Acı bir bir yazıyordu hüzün reçetelerini..
Ceset kokuyordu sanki oda.
Gözleri günde üç defa nöbet tutuyordu ağlamak için.
Beni öldür dercesine.
Belki de hayallerinin cinayetinden kalan bir kokuydu bu..
Kim bilir?
Odanın her yanında yarım kalmış cümlelerle dolu,
Buruşturulmuş kağıtlar ve nöbet tutan gözlerin uzaklara dalışından, yaktığı halde içmeyi unuttuğu sigaranın yere düşmüş külleri.
Belki de bu izmarit parçaları bir örnekti haline.
Aslında içebilirdi onları.
Ziyan etti.
Unuttu..
Ve unutulan herkes yok olmaya, kaybolmaya mahkumdur deriz.
Böyle mi ifade ediyordu kendini bize yalnızlık?
Hayatından tutam tutam mutluluk çalan aşk, onu da bu yüzden mi böyle yapmıştı?
Kapı gıcırtıları heyecan vermeyecekti artık ona.
Yolda gördüğü el ele gülen insanlar,
Ya da okuduğu aşk romanları.
Yazdığı şiirler de hatta.
Yediği yemek bile tuzlu gelecekti..
Ve geliyordu zaten.
Artık, camların buğusuna "O gelecek" , "Belki bir gün" diye yazdığında sevinen ve o buğu yavaş yavaş kaybolduğunda ise darmadağın olan bir yüreğe sahip olduğunu anlıyordu yavaş yavaş.
Aynalar kırıktı odasında..
Nasıl mutsuzluk hayal etmemişse insan, onu da görmek istemeyecekti elbet.
Kısacası bunun kurbanıydı o cam kırıkları..
Paramparçalık'ta halini ifade ediyordu ne yazık ki..
Buruşturdu kağıtları tek tek açası geliyordu..
Yarım kalmış cümleleri bitirmek istiyordu ama o duymayacaktı.
Aklına geldikçe yeni bir hayale daldığından aklına bile getirmemeye çalışıyordu.
O'nu..
..
Ne yazık ki,
Neye bu kadar sıkı sıkı bağlandıysa insan hep acı çekmiştir..
Kalktı biraz yürüdü ceset kokan odanın içinde..
Camı açmıyordu.
Çünkü hoşuna gidiyordu nedense.
Ayaklarına batan cam kırıkları her yeri kan içinde bırakıyordu.
Gördüğü kırmızılıkları hemen maviye boyuyordu.
Fobi değildi bu.
Sadece nice intiharlardan zor alı koymuştu kendini.
Ve kırmızıda bunu hatırlatıyordu.
..
Her şey onu hatırlatıyordu kısacası.
4 duvar arasında da yalnızlık ve derin bir acı çekmek kolay değil.
Nereye bakarsan oraya sürüklersin anılarını.
Bu bir kağıt parçası olsa bile..
Akrep ve yelkovanı bıçaklamadıkça,
Kanlar kırmızı yerine mavi akmadıkça,
Bizim şarkımız dediğiniz şarkıyı hafızanızdan silemedikçe,
Onunla otururduk dediğiniz bank'ı belediye kaldırmadıkça,
Elinizin soğukluğu O'nun eli olmadan ısınmadıkça,
Yavaş yavaş öleceğiz hepimiz..
Yaşarken hemde.