Modern Yaşamın Bunalımı
Kainatın yaratılışıyla başlayan gizemli oyunun kahramanı olan ve aynı gezegeni paylaştığı diğer canlılardan üstün sinir sistemiyle hemencecik ayrılan tuhaf bir varlık olan insan zaman yolculuğu sırasında hayal gücünün fethetme ve doyumluluk arzularıyla birleşmesi sonucu bilim ve tekniği keşfetmiş ve bunlara umutlar bağlamıştır.
Bilim ve teknik sayesinde insanlar etki alanlarını genişletmişler ve genişleteceklerdir. Ancak zaman içinde bir çelişki ortaya çıkmıştır. Sanayileşen ve gelişen toplumlar teknolojik genişleme gösteriyorlarsa da teknoloji şimdiye kadar insanın kişisel olgunlaşması ya da sosyal uyuma kavuşmasında başarılı olamamıştır. Maddi refahın artmasına rağmen sorunların kaynağı olan huzursuzluk ve gerginlik azalmamıştır.
Çözüm önerileri arasında teknolojinin yeniden değerlendirilmesi varken alternatif olarak modern bilimin teknolojisini insanın olgunlaşması yönünde uygulamaktır. Bu amacı sağlamak için huzursuzluk, uyuşturucu madde düşkünlüğü akıl hastalıkları, iş değerinde düşüklük, belirsiz amaçlar peşinde koşma ve heyecan için çılgınca bir arayış gibi acı veren sorunların kurbanı olan Amerika’da tıbbi ve psikolojik araştırmalara milyonlarca dolar harcanmıştır. Bununla beraber psikoloji ve ilaçlar geçici ve genellikle zararlı etkilerinden başka insanlarda artmakta olan gerginliği giderici kolay bir çare ortaya koyamamışlardır.
Beden üzerindeki aşırı yıpranmanın tıbbi terimi “Gerginliktir”. Kişi sürekli değişikliğe maruz kaldığı zaman bedenide değişen koşullara yanıt verebilmelidir. Koşullara ayak uydururken, yeteneklerini ortaya koyan kişi ve fizyolojik olarak bioşimik tepki gösterir. Bu ayak uydurma süreci vücudun ana kaynaklarını tüketir ve gücünü azaltır. Bedenin tükenen kaynaklarını yerine getirecek yeterli dinlenmeye sahip olmadan bu aşırı gerginlikle sürekli karşılaşmak sonunda kişinin yaşamının her evresinde kendini gösteren bir bozulma sürecine yol açar. Aynı zamanda kendilerinin açıklayamadıkları bir huzursuzluk, bezginlik, çöküntü yada genel bir doyumsuzluk ve amaçsızlıktan rahatsız olduklarını görürler.
Gerginliğin birikmesi zihinsel berraklığın ve duygusal içtenliğin azalmasına, dolayısıyla insanlar arasındaki ilişkilerin bozulmasına yol açar. Aşırı gerginlik aynı zamanda karar verememek, etkili planlama, ve iş yapamamak durumlarına götürür.
Maddi konfor ve başarı bir dereceye kadar doyum sağlar; fakat insanı vücut ve zihin sağlığı yaşamının niteliğini saptar. Eğer gerginlik bir insanın günlük uğraşılarını huzursuzluk ve doyumsuzlukla gölgeliyorsa, gerginliğin fizyolojik olarak karşıtı dinlenmiş ve etkili bir biçimde vazife gören sinir düzenidir.
İşte yaşadığımız bilim ve teknik çağında, insanın en temel değeri olan bilincini ele almak, tanığı olduğumuz teknolojik gelişmelerin doğal bir sonucudur. Bilim dev ilerlemekte yeni bulgular eskilerini çok gerilerde bırakmaktadır. Buna rağmen nesnel sorunları olmayan kişilerin yaşamlarında da acıların ve sağlıksızlıkların yer aldığına, tıp biliminin tüm bilgilerinin ve çağdaş tıp teknolojisinin seferber edilmesine karşın hastalık artışının önlenemediğine tanık olmaktayız. Uzmanlar, sorunların ve acıların kökenini, ilgi alanlarını tek tek ele alarak aramakta ve insan yaşamının bütününü kapsayan çözümler getirememektedirler. Bu da tüm sağlıksızlıkların nedenini daha temel ve ortak bir alanda aramak gerektiğini akla getirmektedir: Bu alan insan bilincidir! Transandantal meditasyon (T.M) gibi deneysel bir yönteme dayanan bilinç teknolojisi insanın tüm beyinsel potansiyelini kullanarak güçsüzlükten kurtulmasını sağlamaktadır.
