Akadlar; Milad’dan üç bin yıl önce Mezopotamya’ ya yerleşen bir kavimdir. Sami aslından olan Akadların anayurdu Arap Yarımadası idi. Akadlar Kalde’nin kuzeyinde, onlardan ötürü sonradan Akad adını alan bölgeye yerleştiler. Sümer ve Elamlarla beraber Akadların yerleştikleri sahada on bir site vardı. Bunlardan Kiş, Aksak, Opis Akadlar’a aitti. Bu siteler arka arkaya gelen hükümdarlara başkent olmuş, bu bakımdan «Kral Şehri» adını almışlardır.Buraya yerleşen Sami kavimler birçok bakımlardan Sümerlerin tesiri altında kaldıkları halde, birçok özelliklerini korumuşlardır. Mesela Sümerler gibi saç ve sakallarını kesmezler, onlar gibi sadece belden aşağısını örten elbiseler yerine sağ omuzlarını açıkta bırakan, topuklarına kadar inen elbiseler giyerlerdi.
Akadlar M. Ö. 2725 yılında Agadeli Sargon’un zaferiyle bulundukları sahaya hakim olmuş, bu hakimiyetlerini iki yüz yıldan fazla bir zaman devam ettirebilmişlerdir. Ancak M. Ö. 2500 yıllarında kuzeyden inen Guti’ler Akadların hakimiyetine son vermiştir.
Akadlar’ın Mezopotamya’ya girmeleri ve üstünlüğü ele almaları bu bölgenin tarihinde yeni bir dönemin başlamasına yol açmıştır. Kültür hayatı ve siyaset bakımından Akadlar insanlık tarihinde ilk defa şuurlu olarak bir cihan devleti kurmuşlardır. Hükümdarları Sümerliler’in dini inanışlarına uymayan bir şekilde kendilerini tanrılığa yükseltmişler, böylelikle de kurdukları cihan devletine Tanrı-Kral şeklinde bir merkez yaratmak istemişlerdir.
Sümer kültürünü benimseyen, zamanla bu kültürü yükselten Akadlar bilhassa sanat alanında üstünlüklerini göstermişlerdir. M. Ö. 2450 yıllarında tahta çıkan Kral Sargon I. (Şarrukin) Kuzey Babilonya’da bulunan Akad şehrini merkez yapmış, burasını kalkındırmıştır. Bu şehir kazılarda meydana çıkarılamamışsa da, şimdiki Bağdat şehrinin güneyinde bulunduğu sanılmaktadır. 200 yıl kadar devam eden bu parlak devreden bugüne sadece birkaç kabartma, bir iki heykel ve silindir şeklinde birkaç mühür hariç, hemen hemen hiçbir eser kalmamıştır.
Akadlar, Akadca denilen ve Sami dillerinin doğu kolu olan bir dil konuşurlar, yazılarını çivi yazısıyLA yazarlardı. Cümle yapılarında önce özne, sonra fiil gelirdi.