Altın Orda Devleti, 1242-1501 arasında varlık gösteren, Moğol İmparatorluğu’nun Kuzeybatı Asya ve Doğu Avrupa’daki, daha çok Kıpçaklara dayalı kolu olan devlet. Bu ismin kökeninde, etrafındaki hükümdarlık ve koruma örgütüyle birlikte büyük hanların “altın çadır“ları için kullanılan altın orda deyimi yatar.
Cengiz Han İmparatorluğu’nun sınırları belirsiz batı parçası, en büyük oğlu Cuci’ye verilen topraklardı. Cuci 1227’de babasından önce öldü. Onun oğlu Batu Han 1236’da başlatılan büyük batı seferinin komutanıydı; Hazar Denizi ile Karadeniz’in kuzeyinde kalan geniş bozkırları aldı. Bulgarları, Kıpçakları ve Macarları Moğol egemenliğine soktu; 1240’ta Kiev kentini yakıp yağmaladı. 1241’de Ögedey Kağan ölünce, Macaristan ve Balkanlar’a kadar inmiş olan Batu Han, bir olasılıkla o çağın ormanlarla kaplı Avrupa’sında Moğol tümenlerinin atları ve yedek sürüleri için yeterli otlak bulamamanın da etkisiyle, ileri harekâtı durdurdu. Batu Han’ın ele geçirdiği ülkeler “Cuci Ulusu” adını aldı. Ama, bu ulus kısa bir süre sonra ikiye bölünerek, doğuda kalan bölgeler Cuci’nin öteki oğlu Orda’ya verildi ve Gök-Ordl adını aldı. Batıdaki bölgeler ise Ak-Orda, daha sonra da Altın-Orda adıyla Batu Han’da kaldı. (Ayrıca bak. orda.) Batu Han töre gereği Moğol İmparatorluğu’na bağlı kalmakla birlikte, merkezi Aşağı Volga’da olmak üzere bağımsız bir bozkır göçebe devleti kurdu, Harezm ve Kafkas ülkelerini ele geçirdi. Rus knezliklerini, Lehistan ve Litvanya’yı vergiye bağladı.
Batu Han’dan sonra Müslümanlığı benimseyen kardeşi Berke Han (hd 1256-66), böylece Altın Orda’yı esas Moğol İmpara-torluğu’ndan daha özerk kıldığı gibi, halifeliğe karşı açılan seferlere katılmak konusunda da isteksiz davrandı. Azerbaycan’ı ele geçirdi. Azerbaycan üzerinde hak iddia etmesi nedeniyle İlhanlı hükümdarı Hülâ-gu’yla arası açıldı; onunla yaptığı savaşı kazandı ve İlhanlılara karşı Mısır Memlûk-leriyle anlaştı. Altın Orda ile İlhanlılar arasındaki bu çekişme bir yüzyıl kadar sürdü. Avrupa’nın Hıristiyan devletlerine yakınlık gösteren İlhanlılara karşı, Altın Orda ile Memlûkler arasında bir Müslüman kuzey-güney ekseninin kurulması, Rusya üzerindeki Avrupa etkisini zayıflatıcı ve Asya etkilerini artırıcı bir rol oynadı. Rusya’nın gelecekteki ağırlık merkezinin, Kiev’ den, Avrupa’ya daha uzak ve kapalı Moskova’ya kaymasının zemini oluştu. Berke Han zamanında, vergilerin belirlenmesi için ilk nüfus sayımı yapıldı. Rus knezlikleri vergiye bağlandı. Berke Han’dan sonra, etkin bir komutan olan Nogay’ın devlet içindeki gücü arttı, hanların belirlenmesinde etkili oldu; Tula-Buka Han’ı öldürttü. Ancak Nogay’ın kurduğu baskı, beylerin Tokta Han’a (hd 1291-1313) katılmasına yol açtı ve Tokta Han Nogay’ı öldürttü.
