- Bu ne biliyor musun? ...
- Hayatına neredeyse eksiksiz devam eden bir kadının yüzleşmesi bu. Bir anda bir adamın gelip tüm boşlukları doldurması ve sonra çekip gitmesi. Kadının daha önce farkına bile varmadığı boşluklarla kalakalması. Eksik bir şey bu. Öyle kuru kuru aşk değil. Ölüyorum bitiyorum edebiyatı yaptıran gelip geçici duygulardan hiç değil. Gerçek bu. Gel benim ol demiyorum sana. Senin olayım demiyorum. Gel, birlikte olalım. İlk kez buluşuyor gibi buluşup, son kez sevişiyor gibi *********. Gel. Yan yana duralım. Hesap sormayalım, korkmayalım. Gel kırmayalım birbirimizi. Kördüğüm gibi bağlanmayalım...
- Bu ne biliyor musun? Rüyasında sevdiği adamla mutlu olduğunu gören bir kadının daha uyanmadan bunun bir rüya olduğunu anlaması. Uyanıp yorganın altında sessizce ağlaması bu. Öyle, onu kendime nasıl aşık ederim sohbetlerinde geçen aşk değil. Taktiklerle ve oyunlarla gidilecek bir yol hiç değil. Gel, oyun oynamayalım birbirimize. Sadece biz olalım. Bazen sıkı sıkı tutunman gerekmez, orada olduğunu bilirsin ve sadece dokunarak, hissederek bile dengede kalabilirsin. Bir vardın bir yok oldun, dengemi düzenimi bozdun, gel. Yine dengemi bulurum elbet, bu sana ihtiyacım var demek değil. Ama şimdi, bugün, burada, seni seviyorum. Buna mecbur olduğum için değil, beni sevmediğini söylediğin için değil, gidecek başka bir yer, sevecek başka biri olmadığı için değil, sen olduğun için seviyorum. Doğru olduğun için. İnsan olduğun için. Kendin olmaya çalıştığın, sorguladığın, aradığın için. Beni bir zamanlar sevdiğin için. Gel hadi, yine sev...
- Bu ne biliyor musun? Bu hayatı boyunca zamanın boşa geçmesiyle savaşmış bir kadının, aylardır tek bir günü özlemesi. Her gün, o günün tekrar yaşanacağına inanması, beklemesi. Bak ne hızlı geçiyor zaman. Bak neler yaşayamadık onca ayrı geçen zamanda. Bir gün daha yalnız geçirmeyelim. Bir günü daha ayrı geçirmeyelim. Gel. Hayatının merkezine beni koyma sakın, yalnızca burada olduğumu bil. Burada olduğumu ve her an gidebileceğimi. Onca zaman sonra yalnız seni sevdiğimi bil. Sevdiğimi ve bunu her an kaybedebileceğimi. Duygular değişir, insanlar değişir, durumlar değişir ve hatta hayaller bile değişir.
- Aramızdaki ilişki de değişir elbet zamanla. Ama bugün, eğer hala istiyorsan benimle olmayı, içinden küçücük bir şey gelip geçiyorsa bazen, gel. Ben de böylesine istiyorken seni, gel. Bir gün başkasını seversen, bir gün başkasını seversem, bir gün başkalarını seversek eğer, birbirimize darılmayalım. İnsanız çünkü. Bayılırız buna. Gel biz hayvanları örnek alalım. Ölene kadar seni seveceğime yemin etmiyorum. Sen de etme. Kimse de etmesin boş yere. Gel biz içimizden geldiği gibi davranalım. Yarın kimsenin umurunda değil. Ağaçların, mevsimlerin, kuşların bile umurunda değil. Gel biz de umursamayalım...
- Bu ne biliyor musun? Aşkın ne olduğunu unutmuş bir kadının haline şaşkınlığı. Aşkın ne olduğunu unutmuş bir adamın bu hale kızgınlığı. Kendimi terbiye edeceğim diyorsun ya, gel. Kendini sevgiyle terbiye et. Bırak o sıkı sıkı ördüğün duvarların yıkılsınlar. Bırak seni sevgimle sarayım. Çoğaltayım. İstemiyorum, istemiyorum, istemiyorum diyorsun ya, bırak kırayım inadını. İzin ver seveyim. Belki sen de yine seversin beni. Diğerleri ne derse desinler, eskilerin dediği gibi “sevdik” deyip geçeriz belki. Sen hele bir gel.
- Bu ne biliyor musun? Bu çok seven, çok masum seven, doğrudan seven bir kadının sevgisinden vazgeçme korkusu. Biliyorum birkaç zaman sonra yitip gidecek bu duygu. Yerine bambaşka duygular gelecek. Oysa bugün, öyle güzel ki seni sevmek. Bir başkası yok diyorsun ya, öyleyse gel. Düşmanın değilim senin, akraban değilim. Köşe bucak kaçma benden, biraz zaman ver. Gel indir kalkanlarını, kılıç yok elimde. Gel, hayır diyecek çok şey var, onlarla savaşalım birlikte. Dost olmayalım. Arkadaş olmayalım. Ruh ikizi hiç olmayalım. Bırakalım adını meraklıları koysun. Bu sevginin içinde hepsine yer var, gel. Kızmayalım, kıskanmayalım. Yormayıp yorulmayalım. Rakı içip sohbet edelim, yeni yeni fikirler üretelim. Dikenleri okşayıp yaprakları seyredelim. Seyahatler edelim, gel. Senin üzerinde takım elbisen, benim üzerimde çiçekli elbisem. O ılık, yumuşacık havada, meydanlarda dans edelim, gel. İnsan başka ne ister? Şimdi sen; yorgun, uykusuz onca yolu gelip bana kavuşan ayaklarını kesip atıyorsun, sımsıkı saran kollarını nereye koyacağını, merakla ve şefkatle bakan gözlerini nereye kaçıracağını bilemiyorsun ya. Bırak, onlar da gelsinler. Tamlarını bırak. Yaraların, eksiklerin de gelsinler. Cesaretini bırak orada. Dile getirmekten korktuğun özlemlerin, korkuların gelsinler. Güvenilirliğini bırak, güvenemeyişini umursuyorum ben. Umarsızlıklarını, umutsuzluklarını da al, gel. Birlikte iyileşelim. Bu ne biliyor musun? Bu sevilmeyen bir kadının sevgiliye çok açık mektubu. Bu bir teklif, bir çağrı. Bu bir itiraf. Bir kavuşma umudu. Hadi şimdi, şu an, her neredeysen kalk gel. Sıkılınca gidersin...