Kütle Nedir?
(Os. Kitle, Cisim, İng. Mass)
Küçük parçalardan meydana gelmiş büyük parça.
Toplumsal anlamda insan kalabalığını dile getirir ve yığın deyimiyle nitelenir. Metafizikçiler ve idealistler halk kütleleri’ni daima küçümsemişler ve tarihi büyük adamların (eş deyişle seçkinlerin, yöneticilerin, önderlerin, dahileri, önemli kişilerin) belirlediğini ileri sürmüşlerdir. Tarihi yapanın halk kütleleri olduğunu çözümleyen ve sergileyen tarihsel ve eytişimsel özdekçilik öğretisidir.
Buna karşı, toplumda kütle’ye önem vermeyen metafizikçiler ve idealistler doğa bilimlerinde, tersine, özdekseli kavrayabilmek için ona tutunurlar. Onlara göre kütlesi olmayan şeyler (örneğin kütlesi olmadığını sandıkları erke) özdeksel değildir. Bilmezler ki taş gibi, ışık ışını da kütle taşır. Kaldı ki özdek felsefesel bir kavramdır; nasıl ki doğada elma, armut, ayva vb. gibi somut varlık türerli dışında ayrıca meyve diye bir varlık yoksa taş, toprak, ışık vb. gibi somut varlıklarının dışında ayrıca özdek diye bir varlık da bulunamaz. Bir bardak sıcak çay, aynı bardaktaki soğuk çaydan daha ağırdır, çünkü kendisine ısısal bir kütle eklenmiştir.
Kütle-erke eşdeğerliğini meydana koyan ve tanıtlayan büyük fizikçi Albert Einstein’dir. (dır N.) Fizikte kütle, bir cisme uygulanan kuvvetle bu kuvvetin doğurduğu ivme arasındaki oran’dır. İtalyan fizikçisi Galileo, ünlü Pisa kulesi deneyiyle ağırlıkları farklı cisimlerin aynı zamanda yere düştükleri göstermişti. İngiliz fizikçisi Newton, bunun nedenini, devim sırasında yere atılan cismin kütle’sinin değişememesinde bulmuştu. Kütle, her zaman ve her yerde değişmeden kalıyordu. Oysa Einstein, devimli bir cismin kütlesinin, devimiyle birlikte arttığını (değiştiğini) tanıtladı.
Einstein’ın bu buluşu, değişmezliği savunan metafizik fiziği yıkmış ve diyalektik fiziğin gerçekliğini ortaya koymuştur. Bu buluşun felsefe açısından bir başka önemi de, metafiziğin ruhsal saydığı enerjinin bir kütlesi olduğunu ve eş deyişle, enerjinin de özdek olduğunu tanıtlamasıdır. Einstein’ın tanıtına göre, devimli bir cismin kütlesi, o cismin devimiyle birlikte artan enerjisinin kendisine katılması yüzünden artıyordu. Demek ki enerjinin de bir kütlesi vardı. Einstein, herhangi bir özdek parçasında bulunan enerjinin, o cismin kütlesinin, ışık hızının karesiyle çarpımına eşit olduğunu ünlü E=mc² formülüyle ortaya koymuştur.
Bu formülde E harfi enerjiyi, m harfi kütleyi, ve c harfi ışık hızını gösteriyor. Bu demektir ki devimli bir cisim, ışık hızına erişebilse kütlesi de sonsuz olacaktır (?N.) (cisim kütlesini atacak ve kütlesi, ışık hızına ve kütlesine eşit enerji olacaktır. Ayrıca ışık hızı sonsuz olmadığından kütlesi de sonsuz olmaz zaten. N.). Bu basit uslamlama, evrenin sonsuzluk nedenini de aydınlığa kavuşturmaktadır (?N.) Özdek kütlesini atar ve ışık hızında yol alırsa buna enerji ve Türkçemizde erke diyoruz.
Bunun tersi gerçekleşir ve erke kütleleşirse, buna da madde ve Türkçemizde özdek diyoruz. 1945 yılından beri de fizik laboratuarında bunlar kolaylıkla birbirlerine dönüştürülebilmektedir.