Endişe, felç edici duygusal bir durumdur. Korktuğunuzda, endişeli, korkmuş ve belirli bir sebepten dolayı tehdit altında hissedersiniz. Varoluşsal bir boşluğa sahip olursunuz, omuzlarınızda nefes almayı zorlaştıran bir ağırlık hissedersiniz. Bu psikolojik durum bu günlerde çok da yaygın durumdadır. Genellikle panik bozukluklarla ilişkili olsa da, tartışmaya değer başka tetikleyiciler de vardır.

Muhtemelen birisine daha önce “acele içinde” hissettiğinizi söylemiştiniz. Bu kelime, özellikle gençler ile hepimize çok tanıdık geliyor. Bunu duyduğunuzda, genellikle diğer kişinin ne anlama geldiğini gayet iyi bilirsiniz. Bununla birlikte, klinik açıdan bakıldığında, bu psikolojik deneyim oldukça karmaşık görünmektedir.

“Acı, tıpkı acı çeken ya da suçluluk gibi acı çeken diğer zihinsel devletler gibi, özünde insan olan bir mücadeledir.”

– Mario Benedetti

Duygusal belirsizlik

Bu duyguların kaynağı nedir ve nereden gelir? Anksiyete ile aynı mı, yoksa daha mı fazlası? Psikolojik bir bakış açısıyla, her zaman tanım hakkında bazı karışıklık ve anlaşmazlıklar vardır. Öte yandan filozoflar, bu terimin anlamı konusunda her zaman çok açıklar. Endişe (Angst) kelimesi Almanca ve çok özel bir tanımı var. Bu sıkıntı ve sıkıntıya neden olan bir şey anlamına denk gelir.

Örneğin, Soren Kierkegaard’ı ele alalım. Bu duygunun, insanoğlunun sonlu olduğunu kabul ettiğine inanıyordu. Bu nedenle, (sınırlı) gelecekteki olasılıkları düşündüğümüzde, başımız dönüyor ve korkuyor. Öte yandan Jean-Paul Sartre, size olan her şeyin kendi kararlarınızın bir sonucu olduğunun farkında olmasından kaynaklanıyor. Mutluluğunuzdan veya mutsuzluğunuzdan gerçekten sorumlu olan sizsiniz.

Duygusal belirsizlik tam olarak nedir ve özellikleri nelerdir?

Endişe ve anksiyete aynı “misafir” i paylaşır: korku. Öfke durumunda, hayatın belirli aşamalarında çok yaygın olan bu acıyı oluşturan bazı temel özellikler vardır.

-Angst veya endişe belirsiz olan bir şeyden korkuyor olmaktır.
-Huzursuzluk duygusu, irrasyonel şeyleri ön görmek ve sadece gelecekteki tehlikeleri düşünmek anlamına gelir.
-Şimdiki zaman boş bir duygudur. Eğer endişelenirseniz, şimdi sizin felç olmanıza yol açar. Sen sadece gelecek hakkında düşün. Yarın rahatsız ve korkutucu bir gün duygusu.
-Bu psikolojik deneyimin de fiziksel belirtileri vardır. Nefes alamıyor, göğüs ağrısı veya çarpıntı gibi hissediyor olabilirsiniz.

Hemen görebildiğiniz endişeyi basit kaygılardan ayırt etmek oldukça zordur. Aslında, panik bozuklukların birincil belirtisi, bir uyuşukluk hissidir. Bu nedenle, bir bireyin her ikisinin de belirtileri olması çok yaygındır. Duygusal belirsizlik panik atak için tetikleyici olarak hareket edebilir. Bunlar karmaşık klinik vakalardır ve gerçekten tanı koymanın tek yolu her hastayı bireysel olarak değerlendirmektir.

Neden öfke yaşarız ve bunu hissederiz?

Filozoflar, insanların var oluşlarının farkında olduklarında öfke yaşadıklarını açıklar. Sonsuza dek olmayacağımızın farkına vardığımızda kendimizi üzeriz ve öfke yaşarız. Kararlarımızın bizi etkilediği ve zamanın geçmesini engelleyemeyeceğimiz bilinci de ayrıca endişe vericidir. Bu belirsizlik bu gün ve bu çağda çok basit bir nedenden dolayı çok mevcut bir durumda. Modern toplum için geçerli olan bir şey varsa, yarın ne olacağını bilemeyiz. İş, ekonomi, ilişkiler… Her şey bir günden diğerine değişebilir. Bütün bu güvensizlik öfkeye yol açar.

“Gerçek insan dertte gülümsüyor, sıkıntıdan güç topluyor ve düşünerek cesurca büyüyor.”

– Thomas Paine

Yani, ani yaşamanın tamamen normal olduğunu açıklığa kavuşturmak önemlidir. Bu konuda patolojik bir bulgu veya herhangi bir sonuç yok, aynı zamanda bu sizin için yanlış bir şey olduğu anlamına da gelmez. Yani, kaygı adapte olduğu sürece. Diğer bir deyişle, yaşadığınız korku, geleceğe dair bir karar verebilmeniz için durumunuzu yansıtmanıza yardımcı olur. Sigmund Freud’un “gerçekçi angst” olarak tanımladığı şey budur.

Şimdi, bunun ters yüzünde maladaptif öfke var. Daha önce tarif ettiğimiz budur. İşte kökenleri aşağıda sıraladığımız gibi:

-Düzgün yönetilmeyen kişisel krizler sık sık yaşanır. Bunlar kronikleşen duygusal durumlardır. Depresyon gibi başka bozukluklarla da kombine edilebilir ve daha sıkıntılı durumlara yol açabilir.

-Belli durumları yönetemiyorum duygusu. İşsizlik, ayrılıklar ya da yaklaşan bir değişim gibi şeyler bu tür bir endişeyi tetikleyebilir.

-İlişkilerle ilgili sorunlar – hile, anlaşmazlıklar, çatışma ve kavga benzeri şeyler.

-Genetik faktör de bu durumda gayet önemlidir. Genellikle görünür bir sebepten ötürü üzülüyoruz. Buradaki açıklama genetik olabilir. Örneğin, gama-Aminobütirik asit (GABA) ‘da adrenalin acele etmesine ya da azalmasına neden olan belirli kişilerin olduğunu biliyoruz. Tüm bu nörokimyasal değişiklikler aynı zamanda sıkıntıyı (angst) da tetikleyen bir faktör olabilir.

Acı kriz yaşayan insanlar genellikle terapi ile yeterli rahatlama yoluna gidebilirler. Bilişsel davranışçı terapi, kabul ve bağlılık terapisi, aynı zamanda dikkatli olma gibi teknikler en yararlı stratejilerden sadece bazılarıdır. Daha ciddi durumlarda, birey ilaca ve kendisi ile ilgilenecek bir terapiste ihtiyaç duyabilir.