Matematik ve Dış Dünya Bilgisi

Descartes Tanrının aldatıcı bir varlık olmadığı, aksine son derecede yetkin bir varlı k olduğu düşüncesinden hareketle, belleğimizi bile bile yanılgı içinde bırakmayacağını ve bu nedenle matematik bilgilerimizin de bilinen biçimleriyle doğru olduklarının sonuç olarak ortaya çıktığını belirtir. Bu bilgiler de zihnimize açık ve seçik olarak verilmişlerdir.

Doğruluklarını sezgisel olarak kavramak olanaklıdır. Ve bunlar da aslında zihnimizde doğuştan bulunan evrensel doğruluklardır. Şu aşamada Descartes için sorulması gereken önemli bir soru kalmıştır: kendisine daha çok duyularımızla yöneldiğimiz dış dünya varlıklarının bilgisi bu gelinen noktada nasıl haklı çıkarılabilir?

Bu bilgi türü içine bir dış dünya varlığı olarak bedenimizin bilgisi de girmektedir. Düşünen bir şey olmak tek başına bedenimizin varoluşunu kanıtlayabilir mi? Çünkü düşünen ben bütünüyle ve mutlak olarak bedenimden farklı dır ve onsuz da varolabilir. Şu halde bedenimin ve öteki fiziksel şeylerin varoluşunu nasıl bilebilirim?

Descartes cisimlerin varoluşunu oldukça özet bir biçimde ele almış görünüyor. Ama genel uslamlaması az çok şu şekildedir: Bizim izlenimler ve ideler aldığımız açıktır ve bunları dışımızdaki maddi nedenlerin etkinliğine yükleme yönünde doğal bir eğilimimiz olduğuna göre bu eğilimi bize Tanrıdan başkası veremezdi ve Tanrı da hem bu doğal eğilimi verip, hem de bu izlenimleri kendisi yaratmış olsaydı aldatıcı olmuş olurdu.

Oysa aldatıcı olmadığını iyiliğinin yetkinliği içinde olduğunu zaten kanıtlamış bulunuyoruz. Şu halde bu izlenimlerin kaynağı olan dışsal maddi nesneler de varolmuş olmalıdır.

Yaşamımızın bir rüya olmadığını da şu şekilde anlamış bulunuyoruz: Biz sürekli olarak içinde bulunduğumuz durumun de- ğiştiğini, sağa sola devindiğimizi yönümüzü değiştirdiğimizi açık ve seçik olarak deneyimliyoruz. Bu deneyim bir bedenimizin olduğuna işaret eder. Bu da bizi “uzamlı töz”ün (res extensa) varoluşuna götürür.

Ve yine kendi istencimizin dışında birtakım görme, işitme dokunma gibi duyu etkilerine maruz kalmamız da bunlara yol açan cisimlerin varlığının çok güçlü bir kanıtı olmaktadır. Ve yine öteki cisimlerden de birtakım etkiler aldığımıza göre, onlar da aynı şekilde var olmuş olmalı dır. Böylece Descartes, tüm dış dünya varlıklarını, kendi bedensel yaşamı da dâhil, varoluşları bakımından kanıtlamış oluyordu.

Görüldüğü gibi Descartes açı- sından cogito bilgisi Tanrı bilgisi için, cogito ve Tanrı bilgisi birlikte olarak dış dünya varlıklarının bilgileri için açık seçik bilgiye götüren bir temel oluşturmuştur. Bu noktada Descartes, “tüm kuşkuları hiperbolik ve gülünç diye bir yana atmam gerekiyor, özellikle uyanıklık durumundan ayırt edemeyeceğimiz uyku durumu ile ilgili o çok genel belirsizliği...” (aktaran; Copleston, 1996,s.119) diyerek bu yöntemsel kuşku baskısından kurtulmuş olur. Bu noktada doğanın yapısına ilişkin Descartes’in düalist (ikici) töz sistemine biraz daha yakından bakmamız gerekmektedir.