İngiltere'de doğdu. İlk evliliğini bir rock'n roll grubu prodüktörüyle yaptı. Tüm zamanların en iyi yönetmenlerinden sayılan Elia Kazan'la 20 yıl önce tanıştı. Kazan'la evlendikten sonra rock dünyasını ele alan ilk romanı 'İyi Geceler Küçük Kardeş'i yazdı. Lisansını İngiliz Edebiyatı, yüksek lisansını Türk Edebiyatı üzerine yaptı. Tez konusu olarak 'Halide Edip ve Amerika'yı seçti. Cornucopia Dergisi'nde yazdı. İki kente aşık. Kentlerden biri 30 yıldır yaşadığı New York, diğeri ise görür görmez tutulduğu istanbul.




ÜNLÜ ROMANCIMIZ HALİDE EDİP ADIVAR'IN HAYATINI ROMANLAŞTIRAN FRANCES KAZAN
Beni çelişkileri büyüledi

New York Üniversitesi'nde Türk Edebiyatı masterı yaptınız. Tez konunuz ise Halide Edip'ti. Türk edebiyatı neden ilginizi çekti?

Eşim Kadıköy doğumlu. 1986'da bir kitap yazmıştım ve tekrar okula başlamak istiyordum. Tam o sırada buraya geldim, bütün Türkiye'yi gezdim ve âşık oldum Türkiye'ye, bu ülke hakkında daha çok şey keşfetmek istediğimi anladım. New York'a döndükten sonra üniversitede de bu bölümü seçtim.

Bir söyleşinizde "Halide Edip'in çelişkileri beni büyüledi" diyorsunuz. Halide Edip'in çelişkileri neydi sizce?

Yetiştiriliş tarzıyla aldığı eğitim arasında çok büyük farklılıklar vardı. Babası çok enterasan bir insandı. İki tane eşi olmasına rağmen kızının hep iyi bir eğitim almasını istiyordu. Ayrıca kendi içinde de çelişkileri vardı. Halide Edip geleneksel değerlerine bağlı bir evde yetişti ama bağımsız bir kişiliğe sahip olmak istiyordu. Onun yaşadığı çelişkileri yazılarında da görebilirsiniz. Özelikle anılarında kendi içerisindeki çelişkileri çok yansıtmıştır. O kadınların evin dışına çıkmasını, istediklerini yapmasını isterken aynı anda yetiştiği ailenin değer yargılarını taşıyordu.

Halide Edip, Amerikan Kız Koleji'nden mezun olmamış, Batı eğitimi almamış bir Doğulu kadın olarak aynı özellikleri taşısaydı, ilginizi çeker miydi?

Kesinlikle. O, o zamanda inanılmaz ve enteresan biri olurdu. Onun, benim dikkatimi çekmesinin nedeni kitaplarını İngilizce yazmış olmasıydı. Eğer İngilizce yazıyor olmasaydı yazılarını hiçbir zaman okuma fırsatı bulamazdım. Herhangi bir insan bana gelip onun gibi birinin yazılarını okusaydı ondan yine etkilenirdim.

Batı'da genellikle Batı'ya yakın bir duruş sergileyen Doğulular takdir topluyor. Sanki medeniyet Batılılar'la başlamış gibi bir hava var Batılılar'da. Batılılar için Doğulu olmak tek başına yeterli değil?

Şu anda başkası adına cevap veremem, bu konuda emin değilim. Sırf Batılı etkileri olduğu için o insanlara yakınlık duyulduğunu sanmıyorum. Burada dil çok önemli bir öğe. Eğer Halide Edip İngilizce yazmasaydı onu tanıyamazdık. Dil olmasa bizim o insanlara yakınlaşmamız çok zor olurdu. Ben kitabımda onun aldığı eğitimle Osmanlılık hassasiyetini nasıl aştığını göstermeye çalıştım. Romanda başka kadın karakterler de bulunuyor. Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşüne yakın bir zamanda diğer kadın karkterlerin, onun aldığı eğitimi almadan ne şekilde bir tepki gösterdiğini anlatmaya çalıştım.

Son dönemde Batılı yazarların Osmanlı tarihine olan ilgisini siz neye bağlıyorsunuz?

Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü ve ardından gelişen olaylar bugün de hâlâ güncel olan olaylar. Bu Balkanlar veya Filistin sorunu olabilir, bu konular o zamandan beri günümüzde de etkili olan güncel olaylar. Günümüzde de etkileri devam eden olayların nedenini öğrenmek için Osmanlı tarihini öğrenmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Osmanlı tarihini inceleme fırsatı buldunuz ve çöküş dönemlerini ele alan bir roman yazdınız. Sizce Osmanlı neden çökmüştü?

Okuduğum kitaplardan anladığım kadarıyla eğer Türk liderler Almanlar'ın etkisi altında kalıp I. Dünya Savaşı'na girmeseydi bu sonuçlar doğmayacaktı belki de. Osmanlı çöküş süreci ise milliyetçiliğin gelmesiyle hızlandı. Sanki o zaman aynı anda bütün krallıkların, imparatorlukların sonu geliyormuş gibi bir zaman dilimini girilmişti. O günlerde o büyüklükteki bir imparatorluğun yaşaması artık imkansızlaşmıştı. İmparatorluktaki halklar kendilerini başka bir şekilde ifade etmek istiyordu.

Halide Edip'in Doğu-Batı kültürü arasında yaşadığı çelişkilerden yola çıkarsak günümüzde Türk kadınları hâlâ onun yaşadığı bocalamayı yaşıyor mu sizce?

Türkiye'nin her yerini gezdim. Ve bütün gezdiğim yerlerde gördüğüm kadınların kendilerine olan özgüvenlerinin yerine geldiğini farkettim. Türk kadınları gerek aile hayatında gerekse iş hayatında kendilerini göstermeye başladılar. Sanki önceden aile hayatında farkedilmeyen bir özgüvenleri vardı ve artık dışarıya çıkıp sosyal yaşamlarında da iş yaşamlarında da bu özgüvenlerini yansıtma isteği duymaya başladılar.

Romanınız ABD'de nasıl bir ilgi gördü?

'Halide' Amerika'da bu ay sonunda çıkacak. Fakat ben buraya gelirken kitaba inanılmaz bir ilgi vardı. Roman tahminimden çok fazla bir ilgi gördü. Bunun nedeni, Amerikalılar'ın Osmanlılar hakkında pek fazla bir şey bilmemesi herhalde. Umarım bu romanın bu konudaki eksikliklerin giderilmesinde önemli bir işlevi olur.

Halide Edip'in kolejde Amerikan misyoneri hocası Marry Patrick Mills'ten çok etkilendiğini biliyoruz. O, Patrick olmasaydı yine kadın haklarını savunan, özgürlükçü ve hak bellediği yolda yalnız bir kadın olabilir miydi?
Ona hayatında en büyük desteği veren kişi babasıydı. Okul müdiresi olmasaydı bile babası sayesinde istediği yere gelebilirdi. Çünkü Patrick Mills olmasaydı da babası o tarz bir eğitim alması için mücadele verecekti. Babasının ona olan desteğiyle, okulda Marry Patrick Mills'le tanışması kafasındaki düşüncelerin oturmasında etkili oldu.

Halide Edip'in babası Mehmet Edip'in ve ikinci eşi Adnan Adıvar'ın Sebetaist olduğu iddiaları var. Halide Edip'in Batı kültürüne yakınlık duymasında ve babasının onu koleje yazdırmasında bunun da etkisi olabilir mi?

Ben anne tarafında öyle bir şey olduğunu biliyordum. Babası ise Selanikli olduklarını düşünüyorlardı ama bundan da emin değildiler. Böyle bir şey babasının yaşam felsefesini etkilemiş midir, bundan emin değilim. Babası kitapta yazılması en zor karakterdi çünkü kendi içinde çelişkileri olan bir insandı. Kızının her ne kadar Batı tarzı bir eğitim almasını istemiş olsa da aynı anda iki kadınla evlilik yapması çok farklı bir hava yaratmıştı. Aralarındaki ilişki benim kitabımda çok merkezi bir ilişki olarak yansıtıldı. Onların arasındaki ilişki benim için çok önemliydi.




