a- Samanyolu
Sizce gök adamızın nasıl bir şekli var? Güneş sisteminin gök adamız içerisindeki konumu nedir? Bu ve benzeri sorular yüzyıllarca bilim insanlarının merak ettiği konular olmuştur.
Şimdi kısa bir tarih yolculuğuna çıkarak bu konular ile ilgili bilimsel gelişimi inceleyelim:
MÖ 450-370 yılları arasında yaşayan Democritus (Demokrit), gökyüzünde görülen ışıklı bölgenin uzak yıldızlardan oluşabileceğini düşünmüştü. MÖ 384-322 yılları arasında yaşayan Aristo ise Süt Yolu olarak adlandırılan bu yıldız bölgesinin Dünya atmosferi üzerinde bulunan çok sayıdaki yıldızın alevlen*mesinden kaynaklandığını düşündü.
Modern optiğin babası olarak kabul edilen İbn-i Heysem (965-1038) ise Aristo’nun düşüncesine karşı çıkarak bu yıldızların Dünya’dan uzakta olduğunu ileri sürdü.
Bir teleskopla Samanyolu’nu ilk inceleyen bilim insanı olan Galilei ise gök adamızın sayısız yıldızdan oluştuğunu da keşfetmiş oldu.
Galilei’den çok sonra 1780’lerde William Herchel (Vilyım Herşel, 1738 – 1822) ve 1900’lerde Kapteyn (Kapteyn 1851 – 1922) Güneş sisteminin yaklaşık olarak Samanyolu’nun merkezinde olduğunu ileri sürdü.
Güneş sistemimizin Samanyolu içerisindeki konumu Harlow Shapley (Har*lov Şapley, 1885-1972) tarafından 1922 yılında belirlenene kadar Kapteyn’in dü*şüncesi bilim dünyasında geçerliliğini korudu.
Günümüzde bilim dünyası, teknolojideki gelişmelere paralel olarak Saman*yolu gök adası ve Güneş sistemimizle ilgili çok daha fazla bilgiye sahiptir. Şimdi biz de Güneş sistemimizin Samanyolu gök adası içerisindeki konumunu ve bü*yüklüklerini karşılaştırmak için bir etkinlik yapalım.
Yukarıda Samanyolu gök adasının karşıdan, yanda ise üstten görünümleri ve*rilmiştir. Bugün ulaşılabilen bilgiler ışığında Samanyolu gök adasının;
Galaktik disk,
Küresel kümeler,
Halo, bölümlerinden oluştuğu düşü*nülmektedir. Samanyolu’nun karşıdan gö*rünümünün olduğu görselde bu bileşenler ve onlara ait büyüklük değerleri verilmiştir.
Gök adamızın haritasının oluşturula*bilmesinde özellikle radyo teleskoplarının gelişimi önemli bir katkı sağlamıştır.
Evrendeki hidrojen gazının gözlem*lenmesiyle Samanyolu gök adasının spiral yapısı ile ilgili çok önemli ipuçları elde edilmiştir. Hidrojen gazında görülen 21 cm’lik radyo ışınımından yararlanılarak Samanyolu gök adasının sarmal kolları gözlemlenmiştir. Bu gözlemlere göre Samanyolu gök adasında;
Orion (Oryon, Avcı) kolu (Güneş sistemimizin bulunduğu koldur.),
Sagittarius (Sagitaryus, Yay) kolu (Gök adamızın merkezi doğrultusunda bir yerde bulunmaktadır.),
Perseus (Perseus, Kahraman) kolu (Kış aylarında gözlemlenebilir.),
Centaurus (Sentarus, Erboğa) kolu,
Cygnus kolu (Siygnus, Kuğu) kolu bulunur.
b- Güneş Sistemi
Samanyolu gök adası içerisinde bulunan yaklaşık 200 milyar yıldızdan birisi olan Güneş ve onun çevresinde dolanan gök cisimlerinden oluşan sistem, Güneş sistemi olarak adlandırılır. Samanyolu gök adasının merkezinden yaklaşık 30 000 IY uzakta bulunan Güneş sistemi, gök ada içerisinde yaklaşık 220 km/s’lik hızla hareket etmektedir. Bu hız değeri ile Samanyolu gök adası merkezi etrafındaki bir tam turunu yaklaşık 225-250 milyon yılda tamamlamaktadır.
Güneş sistemini oluşturan gök cisimleri; gezegenler, cüce gezegenler, gezegen uyduları, kuyruklu yıldızlar, asteroitler ve gezegenler arası gaz ve toz bulutudur. Şimdi Güneş sistemimizi oluşturan gök cisimlerini tanıyalım:
Gezegen
“Evrende Neler Var?” konu başlığı altında Uluslararası Gökbilim Birliğine göre bir gök cisminin ge*zegen olarak tanımlanabilmesi için aranan kriterleri öğrenmiştiniz. Güneş, sistemimiz içerisinde bu kri*terleri sağlayan sekiz gezegen bulunmaktadır. Bu gezegenler iç ve dış gezegenler olmak üzere ikiye ayrılır.
