Suyun azlığı nedeniyle çöl bitkileri çeşitli yollar geliştirerek ortama uymuşlardır. Bitkilerin ya yeraltındaki suya ulaşmalarını sağlayan derinlere uzanmış bir kök sistemleri ya da yağmur yağdığında olabildiğince fazla suyu emebilmek için çok uzaklara yayılmış kökleri vardır. Akasya türleri (Acacia) Afrika, Asya ve Avustralyadaki yarı çöllerde bulunur. Yapraklan dikenlere dönüşmüş olan kaktüsler (Cacataceae) gövdelerinde su biriktirebilir. Welwitschia mirabilis Namib Çölü’nde yetişir.Yapraklarının boyu çok uzun olan ve toprağa uzanan bu bitki yaşam süresi boyunca büyür, ancak sürekli uçlarından yıpranır. Opuntia cinslerinden incir ağaçları çöl hayvanları için önemli bir besin ve su kaynağı olan meyveler oluşturur.
Bitki ve Hayvanlar Çöllerde Nasıl Yaşar? Nasıl Uyum Sağlarlar?
ÇÖL CANLILARI NELERDİR?
Çöllerde bitki ve hayvanların yaşamını belirleyen en önemli öge sudur. Isı oldukça değişkendir. Asyadaki Gobi Çölü gibi soğuk çöllerde kışların çok soğuk (-40°C) geçmesine karşın Sahra Çölü gibi sıcak çöllerde gündüzleri ısı hem yazın hem de kışın çok yüksektir. Bununla birlikte sıcak çöllerde gündüz ve gece arasındaki ısı farkının çok fazla olması nedeniyle bitkilerle hayvanların sıcağa olduğu kadar soğuğa da dayanıklı olması gereklidir. Değişik bir çöl türü de Afrika’nın güneyinde bulunan Namib Çölü gibi kıyı çölleridir. Böyle çöllerin iklimini kurak kıyı bölgelerinden geçen, ancak yağışa yol açmak yerine geniş sis yığınlarının birikmesine neden olan soğuk akıntılar belirler. Gerçek anlamda yağışın on yılda bir görüldüğü bu çöllerde zaman aman çiy oluşur, ancak ender olarak toprağa sızar. Öteki çöllerdeyse çoğunlukla yılda bir kez sağanak içiminde yağmur yağar ve bunun ardından çöller canlanır. Özellikle, yaşam süresi bir yıl olan bitkiler çok kısa sürede tohum üreterek çiçek açar ve kurak dönem boyunca barınaklarından çıkmayan hayvanlar buradan ayrılarak çiftleşmeye başlar. Bu hayvanlar, sıcak dönem başlamadan önce barınaklarına bol miktarda besin yığarak kendilerini güvence altına alırlar. Sahra Çölü en kumlu çöllerden biri olmakla birlikte, kumla örtülü bölümler toplam alanının yaklaşık yarısını oluşturur. Kumullarla kaplı alanlara erg adı verilir. Buna örnek olarak, Libyadaki Erdeyen Ergi ve Cezayirdeki Büyük Batı Ergi verilebilir. Çoğu çöllerin önemli bir bölümü çakıllarla ve küçük taşlarla kaplı olan ve şerir ya da reg adı verilen alanlarla kaplıdır. Büyük kaya kütlelerinden ve şistlerden oluşan yüksek yaylalara da hamada denir.
Bitki ve hayvanların çöle uyumu
Suyun az olması nedeniyle çöl alanları üzerindeki bitkiler, birbirlerinden oldukça uzakta yer alır. Bunların çoğu yağmuru hemen alabilmek için yüzeye yakın yerlere kök salmıştır. Öteki bitkiler ve kaktüsler yeraltı suyuna ulaşmak için çok derine kök salarlar. Çimenler gibi bir yıllık bitkiler çok kısa ve nemli bir dönemde yıllarca filiz sürebilen tohumlar üretirler. Soğanlı ve yumrulu bitkiler kurak dönemi, yeraltındaki zengin besin birikimi olan kalın gövde ve köklerinin yardımıyla geçirebilirler. Kaktüsler tipik çöl bitkileridir. Özgün olarak bulundukları yer Amerika olan bu bitkiler, insanlar tarafından dünyanın her yanına yayılmıştır. Gövdelerinde bol miktarda su birikmiş olan bu özlü bitkilerin gövdesindeki yapraklar çoğunlukla dikene dönüşmüştür. Agav ve avizeağacı gibi bitkiler de yapraklarında su biriktirdikleri için özlü bitkiler kapsamına girer. Yaprakları kaplayan mum benzeri maddelerle dikenler ya da tüyler buharlaşmayı önler. Yarı çöllerde bulunan dikenli çalılıklarla ağaçların küçük ve sert yaprakları kurak ortama uyum sağlamalarına yardımcı olur.
Çöllerde su azlığı, bitkiler için olduğu kadar hayvanlar için de sorun yaratır. Örümcekler, kınkanatlılar vb. çok küçük hayvanlar gereksinmelerini çiyle karşılayabilirler, ancak daha büyük hayvanlar belirli aralıklarla su içmek zorundadır. Develer ve çeşitli antilop türleri gerektiğinde yağ dokularındaki suyla yaşayabilirler. Bu sırada hayvanlar çok zayıflamakla birlikte, içecek su bulduklarında kısa sürede eski ağırlıklarına ulaştıkları gibi dokularında da yeniden su biriktirirler. Kemirici hayvanların çoğu metabolizmaları için gerekli suyu besinlerinden sağlayabildiklerinden su içmeye gerek duymazlar. Çöl tilkisi gibi etoburlarla, yırtıcı kuşlar da gerekli olan suyu avlarından sağlarlar. Öteki kuşlar sık sık daha nemli bölgelere uçmak zorunda kalır. Çöllerde derinlerde yuvalanan kum keklikleri, dönüşlerinde yavrularına da su verebilmek için gittikleri yerlerde göğüs tüylerini ıslatırlar. Çöl hayvanları için ısı ayrı bir sorun oluşturur. Bu bölgelerde yaşayan memelilerin kulak, kuyruk, kol ve bacak gibi organlarının soğuk bölgelerde yaşayanlarınkine göre daha gelişmiş olması sıcağa uyum sağlamalarına yardımcı olur. Böylece, vücutlarının soğumasını sağlayacak terleme, daha geniş bir yüzeyde gerçekleşir. Ayrıca hızlı soluk alıp vererek de vücut ısılarını normal düzeyde tutmaya çalışırlar.
Derileri su geçirmeyen sürüngenler, çok yüksek sıcaklıklara dayanabilmekle birlikte, (yaklaşık 45°C’ye dek), günün en sıcak zamanında kayaların çatlaklarına sığınmak zorunda kalırlar. Öteki çöl hayvanları günün daha uzun bir bölümünde sıcaktan korunurlar. Bu hayvanların çoğu, yalnız sabahın erken saatlerinde ya da akşamları hareketlidir. Bazıları da en sıcak dönemi uzun bir “kuraklık uykusuna” yatarak geçirirler. Çölde yaşayan canlılar, çevreye hareket yönünden de uyum sağlamışlardır. Çoğu böceklerin bacaklarında bulunan sert tüyler,yumuşak kuma gömülmelerini önler. Kimi çöl yılanları da kayarak ilerlemek yerine, gövdelerinin yere ancak iki noktada değdiği ve öteki bölümünün ayak gibi yukarı kaldırılıp öne doğru hareket ettirildiği bir biçim alarak yanlamasına yol alırlar.