korku üretmek değil bunlara çözüm bulmak" diye konuştu.

OKUL YOLU VE SERVİSLER KONUSUNDA DA SIKINTILAR YAŞANIYOR


Proje kapsamında 2017'de Türkiye'deki 23 il ve 2 bin 770 öğrenci üzerinde yaptıkları araştırmanın sonuçlarına dair bilgiler veren Öztürk, "Bu araştırmaya ilkokuldan lise sona kadar olan öğrencileri dahil ettik. Bunun dışında öğretmen, okul görevlileri ve veliler de araştırmaya dahil edildi. Elde edilen verilere göre öğretmenler okulların yüzde 62'sinde, öğrenciler ise yüzde 74'ünde şiddet olaylarının yaşandığını düşünüyor. Öğrencilerin yüzde 22'si okullarda kendini güvende hissetmezken, yüzde 25'i serviste bulunduğu süre içinde kendini güvende hissetmiyor. Veliler okul yolundan endişeli ve yüzde 64'ü servisle okula giden çocuklarının durumundan endişe duyuyor. Çocukları okula yaya olarak veya toplu taşıma araçlarıyla gelen velilerde ise bu oran yüzde 84'e ulaşmış durumda" dedi.

ŞİDDETİN İLK SEBEBİ AİLEDE YAŞANAN SORUNLAR


Okullarda yaşanan şiddet olaylarına bakıldığında ilk sebebin ailede yaşanan sorunlar olduğunu dile getiren Öztürk, " İkinci sırada okulun çevresel, toplumsal ve kültürel yapısı görülüyor. Üçüncü sırada ailede şiddetin varlığı öne çıkıyor. Bu noktada okul paydaşları içinde aile, toplum ve okul iletişiminin, iş birliğinin en güçlü şekilde sağlanması gerekiyor" dedi.

ÖĞRENCİLERİN YÜZDE 38'İ AKRAN ZORBALIĞI YAŞIYOR


Araştırmaya göre okul kapılarında yeterli denetimin yapılmadığının da görüldüğünü söyleyen Öztürk, "Öğretmen ve okul çalışanlarının görüşlerine göre okul dışından olan kişilerin okula serbestçe girebilme oranı yüzde 65. Okulların yüzde 31'inde öğrenci ve öğretmenler zararlı madde alışverişine tanık olduklarını söylüyor. Okulların yüzde 38'inde ise öğrenciler akran zorbalığı yaşadığını ifade ederken yüzde 15'inde ise kesici, delici aletle yaralanma olayları olduğu görülüyor. Elde edilen verilere göre okulların yüzde 59'unda güvenliği öğretmenler, yüzde 15'inde özel güvenlik görevlileri sağlıyor. Okulların yüzde 8'i tedbirsiz, yüzde 6'sında ise hizmetlilerle okul güvenliğinin sağlandığını görüyoruz. Bu çerçevede İçişleri Bakanlığı'nın Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte yaptığı ve içinde okulların çevre güvenliğinin sağlanmasına yönelik son protokolü çok sevindirici buluyoruz" ifadelerinde bulundu.
"SİBER ZORBALIĞA UĞRAYAN ÖĞRENCİLERİN SAYISINDA ARTIŞ VAR"
Güvenlik algısını sadece fiziksel olarak değil dijital olarak da düşünmek gerektiğini ifade eden BAU Eğitim Bilimler Dekanı Prof. Dr. Şirin Karadeniz, "Bu alanda yaşanan sorunların en önemli sebebi ise çocuklarımızın dijital okuryazar olmaması. İnterneti, sosyal medyayı nasıl kullanacaklarını, oyunun başında ne kadar kalmaları gerektiğini, hangi davranışın zorbalık sınıfına girdiğini bilmiyorlar. Çocukların bunları anlayamama sebepleri ise yeterince bilmiyor olmaları. Siber zorbalık dediğimiz şey insanların yüz yüze yapamadığı davranışları, söyleyemediği sözleri siber ortamda rahatça yapacağını düşünüyor olmaları. Öğrenciler arasında en fazla görülen siber zorbalıklar ise kişinin kendisi istemediği halde fotoğraflarının kullanılması, kendisiyle ilgili kötü bir kampanya başlatılması, kötü bir söz söyleniyor olması gibi durumlar. Son zamanlarda öğrenciler arasında başarıyla ilgili yapılan araştırmalara bakıldığında depresyon düzeyinin arttığı görülüyor. Bunun sebepleri arasında elbette sınavlar da var ama tek bir değişkenden söz etmek mümkün değil. Siber zorbalığa uğrayan öğrenciler arasında depresyona girme hatta intihar eğiliminde artış görülüyor. Bu, ülkemizde diğer ülkelere göre daha az ama sayılarda artış var. Buna sebep de her geçen gün artan teknoloji, internet, sosyal medya bağımlılığı gibi durumlar. Bunun okullarda önüne geçmek için ise hem bilim teknoloji hem de rehber öğretmenlerin birlikte çalışması lazım. Çünkü işin hem teknolojiyi doğru kullanma ve teknolojiyle üretme hem de psikolojik boyutu var. Bunu dışında aileler için de mutlaka konuyla ilgili seminerler düzenlenmesi lazım" diye konuştu.

"ÇOCUKLARA 'İÇ ÇAMAŞIRI' KURALI ÖĞRETİLMELİ"


Çocuk ihmal ve istismarlarına karşı aile temelli programlar yaparak kamu spotları, broşürler hazırladıklarını belirten BAU Eğitim Bilimleri Fakültesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Bilge Uzun, "Şimdi ise okullardaki ihmal ve istismarı önlemeye yönelik bir programımız var. Bu noktada bir okul bir de çocuk penceresi var. Çocukların bilinçlendirilmesi için okul yönetiminin, öğretmenlerin ve psikolojik danışmanların ne yapması gerektiğini öğrenmesi ve aktarması gerekiyor. Çocuk penceresinden baktığımızda ise çocuğun iyi ve kötü dokunuşu anlamlandırması gerekiyor. Bunun ardından çocuk için güvenli ve güvensiz iki grup oluşturulması gerekiyor. Güvensiz gruba çocuğun tanımadığı kişiler giriyor. Ama çocuk istismarlarına bakıldığında genellikle tanıdık birinden geliyor. O nedenle bu çok riski bir konu. Bu noktada öncelikle çocuğa öncelikle 'iç çamaşırı' kuralı öğretilmeli. Bu kurala göre çocuklar iç çamaşırlarının sınırları içinde bulunan bölgelere kimseyi dokundurmamalı ve başkalarına da dokunmamalı. Bunu öğretmek gerekiyor. Bunun dışında herhangi bir istismar durumunda da çocuğun kiminle konuşabileceğini biliyor olması gerekiyor" ifadelerinde bulundu.