Bu özet, gerginlik birikimini azaltarak gerginliğe karşı bedenin dayanıklılığını arttırarak ve psiko-fizyolojik bir bütünlük durumu sağlayarak bu gelişmeyi kazandıran bir yöntem önermektedir.
TM aşırı gerginliğin yıkıntısını gidererek kişiye derin bir dinlenme durumu sağlar. Araştırmacılar bu tekniğin düzenli uygulanmasıyla öğrenme yeteneğinin algılama gücünün ve tepki zamanının geliştiğini belirtmektedirler. Bilim adamları TM’nin üretkenliği ve yapılan işten hoşnut olmayı arttırdığını ayrıca yüksek tansiyonu indirdiğini astım durumlarını düzelttiğini ve akıl hastalıklarının tedavisinde yararlı olduğunu söylemektedirler.
Fizik biliminin madde ve enerji üzerindeki artan buluşları, evrenin temelindeki doğa yasalarının anlaşılmasına öncülük etmektedir. Biliyoruz ki maddenin ve doğal olayların kökeni enerjidir; Biçim değiştirmekle beraber saf enerji hep aynı kalmaktadır.
Klasik fiziğin incelendiği “kapalı sistemler”de enerji değişmese de, bu sistemler zamanla “entropi”(düzensizlik) artışına uğrarlar. Entropi, hareketin(ya da ısının) azaltılmasıyla giderilebilir ve düzenlilik yeniden sağlanabilir.
Bu olgu termodinamiğin bilinen üç yasasıyla anlatılmaktadır:
1.Yasa: Enerjinin devamlılığı.
2.Yasa: Kapalı sistemlerde zamanla artan entropi.
3.Yasa: Isı azaltıldığında hareketin durulmasıyla artan düzen.
3.yasaya dayanarak maddeyi mutlak sıfıra(-273 derece) yaklaştırmakla ortaya çıkan süper iletkenlik süper akışkanlık gibi maddenin elektron düzeyinde kazandığı niteliklerden günümüz teknolojisi yararlanmaktadır.
Modern fiziğin inceleme alanındaki “açık sistemler” sayesinde yaşam ve canlılık kavramlarına erişilmiştir. Bu sistemlerde düzensizlik artınca sistemlerin daha gelişmiş düzen durumlarına geçebilme nitelikleri saptanmıştır. Madde için geçerli olan temel enerji, canlı varlıklar ve insan bilinci içinde geçerlidir .enerji alabilen enerjiyi yaşama ve daha gelişmiş bir düzene çevirebilen canlı bir sistem olan insan bilincinin en önemli niteliği, kaynağının saf enerji oluşudur. İnsan bilincinde, kendi içindeki bir kaynaktan gün boyu sayısız düşünceler oluşmaktadır. Bu düşünceler enerji yüklüdür, çünkü harekete çevirebilirler. Bunlar ayrıca zeka yüklüdür, çünkü harekete yön verirler. Öyleyse düşüncelerin kaynağı, ancak saf enerji alanı, yaratıcı zeka alanı olabilir.
Yaşamda karşılaştığımız tüm güçlükler acı ve sağlıksızlıklar, düzensizlik ve doğaya uyumsuzluk belirtisi olup insan bilincinin açık sistem özelliğini tam olarak yerine getirememesinden ileri gelmektedir. Psikologların belirlediği gibi, beyin potansiyelimizin yalnızca %5-15’inin kullanılabilir olması ve bilinçli alanın bu oranda dar olması aynı nedene dayanmaktadır. Dr.Brian Josephson’un(nobel ödüllü) insan bilincinin yapısı fizik kuramlarıyla açıklayan çalışmalarında da değinildiği gibi, termodinamiğin üç yasasını bilince uyarladığımızda beynin potansiyelinin nasıl kullanılabilir duruma geçirilebileceğini ve bunun insan yaşamında ne denli önemli olduğunu görürüz:
1.Yasa: Temelde saf enerji (yaratıcı zeka).
2.Yasa: Beyin kısıtlı çalıştığında yarı kapalı bir sistemin ortaya çıkışı; düzen korunsa da yaşlanma, yıpranma, acı ve hastalıkların ortaya çıkışı.
3.Yasa: Beyin düşünme şeklinde beliren hareketini azaltarak kaynağındaki sonsuz enerji alanıyla doğrudan ilişki kurduğunda, yaşamın her yönüyle güçlenmesi ve gelişmesi, tüm doğa yasalarıyla uyum sağlaması.
