Hint Felsefesi Nedir?
Hindistan adı verilen ülkede yaşayan halkların geliştirdikleri kurgusal öğretiler...Hint felsefesi, klasik ilkçağ felsefesi kapsamı içindedir. Genellikle dört döneme ayrılır:
İ.Ö. 15. yüzyıldan İ.S. 6. yüzyıla kadar süren Vedik dönem,
İ.S. 6. yüzyıldan 10. yüzyıla kadar süren klasik ya da Brahman-Budacı dönem,
10. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar süren klasik sonrası ya da Hinducu dönem,
18. yüzyıldan günümüze kadar gelen yeni dönem.
Hint felsefesi, geleneksel olarak dinsel ve gizemsel bir felsefedir. Bu dinsel ve gizemsel örtü altında felsefenin temel sorunu, düşüncecilik ve özdekçilik çatışması sürüpgider. Çeşitli ırkların kaynaştığı ve birbirleri içinde eridikleri bir ülke olan Hindistan, genellikle, dinsel felsefenin beşiği sayılır. Hindistan’da en basit inançlar bile bir felsefe değeri taşır. Hindistan’a özgü dinsel felsefenin ayırt edici niteliği bireysel oluşudur.
Bu felsefenin dış görünüşü altındaki öz, öğrenilemez ve öğretilemez. Kişi kendi kurtuluşunu sağlayacak bu özü ancak kendi derin düşünmesiyle elde edebilir. Bireysel derin düşünme gizemciliğinde kaynağıdır. Bu bakımdan Hindistan, gizemciliğin gerçek vatanı sayılmalıdır. Hint inançlarının bir başka özelliği de bütün Hint dinlerinin birbirlerinden türedikleridir. Bütün bu dinlerin kaynağı, Hindistan’ın asıl ve en eski yerlileri oldukları kabul edilen Vedaların Vedacılığıdır. Hindistan’ın ulusal ve en eski dini Vedizm’dir.
Çoktanrıcı Vedacılık giderek çoktanrıcılıkla tektanrıcılığı uzlaştıran Brahmanizm’i ve daha sonra da bunların daha bir gelişmişi olan Hinduizm’i doğurmuştur. İ.Ö. 6. yüzyılda bu din anlayışının birer reformu olarak ortaya çıkan Budizm’le Jainizm tanrıcı anlayışı tanrıtanımazlığa yönelten birer sapkınlıktır. Sayısız mezhepler ve tarikatler bu temel dinsel felsefeleri geliştirmişlerdir. Dinsel felsefenin kaynağı olduğu gibi mitolojinin de kaynağı Vedacılıktır. Çok zengin mitolojik bir kaynak olan Veda’lara daha sonra Mahabharata ve Ramayana destanları eklenmiştir.
Hindistan’da 850 dil konuşulur. Hindistan’ın resmi dili olan Sanskritçeyi Ârî istilacılar (bu sarışın kuzeyliler kendilerine soylu anlamında arya diyorlar ve Hindistan’ın yerlilerini aşağı halk anlamında parya sayıyorlardı) getirmiştir. Hintliler, kendi ülkelerine Bharat erler.
Bharata Hintlilerin mitolojik atasıdır. Mahabharata destanı Bharata’ların öyküsünü anlatır. Hint çoktanrıcılığı, bir tek tanrının çokgörünüş’lerini dilegetirir. Bu bakımdan temelde bir tektanrıcılıktır. Tüm doğa Brahman adı altında tanrısal bir ekgüç olarak soyutlanmıştır.
Bu tekgüç insanlara üç ayrı tanrı biçiminde görünür: Brahma, Vişnu, Siva. Tekgücün üç ayrı görünüşü olan bu üç tanrının da teklikte çokluk olarak çeşitli görünüşleri vardır: Örneğin Siva’nın sekiz görünüşü vardır: Bhava (varoluş), Bhairava (müthiş) vb...Vedacılığın Aditya’sı altılık bir tanrı grubudur. Toprak ana Matar’ın çeşitli görünüşlerinden biri olan Aditi (özgürlük)’nin oğlu Aditya (kosmos) bu altı görünüşte Bhaga (mal koruyucusu), Aryantan (insan koruyucusu), Amsa vb. gibi çeşitli adlarla anılır. Tanrıtanımaz bir sapkınlık sayılan Budacılığın Buda’sına bile sonraları çeşitli görünüşler yakıştırılmış Buda’lar meydana gelmiştir. Aksobhya (sarsılmaz), Bhaisajyaguru (dertlere derman), Amida (sonsuz ışık), Avalokitesvara (lanetlilere acıma) vb. Buda’nın değişik görünüşleridir.