Özbek Han döneminde (1313-41) Altın Orda en güçlü çağını yaşadı. Trakya’ya, Litvanya’ya akınlar yapıldı. Gök-Orda hanedanı sona erdirildi. İlhanlılara karşı sefer açıldı. Ancak bu sıralarda, sonraları Altın Orda’ya rakip olacak Moskova Büyük Knezliği de güçlenmeye başlamıştı. Özbek Han 1320’de Müslümanlığı kabul etti ve ülkesine yaydı. Canı-Bek Han döneminde (1341-57) Altın Orda gücünü sürdürdü. Canı-Bek Han’ın Azerbaycan’ı almasıyla yüzyıllık Altın Orda-İlhanlı çatışması Altın Orda lehine çözülmüş oldu. Altın Orda Devleti’nin sınırları, bu en güçlü döneminde Urallar’dan Karpat Dağlarına kadar Avrupa Rusyası’nın büyük bölümünü kapsıyor, doğuda Sibirya’nın içlerine uzanıyor, güneyde Karadeniz ve İran’a ulaşıyordu.1346-47’de gelen büyük veba salgını ve Canı-Bek Han’ın öldürülmesiyle (1357) birlikte, Altın Orda Devleti zayıflamaya ve dağılmaya başladı. Beyler arasında yapılan savaşlar Podolya’nın Altın Orda egemenliğinden kurtulması, Moskova ve Litvanya’ nın güçlenmesi, Kıpçak ülkesinin batı bölgesinde Tatar beyliklerinin ortaya çıkması sonucunu doğurdu. 1380’de Mamay komutasındaki Altın Orda kuvvetleri, Kalikovo çarpışmasında Rus prensleri karşısında yenildi. Timur’dan destek gören Toktamış Han (hd 1380-96) devleti yeniden toparlamayı başardı. Kalikovo’ya misilleme olarak Moskova’yı yakıp yıktı (1382), ancak Timur’la arası açıldı. Timur 1391 ve 1395’te Altın Orda topraklarına yaptığı seferlerde, bu devletin gücünü iyice kırdı; başkent Saray Berke’yi yıktı, bölgenin en usta zanaatçılarını Orta Asya’ya sürerek Altın Orda’yı, gelişen Moskova Knezliği karşısında büsbütün zayıf düşürdü. Bundan sonra hanlar ve mirzalar arasındaki savaşlar ülkenin giderek parçalanmasına, başta Kazan ve Kırım hanlıkları olmak üzere çok sayıda beyliğin kurulmasına yol açtı. Ama Küçük Muham-med Han (hd 1427-40) ve Seyyid Ahmed Han (hd 1445-81) dağılmayı bir ölçüde durdurabildiler; Rus knezlikleri ve Kırım Hanlığı’yla başarılı savaşlar yaptılar. 1475’te Kırım Hanlığı Osmanlı Devleti’ne bağlandı. 1481’de Seyyid Ahmed Han’ın öldürülmesinden sonra, karışıklıklar yeniden başladı. Rusya Altın Orda Devleti’nin elinden çıktı, Astrahan, Kazan, Kırım, Nogay ve Sibirya olmak üzere beş ayrı hanlığa bölündü. 1502’de eski Altın Orda merkezinin ayakta kalan son kalıntısı da gene bu devletin devamı olan Kınm Hanlığı tarafından yıkıldı.
Altın Orda 13. ve 14. yüzyıllarda hemen hemen bütün Doğu Avrupa’ya egemen olmuştu. Altın Orda ulusu giderek Türkleş-ti vc İslamlaştı. Ancak devlet yıkılana değin küçük bir azınlık olan Moğol soylu sınıfı ve gelenekleri varlığını sürdürdü. Yönetim ve ordu örgütü değişmedi. Soyluların ülke sorunlarını tartışıp bir karara bağladığı kurultay en yetkili organdı. Türk kökenli kabileler daha çok steplerde hayvancılıkla uğraşırdı; soyluların otlak ve yaylakları vardı. Aileler bağlı oldukları beyin gösterdiği otlakta çalışmak ve beye belli bir vergi ödemekle yükümlüydüler; geri kalan ürünü pazarda satabilirlerdi. Göçebeleri yerleşik düzene geçirmek isteyen beyler bütün ülkede, ama özellikle Aşağı Volga’da 20-30 kadar kent kurdurdular. Bunların en büyüğü 100 bin nüfuslu Saray-Berke kentiydi. Kentlerde zanaat gelişmişti. Altın Orda Devleti’nde uyruk durumda bulunan Ruslar, Moldavyalılar, Yunanlılar, Gürcüler ve Ermeniler dinsel özgürlüğe sahip olmakla birlikte, devlete sürekli vergi vermekle yükümlüydüler. Bu hoşgörüye karşın, Hıristiyan-Müslüman ayrımı, Türk ve Moğolları Slavlardan ayrı tutuyor, kaynaşmayı engelliyordu. Bir süre sonra, başta Moskova olmak üzere, Rus prensleri yarlıg denen beratlarla vergi toplama yetkisini elde ettiler. Bu, giderek bağımsızlaşmaları, buna karşılık Altın Orda’nın zayıflaması açısından önemli bir dönüm noktası oldu.
Altın Orda Akdeniz’deki halklarla, özellikle de müttefikleri olan Mısır Memlûkleri ve Cenevizlerle yoğun ticaret ilişkisi içindeydi. Köle ticareti de önemliydi. Mısır ve Suriye tüccar ve zanaatkârlarının gelip yerleştiği kentler, İslam uygarlığı ile Orta Asya kültürlerinin ilginç bir karışımını yansıtıyordu.
Altın Orda devlet örgütü, özellikle ordu, vergi ve para sistemleri, kurulmakta olan Rusya’ya esin kaynağı oluşturdu. Altın Orda Devleti’nin yıkılmasından sonra birçok Altın Orda devlet görevlisi Rus uyruğuna geçti.