3.yasadaki olanakları insan yaşamına kazandıran TM tekniği beynin kendi içine dönerek düşüncelerin giderek daha ince düzeylere doğru artmasını ve sonunda kaynağına erişmesini sağlamaktadır.
Ne bir din ya da felsefe ne de yaşam görüşü olmayan TM gerginliği azaltma ve bilinç uyanıklığını genişletmek için doğal bir tekniktir.
İlk kez Birleşik Amerika da Hintli bir öğretmen olan Maharishi Mahesh Yogi tarafından tanıtıldı “transandantal”deyimi “öteye geçiş” anlamındadır. Bu deyim TM uygulayıcılarının alışık oldukları uyanık yaşantı düzeylerinden öteye çok derin bir dinlenme durumuna geçerlerken uyanıklıklarının iki kat artmasından dolayı seçilmiştir. Bu bir dalış tekniğidir. Dalış zihne doğru açıverildiğinde otomatik olarak ve kendiliğinden gerçekleşmektedir. Teknik bir kaç saatte öğrenilebilir, sonra her sabah ve akşam sistemli biçimde 15-20 dakika uygulandığında bilinçli zihin daha fazla yaratıcılık ve enerji kazanmaktadır. Teknik evde uygulanırsa da bir kimsenin rahatsız edilmeksizin rahatça oturabileceği herhangi bir yerde de yapılabilir.
TM sırasında ne olur? İnsan dikkatini içine çeker gevşek ve rahatlık veren bir durumu izlemek için zihnini kullanır. Zihnin çok sakin fakat olağan üstü uyanıklıkta bir halini izler.”sakin uyanıklık.”, “uykuda değil fakat özellikle herhangi bir şeyle de ilgili değil”, ”iç uyanıklığa sahip fakat herhangi bir düşünceye sahip değil”biçimlerinde uygulayıcılar tarafından tanımlanmaktadır. Gündelik yaşantımız, bitmek tükenmek bilmeyen düşünceler, duygular, heyecanlar ve algılamalarla doludur. TM’nin en önemli özelliği olan doğallığı ve güç sarfı gerektirmemesi sayesinde bu sürekli izlenimlerden günde iki kez gayretsizce sıyrılma fırsatı sağlar. Bu özelliğin, fizikte kuantum kuramında geliştirilen bilgilerle irdeleyebiliriz: Kuantlar kuramında atomların temel durumu(vakum), atomun en az uyarımlı düzeninin en fazla düzensizliğinin en az olduğu durumdur. Bu kurama göre tüm atomlar bulundukları uyarım düzeyinden daha uyarımlı düzeyleri gitme eğilimlidirler. Çünkü daha az uyarımlı düzeylerde, düzen ve kararlılık artar. Beyin için de aynı eğilim söz konusudur: TM uygulaması sırasında da beyin, düşüncenin daha uyarımlı durumlarına doğal olarak akmakta ve bu süreçte çekiciliği ve mutluluğu denemektedir. Zihnin sakin düzeylerini izleyen uygulamacı nesnelerin yokluğunda kendi bilincinin sonsuz yapısının giderek artan bir biçimde farkına. Saf bilinç diye adlandırılan, iç uyanıklığa sahip olup uyanıklığın kendisinden başka bir şeyin farkında olmamak demektir. Bu alan bilincimizin en az uyarım düzeyidir ve sonsuz mutluluk niteliğine sahiptir
Saf uyanıklık yaşantısı aslında çekici bir yapıya sahip olmasına rağmen insanlar, genellikle TM’yi zevk ya da başlı başına bir bilgi olarak uygulamazlar, aynı zamanda yaşamlarının niteliğinde belirli incelemeler için uygularlar .
Saf uyanıklığın düzenli yaşantısı fizyolojik sağlık ve psikolojik mutluluk bakımlarından olumlu etkiler doğmaktadır. İnsanın kendi kapasitesinin tümüyle değerlendirmesini sağlamaktadır. Maharishi bu yararları şöyle açıklamaktadır: Saf uyanıklıkla meditasyon sırasında düşünceler olmaksızın bir iç uyanıklık yaşamakla, yaratıcı zeka ve kişisel bilincin altında yatan sonsuz zeka ve enerjinin ana kaynağı arasında bir özdeşlik vardır.
Eğer TM’nin insanın zeka ve enerji kaynaklarını ortaya çıkarmakta bu kadar etkili olması kanıtlanmış ve insanın gelişmesi yolunda bu basit yaklaşım kritik bir sorun olan gerginliğe kolay bir çözüm getirmesi ve insanın gelişme sürecine ayak uydurmaktaki bugünkü yetersizliği karşısında umut vericidir.