Tek tanrının değişik görünüşleri olan bu çoktanrılar da çeşitli avatar’larında çeşitli görünüşler alırlar. Bundan başka bu tanrılar kolaylıkla birbirlerine de dönüşürler. Örneğin Vişnu kimi yerde Rama, kimi yerde Krişna olur. Evrensel varlığın birliği, çeşitli görevlerin gerektirdiği çeşitli görünüşlerle böylece çoklaştırılmıştır.
Kimi incelemeciler Hint mitolojisinin çeşitli mitolojilerin kaynağı olduğunu ilerisürmüşlerdir. Bu incelemecilerin saptadıkları pek çok usa uygun kanıtlara örnek olarak baba tanrı Diyaus pitar (Yunanlıların Zeus pater), gece tanrıça Nakta (Yunanlıların Nyks), rüzgar tanrı Vata (İskandinavların Votan), gök tanrı Varuna (Yunanlıların Uranus, İranlıların Ahura) gösterilebilir.
Hindistan’da, din, sanat ve felsefe (gizemsel bir yapı içinde) birbirlerine karışmış olarak gelişmiştir. Rig-Veda insanlığın ilk kutsal kitabıdır ve İ.Ö. 1500 yıllarında tertiplendiği sanılmaktadır. İlk anlayış, Sümer uygarlığından sızdığı sanılan çoktanrıcı bir evren anlayışıdır.
Rig-Veda, günümüzde geçerli çok kalıcı ve sağlam bir ilke ilerisürmektedir: Varlığı varlaştıran eylemdir. Ne var ki bütün bu dinsel ve gizemsel spekülasyonlar sınıf ayrılıklarını sağlamlaştırmak amacını gütmüştür. Özellikle Hint felsefesinin gelişmesinde bu gerçek elle tutulurcasına görülmektedir.
Kast adı verilen bu sınıfların başında din adamlarının (din adamı anlamına gelen Brahman’ların) kastı vardır. onun altında soylularla savaşçıların Arya kastı, daha sonra işçilerle kölelerin Çudra kastı, en altta da insanların en aşağı sınıfı sayılan işçi ya da köle niteliğini de taşımayanların Parya kastı bulunmaktadır. Din ve törebilim bu sınıfların her birinde ayrı bir ölçü uygular. Örneğin erdem, bir sınıf için almak, başka bir sınıf için vermek’tir.
Rig-Veda’nın onuncu kitabının onuncu şarkısı der ki: ‘’İnsan, bir din adamına bir inek verirse bütün alemleri elde etmiş olur’’. Ne var ki din adamları inekle yetinmeyerek sınıf üstünlüklerini büsbütün sağlamlaştırmak için, İ.Ö. 8. yüzyılda, ilk din Vedizmi Brahmanizme dönüştürmüşlerdir. Aşağı sınıflarda insanla hayvan arasında hemen hemen fark yok gibidir. Nitekim Snaskritçede köleye divipada (iki ayaklı mülk) denir.
Bu gerçeklerin dışında, romantik açıdan bakılan Hint felsefesi çok ilginç bir gelişme göstermektedir. Antikçağ Yunan felsefesiyle onun üstüne kurulan daha sonraki metafizik felsefenin pek çok öğeleri, eski Hindistan’da işlenmiştir. Budacılık, bu açıdan, en bilinçli ve en ilginç düşünsel bir yapıdır. Bununla beraber bütün bu dinsel felsefeler, Veda’ların etkisi altındadır.
16. yüzyıldan sonraki Hint Felsefesi, bu yüzden, Veda’ların yanılmazlığını kabul eden Ortodoks öğretiler’le Veda’ların yanılmazlığını yadsıyan Ortodoks olmayan öğretiler olmak üzere ikiye ayrılır. Mimansa, Samkhaya, Yoga, Nyaya, Vayseşika, Vedenta vb. Ortodoks öğretilerdir. Başta Lokayata, Çarvaka olmak üzere birçok Budacı ve Caynacı (Jainist) özdekçi ve tanrıtanımaz öğretiler Ortodoks olmayan öğretilerdir.
Ortodoks öğretiler düşünceci, Ortodoks olmayan öğretiler özdekçi öğretilerdir. Ama Ortodoksların özdekçiliğe eğilimli olanları bulunduğu gibi, Ortodoks olmayanların da düşünceciliğe eğilimli olanları vardır. Yeni Hint felsefesi, özellikle Gandiciliğin egemen olduğu, bir burjuva felsefesidir. Batı bilimiyle ulusal-tinsel değerleri bağdaştırma gibi bulanık (?diyalektik ve gelişmeye uygun N.) ve bilimdışı düşünceler bu felsefenin temel niteliğidir.
Dinden ve gizemden arınmış, bağımsız bir felsefe günümüz Hindistan’ında bile gerçekleşememiştir (Budacılık gerçekleşmiştir N). Bugün Hindistan’a egemen olan anlayış, burjuva çıkarlarını koruyan bir dinciliktir (Türkiye’deki gibi N.)
|