Mısır’a hâkim olan 26 firavun sülalesi vardı. Her sülâlede çeşitli firavunlar asırlarca hükümdârlık etti. Çoğu insanları kendilerine taptırdı. Mûsâ aleyhisselâm zamânındaki firavun, tanrılık idddiâsında bulundu. Kendisine secde etmeyenlere ve Mûsâ aleyhisselâma inananlara işkence ve zulümler yaptı. Bu firavun dört yüz sene yaşamış, bir defâ başağrısı görmemişti. Eğer bir defâ başı ağrısaydı, bu saygısızlık hatırına gelmezdi.
Musâ aleyhisselâm Tûr Dağında Allahü teâlâ ile nasıl olduğu bilinmeyen bir şekilde konuştu. Mısır’a gelip Firavun’u dîne dâvet etti. Firavun kabul etmedi. Yanındaki vezîri Hâmân’a sordu. O da; “Mûsâ, büyük sihirbâzdır. Bizi aldatıp, memleketimizi elimizden almak istiyor.” dedi. Böylece Firavun’un îmâna gelmesine mâni oldu ve îmân eden hanımı âsiye’nin de şehid olmasına sebeb oldu.
Mûsâ aleyhisselâmın mûcizelerine Firavun inanmadı, kâfirlerin suları kan oldu, kurbağa yağdı, cilt hastalıkları oldu. Üç günlük karanlık devâm etti. Firavun bu mûcizeleri görünce korktu. Mûsâ aleyhisselâm ile inananların Mısır’dan gitmesine izin verdi. Sonra Firavun bu iznine pişman oldu. Askerlerle arkasına düştü. Kızıldeniz’in Süveyş kısmında askerleri ile birlikte boğuldu.
Firavun’un, Mûsâ aleyhisselâma ve ona inanan kimselere karşı yaptığı işler hakkında Bakara, Kasas, Tâhâ, Şuarâ, Tahrîm, Gâfir (Mü’min), A’râf, Yûnus, Zuhruf, Duhan, İsrâ, Sâffât, Ankebût sûrelerinde bilgi verilmektedir. Kur’ân-ı kerîmin Yûnus sûresi 92. âyet-i kerîmesinde meâlen; “(Ey Fir’avn!) Senden sonra geleceklere ibret için, bugün senin bedenini (cansız olarak) kurtarıp (sâhilde) bir tepeye atacağız. İşte insanlardan bir çoğu, hakikaten âyetlerimizden gâfildirler.” buyrulmaktadır.
Üç bin seneden fazla bir zaman önce ölen Firavun’un cesedi, Kur’ân-ı kerîmin mûcizesi ve tam bir ibret vesikası olarak vücudu hiç bozulmamış, etleri çürümemiş ve tüyleri dahi dökülmemiş şekilde ve secde eder vaziyette bulunmuştur. Şimdi Londra’daki British Museum’da teşhir edilmektedir.