Transandantal Meditasyonun İşlemesi
TM, bir fikir ya da teori değildir, fakat oldukça özel ve eşsiz bir pratiktir. TM’ye başlamak bu konuda yeterli bir öğretmenden kişisel öğretim gerektirir. TM’nin nasıl işlediğini anlamak için bir benzetme yapmak yararlıdır. Maharishi, zihni bir okyanusa benzetir. Okyanusunda yüzeyinde dalgaların hareketi fakat derinliklerinde mutlak bir sakinlik vardır. Bilincin hareketleri-düşünceler, duygular, algılamalar okyanusun yüzeyindeki dalgalara benzer. Zihnin sakin derinlikleri de okyanusun sakin derinliklerine benzer. Bir okyanusun tüm yüzeysel dalgalarının altında nasıl sakin akıntılar bulunuyorsa, bilinçli-zihnin bütün hareketleri de zihnin sakin derinliklerine dayanır.
Maharishi zihnin hareketli ve sakin bölümleri arasındaki ilişkiyi anlatabilmek için okyanus benzetimine başka bir öğede katar. Mutlak sakinlikteki bir okyanusun tabanından hava kabarcıkları çıkabileceği gibi düşüncenin de zihnin en sakin derinliklerinden kaynak bulunduğunu ileri sürer. Okyanusun dibindeki büyük basınç dolayısıyla gözle görülmeyecek kadar ufak olan kabarcık yüzeye yaklaşırken büyüklük kazanır. Düşünce uyarısı da zihnin sakin bölgelerinden doğarken varlığını ancak açık ve seçik yaşantı haline gelince farkına varırız.
Psikanalistler düşüncenin zihinde ilk başlamasıyla son durumda bilinçli bir yaşantı olarak ortaya çıkması arasında olanları açıklamak için “Bilinç Ötesindeki Hazırlanma” deyimini kullanırlar. Bilim yazarı Dean Woolridge bu sürecin fizyolojisini şöylece tanımlayarak bir sonuca varmaktadır: “biz düşüncelerimizin...farkındayız fakat oraya nereden geldiklerini bilmiyoruz.”
Bilinçaltındaki bu gibi hareketlerin karışık mantıksal düşüncelere uzandığı görülmektedir. Aksi halde güç bir problemin hiç beklemediğimiz bir zamanda birdenbire çözümünü yada içyüzünü kavrayışımızı nasıl açıklayabiliriz?
Maharıshı.: “Bir düşünce bilincin en derin düzeyinden başlar ve yüzeyde bilinçli bir düşünce olarak belirinceye kadar zihnin bütün derinliklerini aşar. Böylece biz her düşüncenin bilincin tüm derinliğini harekete geçirdiğini fakat ancak bilinçli zihin düzeyine varınca bilinçli olarak fark edildiğini anlarız.
Düşünce gelişmesini daha önceki tüm aşamaları bilinemez bizim bilinç okyanusunun derin düzeylerinin sakin olduğunu söylememizdeki pratik amaç budur.”
A şekli TM tekniğinin temel olduğu zihnin, basit teorisini göstermektedir. Bir hava kabarcığı olarak gösterilen düşünce bir okyanus olarak gösterilen zihnin en derin noktasından(A)başlamaktadır. Bir süre sonra düşünce B düzeyinde zihin yüzeyine ulaşmış ve bir düşünce olarak yeterince kavranacak kadar gelişmiştir.
Biz B’ ye bilinçli zihin diyoruz, çünkü biz düşünceyi burada fark ederiz. Biz A’ düzeyine düşüncenin kaynağı diyoruz, çünkü düşünceler zihnin bu büyük derinliğinden kaynaklanırlar.
Genellikle düşünce sürecinin kendisi zihni hareketliliğin artması yönünde uyarırsa da TM düşünce sürecinden zihni aktiviteyi azaltmak için yararlanır. TM pratiğini uygulayan bir kimse zihnin yüzeyinde kalmak yerine düşüncenin daha az sakin ve belirli fakat giderek artan çekicilikte aşamalarını yaşamaya başalar. TM yapıldığı sırada zihinsel faaliyetin sakin düzeylerini yaşama süreci için zihin normal olarak tamamiyle kendisini dolduran gelişmiş düşüncelerden yavaşça sıyrılmalıdır.
TM tekniği dikkatin tek bir düşünce verilmek yoluyla kolayca içeri çevirmesini kapsar. Bu yolla zihin hareketli fakat yönsüzdür. Doğal olarak dikkat zihnin daha derin yüzeylerinden sağlanabilen giderek artan mutluluğu aramaya başlar sonunda uyanıklık bütünüyle sakinleşir, bir çaba harcamaksızın düşünce sürecini de aşar ve saf uyanıklılık durumunu kazanır .
