kırgınım sana
""Sana sevmeyi öğrettim… Ama sen beni sevmedin…
Bir Eylül günü… Susmak için yazıyorum bu sefer…
Şehrin ortasında kalan yanımdan bahsediyorum…
yani, senden, yani bizsizlikten çoraklaşmış kelimelerimden…
Yani buruşturulmus kirli bir peçete gibi burusturdugun adımdan,
yani sevdama ağıtlar yakan çocuk yüreğimden,
yani ellerimle mezara koydugu yanakları al al kızımdan,
yani gidişinin tamda eylül tadından…
Kırgınım üstelik sana…
Beni geceye mahkum eden her faniye olduğundan daha çok…
Kendimi ararken kör karanlıkta,
elma dedim, ölüm çıktı karşıma…
Oysa sen “işte bu sana ölümlerine bedel” dediğim “mucizemdin”
hafızamda aşk var,
karıştırıyorum galiba…
Mucizeler güzel bitmez miydi?
Kırgınım sana…
Bir oyunun tamda ortasındaydım.
Saklanıyordum içimden.
Kaçıyordum…
Sobelemeye hiçte niyetim yoktu üstelik.
Adım geceydi ve gece saklıyordu yara izlerini.
Sonra gökyüzünden bir cemre düştü ışıl ışıl.
Aydınlandım, yakalandım, sobelendim…
Artık yaralarım belli oluyordu…
KIRGINIM SANA SEVGİLİM...
Hani koşarak, kaçarak gelirdin bazen…
Neden demezdim; öylesine derdin.
Anlat derdim; Susardın.
Susma derdim; ağlardın.
Ağlama derdim. Niye derdin.
Boğuluyorum derdim; Susardın…
Niye sustuğunu bilirdim, ağlardım…
çaresizdim.
Kırgınım sana işte…
Neden deme…
Kırılacak kadar olan hiçbir şeyim yokta onun için.
Beyaz sen kadar kimseye yakışmıyor ;
onun için, aynalar canımı acıtıyor,
gece artık beni saklamıyor VE
Ölüler ülkesinde karlar altında üşüyorsun da onun için.
Belki de bu yüzden çok kırgınım sana ...""