Aşk herkesin dilinde olan ,kimine göre cinsellik ,kimine görede karşı cinse duyulan ilgi olarak yaşadığı sanılan bir kavram olarak varlığını sürdürüyor.Fakat biraz düşünmeye zaman bulabilsek aşkın çoktan son demlerini yaşadığını belkide hakkın rahmetine kavuştuğunu anlamak çokda zor değil aslında .
Bizler bundan yirmi beş otuz yıl kadar öncesinde bir takım duygular yaşayarak aşık olduğumuzu düşünmüştük ama ne yazıkki zamanla bu duyguların aşk değil geçici bir his olduğunu anladık.Önceleri mektup diye bir şey vardı. Yatakların altında kitaplıktaki kitapların arasında gizlenen.Şiir defterleri vardı. Biraz yalnız kalınca ,birde içimizi ısıtan tatlı bir gülümsemeye muhatap oldukmu hemen kagıdı defteri elimize alıp şair kesilirdik.Mektuba özenle yazılmış bir biri ardına sıralanmış güzel sözcükler ve iltifatlardan sonra en alt satıra seni seven yada seni seviyorum yazıp mektubu sevdiğimize nasıl ulaştıracağımızın planlarını yapardık.
O zamanlarda her evde telefon hatta televizyon bile yoktu. Sokaklarda yarı çıplak gezen genç kızlar, kulakları küpeli atkuyruğu saçlı,tuhaf tuhaf kıyafet giyen ibiş sakallı gençlerde yoktu.Sokaklarda el ele değil yanyana yürümek bile ayıplanırdı.Ama sevgiler tertemizdi. Cinsellik değil tertemiz hisler hüküm sürerdi. Her şey toz pembe değildi belki ama bugünlerden çok daha iyiydi şüphesiz.
Sonra, ev telefonları yaygınlaştı. Gizli gizli telefonlaşmalar başladı. Sevgiliyle konuşurken engüzel kelimeler cümleler seçilirdi.Zaman geçti. O kara kutu , o sinsi aile düşmanı yılan hepimizin evine girmeye başladı.Ona televizyon diyorlardı. Karşısına geçen herkesi büyüleyen, kafaları karıştıran, izlettigi filimlerde dizilerde güzel kadınlar vr yakışıklı erkeklerle kadınları kocalarından kocaları karılarından soğutmaya başladı.
Aile bireylerinden baba güzel kadınları anne ise yakışıklı erkekleri düşlemeye başladı. Ailenin genç kızı filimdeki yakışıklı gençleri, ailenin genç oğlu ise ekran karşısında güzel kızları içini çekerek izlemeye başladı.Önce telgraf sonra mektup, arkasından ev telefonları devreden çıktı. Ve korkulan oldu. Kendisini hiç hissettirmeden aile bireylerindeki dirliği birliği bitiren bir teknoloji harikası cep telefonları kısa sürede herkesin evine girdi.
Arkasından bilgi çağı diye bilgi sayarlar onu tamamlayan internet yerini almakta gecikmedi. Dokuz yüzlü hatların iyice hırpaladığı gençlik facebook,twitterin, ilk okul çocukları ''Knight Online'' diye bir oyuna kul köle oldular.
Ben İstanbul'da yaşıyorum Etrafımda bir tane aşkın tarifini yapabilecek, yada aşık olan birini görsem ellerini hürmetle öperim . Sahtekâr aşıklar .
Ben etrafımda bir çok bekar genç kız görüyorum bir birlerine kaç arkadaşları olduğunu ''MSN'' de ne muhabbetler ettiklerini anlatan, ben çevremde saçı uzun veya jöle ile havayadikilmiş, ne gençler görüyorum kendisi müslüman ama papaz sakallı, kulağı küpeli üstelikyeni pantolonları yırtık. Televizyon dizilerindeki yataktan çıkmayan çıplak güzelleri, onlarla işbirligi yapan erkek oyuncuları, ve bu dizileri topluma izlettirmeye çalışan yapımcıları şiddetle kınıyorum.Aşka ahlaksız bir yorum getirdikleri için onları Allaha havale ediyorum.
Soruyorum, sizce bu gençlikten bu insanlıktan bir Leyla bir Mecnun, bir Ferhat bir Şirin çıkarmı ? Kerem ile Aslı' dan bahsetmeye ne gerek onlara ve tüm aşıklara Allah rahmet eylesin. AŞK ÖLMÜŞ AŞIKLAR BİTMİŞ. Allah bizleri ve çocuklarımızı ; seviyorum, aşığım diyen tüm cinsi sapıklardan korusun .
Yunus Emre der ki ;
Gönül arzular seni
Arayı arayı bulsam izini
İzinin tozuna sürsem yüzümü
Hakk nasip eylese görsem yüzünü
Ey sevdiğim gönül arzular seni
Yitirdim o dostu bilmem ne yanda
Sevgisi gönülde muhabbet canda
Yarın mahşer günü ulu divanda
Ey sevdiğim gönül arzular seni
Yunus senin methin eder dillerde
Sevilirsin bütün bu gönüllerde
Ağlayı ağlayı gurbet ellerde
Ey sevdiğim gönül arzular seni... (Alıntıdır )