Teorik olarak TM’ sürecine herhangi bir düşünce duygu heyecan ya da algıyı sürekli bir biçimde yaşayarak başlamak mümkün olabilir. Düşünce dikkatin içeri çevrilişini kolaylaştırmak yönünden ideal ve etkili araçtır. Çünkü sübjektif yaşantının en içtenlikli ve kapsamlı yönüdür.
Fakat düşüncenin yapısı nedir? Hafıza ve dikkat üzerindeki çalışmalar bir kimsenin görme duygusu yoluyla edindiği bilgileri hatırlarken bile düşünce hareketlerinin çeşitli sesleri zihnen hatırlamak olduğunu ortaya koymuştur. Harvert üniversitesi psikologlarından George Sperling böyle” ses ötesi “provaların, bilincin nesneleri kavramak için uyanıklığa yön verdiği temel mekanizma olduğunu iddia etmektedir.
Ses olarak kabul edilen düşünce zihni gündelik düşünce sürecinden ayırmak ve dikkati giderek sakinleşen zihinsel hareketlere çevirmek için en etken bir araç görevini görür. TM de kullanılan ses düşüncelere mantralar denir. Mantra Sanskritçi de anlam düzeyinde etkileri bilinmeyen bir düşünce demektir. Gerçekten TM de kullanılan mantraların hiçbir belirgin anlamları yoktur. Bunlar düzeyinde etkili olurlar .Seslerin niteliğine benzerler. Mantralar TM öğrenimine başlayan her kişi için özellikle seçilirler Mantra bir kez öğrenildikten sonra gizli tutulur ve yalnız bir amaç için kullanılır: TM pratiği sırasında zihinsel hareket sürecini hafifletmekte...Her düşüncenin özellikle önem kazandığı zihnin sakin düzeylerini yaşamaya götürdüğünden dolayı doğru mantranın seçimi hayati bir önem taşır. Bir kimsenin rastlantı sonucu klasik eserlere baş vurarak yada sezgi yoluyla kendisi için bir mantra seçmesi uygun değildir.
Transandantal Meditasyon Ve Tm-Sidhi Program İle Yaşlanmanın Geriye Döndürülmesini Belirten Bilimsel Araştırmalar Grafiği
NOT: (+) ve (-) i?aretleriyle belirtildi?i gibi a?a?ydaki bütün etkenler ya?lanma süreci ile bozulma göstermektedirler.
İşaretlerle belirtildiği gibi TM ve TM-SİDHİ programının sonucu olarak her olguda yaşlanma sürecinin geriye döndüğü gözlenmiştir.
Yaşlanma ile olağan TM ile değişiklikler gelişmeler
Kan basıncı-diastolik (+) (-)
Kan basıncı-sistolik Kardiovaskıler etkinlik (+) (-)
Fizyoloji :
Beyin kan akımı (-) (+)
Vital kapasite (-) (+)
Maksimal solunum kapasitesi (-) (+)
Duyma eşiği (+) (+)
Duyma ayırımı (-) (-)
Yakın görme uzaklığı (+) (-)
Homeostatik toparlanma (-) (+)
EEG Alfa gücü (-)(+)
Serum kolesterol konsantrasyonu (+) (-)
Hemoglobin konsantrasyon (-) (+)
Biyoloji:
Strese karşı hassasiyet (+) (-)
Davranışta sertlik (+) (-)
Öğrenme yeteneği(birlikte öğrenme) (-) (+)
Bellek kısa süreli (-) (+)
Bellek uzun süreli (-) (+)
Psikoloji :
Belleğin organizasyonu (-) (+)
Yaratıcılık (-) (+)
Soyut düşünme (mantık yürütme) (-) (+)
Zeka (-) (+)
İki sese aynı anda dikkati verebilme (-) (+)
Tepki süresi (+) (-)
Zihin-Beden Koordinasyonu:
Sensori motorperformans (-) (+)
(Ayna ile yıldızı çizme testi)
Kardiovaskıler hastalıklar(kalp damar hast)(+) (-)
Hiper tansiyon(Kan basıncı artışı) (+) (-)
Astıb(şiddeti) (+) (-)
Sağlık:
İmmum sistem etkinliği (-) (+)
Rahat uyuyamama (kalkış/gece) (+) (-)
Uykusuzluk ve yetersiz uyku (+) (-)
Gündüz uykusu (+) (-)
Uykunun kalitesi (-) (+)
Depresyon (+) (-)