Dede Korkut destanların ilk anlatıcısıdır. Eserin çeşitli yerlerinde “dede”, giriş bölümünde dört defa “ata” unvanıyla anılmıştır. Göçebe Türkler’in yüceltip kutsallaştırdığı, bozkır hayatının geleneklerini ve törelerini çok iyi bilen biridir.
Hayatı hakkında tarihî kaynaklardaki bilgiler farklılıklar gösterir. Kimi kaynaklarda Oğuzlar’ın Kayı boyundan, kiminde Bayat boyundan olduğu söylenir. Saltukname’de Dede Korkut Osmanlılar’la aynı soydan gösterilir ve Osmanlılar’ın soyu Oğuzlar’la birlikte İshak peygamberin oğlu Îs’e bağlanır. Halk rivayetlerine göre Dede Korkut aydın, berrak gözlü dev kızından dünyaya gelmiştir.
İslâm’dan önce yaşamış olmakla birlikte menkıbelerde İslam peygamberinin zamanına da yetişmiş gösterilir. 295 yıl yaşadığı rivayet edilir. Oğuz hükümdarlarına vezirlik yapmış olduğundan bahsedilir. Kimi kaynaklara göre Oğuz hanlarının onuncusu olan Kayı İnal Han’ın başmüşaviridir; kimine göre on dördüncü han olan Kanlı Yavguy’ın müşavirlik yapmıştır. Bir menkıbeye göre Kayı İnal Han Muhammed devrine Müslüman olmuş ve Dede Korkut’u Peygamber’e elçi göndermiştir. Eserde genellikle ozan olarak ortaya çıkar
Şamanizm kökenli bir menkıbeye göre Kırgız şamanlarına kopuz çalmayı ve türkü söylemeyi öğretmiş olan bir şamandır. Kazak halkı arasında bir Müslüman Kazak ermişi olarak tanınır. Seyhun nehrinin sol yakasında kurulmuş bir Kazak obasında yaşayıp, ölünce nehrin sağ kıyısına gömüldüğü anlatılır. Dede Korkut'un mezarının Bayburt Masat Köyünde olduğuna dair rivayetler vardır. Her yıl Bayburt'ta "Uluslararası Bayburt Dede Korkut Kültür Sanat Şöleni" düzenlenmektedir.
ESER HAKKINDA
Dede Korkut Kitâbı (Dresden yazmasının adıyla: Kitāb-ı Dedem Ḳorḳud Alā Lisān-ı Tāife-i Oġuzân, Vatikan yazmasının adıyla: Hikâyet-i Oğuznâme, Kazan Beğ ve Gayrı), Oğuz Türklerinin bilinen en eski epik destansı hikâyeleridir.
On iki destansı hikâye ve bir önsözden oluşur. İçerdiği hikâyeler tarih boyunca dilden dile, anlatıcıdan anlatıcıya aktarılan birer sözlü gelenek ürünüdür. Hikâyeler kulaktan kulağa aktarıldığından dolayı gerçek hâlinin dışına çıkmıştır. XV. yüzyılın ikinci yarısında yazıya geçirildiği tahmin edilir. Oğuzların yaşam biçimlerinden, ekonomisine, inançlarından, giyinişlerine, beslenmelerinden içinde yaşadıkları doğaya kadar pek çok konuda bilgi sağlayan bir kaynaktır. Günümüze ulaşan iki el yazması nüshadan birisi Dresden Kütüphanesi’nde, birisi Vatikan Kütüphanesi’ndedir.
Dede Korkut Kitabı, destansı Oğuz hikâyelerinin mecmuasıdır. İçerdiği on iki hikayenin büyük bölümü ilk defa X. -XI. yüzyıllar arasında Oğuzların eski yurdu olan Seyhun nehri boylarında ortaya çıkmış, XI. yüzyılda Oğuzlar’ın Kuzey İran, Güney Kafkasya ve Anadolu’yu ele geçirmeleri ile Yakındoğu’ya gelmiştir. “Alpamış” olarak da bilinen Bamsı Beyrek hikayesi ise V.-VI. yüzyıllara kadar tarihlenmektedir.
Hikayelerin çoğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun iki büyük nehri Amıt suyu (Dicle nehri) ve Aras nehrinin kollarından Kara Dere, Dereşam Suyu civarında geçer. "Kanlı Koca Oğlu Kan Turalı Boyu” hikayesinde Trabzon çevresi net bir şekilde tasvir edilir.
Hikayelerinin yazıya geçirildiği tarih olarak XV. yüzyılın ikinci yarısı kabul edilmektedir. Kars, Erzurum civarında hüküm süren Akkoyunluların bu destanları yazıya geçirttiği tahmin edilmektedir.
Eserde nazım ve nesir bir arada verilmiştir. Dili Âzerî lehçesinin özelliklerini göstermekle birlikte bugünkü Azerî lehçesiyle karşılaştırıldığında bütün dil özelliklerinin bu lehçeye ait olmadığı görülür. Gereksiz edebiyat süsleri bulunmayan, kısa, yalın ifadelerle örülmüş, yapmacıksız, özentisiz bir üslûp hâkimdir.
Yer yer dünya mitoloji ve folklorik metinleri ile benzerlikler gösteren kısımlar mevcuttur.