Merkür ve Venüs, iç gezegen; Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün ise dış gezegendir. Dünya dışındaki iç gezegenler yersel gezegen, dış gezegenler ise dev gezegen olarak da adlandırılır.
Şimdi bu gezegenleri daha yakından inceleyelim:
Merkür
Güneş sistemindeki en küçük gezegendir. Dünya’dan çok daha küçük bir hac*me sahip olmasına rağmen Güneş sisteminde Dünya’dan sonra ikinci büyük yo*ğunluğa sahiptir. Atmosferi bulunmayan Merkür’ün Güneş ışığı alan bölgelerinin sıcaklığı Dünya’ya göre oldukça fazladır.
Venüs
Halk arasında Çoban Yıldızı olarak adlandırılan bu gezegen, Güneş battıktan sonra veya doğmadan önce gözlemlendiği için Akşam Yıldızı veya Sabah Yıldızı olarak da bilinir. Ekvator’daki yüzey sıcaklığı Güneş sisteminin diğer gezegenleri*ne göre oldukça fazla olan (750 K) gezegenin, yoğun bir atmosferi vardır.
Mars
Dünya’nın hacminin yaklaşık %15’i kadar bir hacme sahip olan gezegene kır*mızı-turuncu rengi veren demir oksit bileşiğidir. Kutup bölgelerinde geniş buz küt*leleri olan Mars gezegeni, aynı zamanda Güneş sistemindeki en büyük yükseltiye sahiptir.
Jüpiter
Hacim ve kütle açısından Güneş sisteminin en büyük gezegenidir. Kütlesinin büyük bir kısmı, hidrojen ve helyumdan oluşurken merkezinde demir vb. ağır ele*mentlerden oluşan çekirdek bulunmaktadır. Atmosferi; hidrojen, helyum, metan ve amonyak benzeri maddeler içeren gezegenin en bilinen uyduları; Calista (Kalista), Ganymede (Ganimed), Europa (Yuropa) ve İo’dur.
Satürn
Jüpiter’le birlikte dış gezegenler grubunda olan Satürn, çıplak gözle gözlene*bilmektedir. Yoğun olarak hidrojen ve helyumdan oluşması nedeniyle Jüpiter’e benzemektedir. Diğer dev gezegenler gibi halkaları olan Satürn’ün en bilinen uy*duları, Rhea (Rea), Titan, Phoebe (Fibi) ve Calypso (Kalipso)’dur.
Uranüs
Güneş’e yakınlık bakımından 7. sırada bulunan gezegen, kütle açısından Gü*neş sisteminin 4. büyük gezegenidir. 1781 yılında William Herschel tarafından keş*fedilen gezegen en büyük yörünge eğikliğine sahip gezegendir. Miranda, Ariel (Ari*yel), Oberon, Titania (Titanya) ve Umbriel (Ambrel) en büyük uydularıdır.
Neptün
Güneş’e en uzak gezegen olan Neptün, diğer gezegenlerin aksine varlığı ma*tematiksel olarak keşfedilen ilk ve tek gezegendir. Yapısal olarak Uranüs’e benze*yen gezegenin en büyük uydusu Triton’dur (Tiriton).
Aşağıdaki tabloda Güneş sistemindeki gezegenlere ait bazı niceliklerin değerleri verilmiştir. Tablo*yu inceleyip gezegenleri bu değerler açısından karşılaştıralım (Tabloda verilen değerlerin yaklaşık de*ğerler olduğunu unutmayalım.).
- etkinlikteki gözlemlerimizi hatırlayalım. Bu etkinlikte gözlemlediğimiz olası gezegenleri konum ve zaman belirterek not etmiştik. Etkinlikte gök cisimlerini, gözünüze ulaşan ışığın titreşim yapıp yapmama*sına göre ayırt etmiş olmalısınız. Gezegenler yıldızlar gibi doğal ışık kaynağı değildir. Onları ancak yansıttıkları ışık sayesinde gözlemleyebiliriz.
Çıplak gözle yaptığımız bir gökyüzü gözleminde, gezegenleri belirlemek için öncelikle Güneş’in gözlem yaptığımız yerde gün içerisinde izlediği yolu belirlememiz gerekir. Gece ise yüzümüz güneye dönük konumlandığımızda Güneş’in izlediği yol çevresinde gözlemleyeceğimiz ışığı titremeyen gök ci*simleri gezegenler olacaktır. Ayrıca bu şekilde birkaç gün süre ile gözlem yaparsak gezegen olarak be*lirlediğimiz gök cisimlerinin her defasında konum değiştirdiğini fark edebiliriz.