Elia Kazan'ın eşi Halide Edip'i yazdı
İhsan YILMAZ
Hürriyet 5 Haziran 2001

İstanbul doğumlu ünlü Amerikalı yönetmen Elia Kazan'ın eşi Frances Kazan, Halide Edip Adıvar'ın hayatını konu alan bir roman yazdı. Sistem Yayıncılık tarafından Türkçe'ye çevrilerek yayınlanan roman için Türkiye'ye gelen Frances Kazan, bu romanla Türkiye'yi tanıtmayı amaçladığını söyledi.

Frances Kazan'ın ‘‘Halide’’ adlı kitabı dün, Ortaköy Feriye Karakolu'nda düzenlenen bir öğle yemeğinde tanıtıldı. Frances Kazan, romanı için neden Halide Edip Adıvar'ı seçtiği yönündeki soruya şöyle cevap verdi: ‘‘İstanbul 20'nci yüzyıla doğru büyük bir kargaşanın ve entrikanın yaşandığı bir şehir olarak dikkat çekiyordu. 500 yıllık bir imparatorluk çöküşün eşiğindeydi ve Osmanlılık kavramı sonsuza kadar yok olmak üzereydi. Tarihin bu dönemini temel alan bir roman yazmak istedim. Halide Edip böyle bir roman için en uygun kahramandı.’’

Romanın Türkçe yayınlanması üzerine yapılan toplantıya Kültür Bakanı İstemihan Talay, Arif Mardin ve Ara Güler de katıldı.

İstemihan Talay yaptığı konuşmada, Türkiye'yi tanıtmayı amaçlayan böyle bir roman yazdığı için Frances Kazan'a teşekkür etti. Ünlü fotoğraf sanatçısı Ara Güler de Frances Kazan'a kendi çektiği bir Halide Edip fotoğrafını hediye etti.

Türk Dili ve Edebiyatı okuyan Frances Kazan, Elia Kazan ile tanıştıktan sonra aynı bölümde yüksek lisans yapmaya karar vermiş. Bu eğitimi sırasında Halide Edip'i tanıyan Kazan özellikle Edip'in kadın haklarına yaklaşımından etkilenmiş. Halide Edip'in anılarıyla başlayan bu tanışıklık, onun bütün kitaplarını okumaya, sonunda da Halide adlı romanı yazmaya kadar götürmüş Frances Kazan'ı.

Çelişkilerinden büyülendim

Frances Kazan okul yıllarındaki tanışıklığını ve kendini bu romanı yazmaya götüren serüveni şöyle anlatıyor: ‘‘ Ben üniversitede Türk dili ve edebiyatı okudum. Master yaparken de Halide Edip'in anılarını okuma fırsatı buldum. Çok büyüleyici kitaptı ama hayatının Kurtuluş Savaşı ve Türk devrimi yıllarını ihtiva ediyordu sadece. Akabinde onun başka kitaplarını da okudum. Onlar da tutku dolu kitaplardı, ne var ki, anılarından farklı bir üslupla kaleme alınmışlardı. Halide Edip, Ateşten Gömlek kitabının girişinde, hayal gücünün yaratıcı bir ateşten doğduğunu ve hayatın gücünü anlatmayı amaçladığını anlatır uzun uzun. Sonra, İngilizce'ye çevrilen kitaplarının peşine düştüm ve hepsini okudum. Ayrıca, kendisini tez konusu olarak seçtim. Doğrusunu söylemek gerekirse, çalışmalarım beni yeterince tatmin etmedi. Çünkü Halide, iki radikal dünya arasında parçalanmış bir kadındı ve ben onun çelişkileri karşısında büyülenmiştim.’’

Hediye fotoğrafın öyküsü

Frances Kazan'a Halide Edip Adıvar'ın ölümünden yaklaşık beş altı yıl önce çektiği fotoğrafını hediye eden Ara Güler'in çekim macerası da hayli ilginç. O hikayeyi Ara Güler de şöyle anlatıyor: ‘‘Henüz çok genç bir muhabirdim. Halide Edip yazılarını Hayat Mecmuası’na el yazısıyla gönderiyordu. Ben de onun yazılarını getirip götürüyorum. Öylesine sigara içerdi ki, neredeyse dumanları aralayıp kendisine ulaşırdınız. İşte o zaman fotoğraflarını çekmiştim.’’