Sati kelime olarak doğruluk, bilgelik anlamına geliyor. Asıl çıkış noktası ise Dakshayani olarak da bilinen tanrıça Sati. Geçmişe bakıldığında Mahabbarata destanında erkek ya da kadın fark etmeden insanların kendilerini yakmaları olağan bir durum olarak gösteriliyor. Ancak Sati yani Dul Yakma daha çok sevilen ve çok değer verilen birinin kaybedilmesi sonucu, bu duruma karşılık kendini kurban etme ritüelidir. Binlerce yıldan beri uygulanan bu ritüelin ilk türü anumarana olarak adlandırılır ve Kuzey Hindistan dışında fazla uygulanmazdı. Eski Yunanlar, Hinduların dul yakma olayını kadınların görüp ibret alıp kocalarını zehirlemelerini engellemek olarak düşünürlerdi.İnanışa göre binlerce yıl önce bir mihrace ölmüş ve karısı bu duruma çok üzülmüş, yas tutmuş. Sonunda kendini kurban etmeye karar vermiş. Kocasının cesedi yakılırken ateşin ortasına doğru yürüyüp bağdaş kurmuş bir vaziyette canlı canlı kendini yakmış. Bir başka inanışa göre aynı olay bir tanrıça ve kocası Shiva arasında geçiyor ve bu tanrıça Dakshayani, yani Sati. Kendini eşi için kurban edenlerin Sati olarak adlandırılma sebebi de buradan kaynaklanıyor.Aynı inanışa göre bir kadının eşi öldüğünde ve kadın kendini Sati olarak ilan ettiğinde eşinin yanına üç şekilde gidebilir. Eşi yakılmak için yatırıldığında, kadın da yanına uzanabilir ya da eşi yanarken ateşin içine dalabilir ya da eşi yakılmaya hazırlanırken kendisi bağdaş kurur ya da oturur vaziyette kaderini bekleyebilir. Genellikle bir ölü yakılacağı zaman bu, ölümden sonraki bir gün içinde yapılır. Bu sürede de eşi Sati olup olmamaya karar verir. Eşiyle birlikte yanıp öldüğü anda inanışlara göre onun için cennette 35 milyon yıl vaat ediliyor. Çünkü eşi için kendini ve bilgeliği feda ediyor. Ancak yine inanışlara göre kadın eşi yakıldıktan sonra da kendini kurban edebilir. Bu durumda ise 65 milyon yıl boyunca cennette kalabiliyor.