Aşkının içine saklanmış o tuhaf nefretle boğazımı sıkıp gideceksin. Beni en çok sen sevmiş olduğun için üstelik, hiç şüphe çekmeyeceksin.
Bana aşık olabilirsin…ama müttefikim değilsin…Beni ufalamak niçin hoşuna gidiyor bilmiyorum. Sözlerinle olmazsa bakışlarınla eziliyorum.Aşkının fırtınası hiç durmaz mı?


*Bir kedi bile okşanırken tırnaklarını saklar. Oysa senin en büyük takdir cümlelerime batan dikenli sözlerin var. Sevgiyle aşkın en büyük farkı bu belki de. Sevgi daima yaratır. Aşk çokça yıkar.

*Bazen tek tük sözle kapanan telefonlar,sıkıntılı bir iç geçiriş, erken bir uyku hali…Kavgasız yere içimde çatırdayan artık neyse, o gecelerde boğazıma takılıp kalıyor.
Ütü mü sürmek lazım acaba cümle aşklara? Genç yaşta bu kadar kırışık beni hasta ediyor…Bugün ak dediğine yarın kara demek, dengeli olmayı sadece ip cambazlarının hüneri sanarak yaşamak bizimkisi.


*Bendeki bu lanetli ruh, kendi bedenini asla benimseyemedi. Durmadan dışarılara taştı. Sancılı ve huzursuz voltalar attı cennetten cehenneme. Sonunda seçimsizliğinden dünyaya sıkıştı.Şimdi kalbim kalbine bir yuva, ruhum bedenine bir vücut buldu diyorken, aşkınla öldüreceksin beni...Ölümden kortuğumu sanma.Bir kez doğdum ama defalarca öldüm şimdiye dek. Korkum ölmekten değil. Korkum ölümün senden gelmesi…Yüreğime sardığımın binbir köşesinden çekiştirerek yüreğimi paramparça etmesi…
Aşkımın kırmızısı niye hep kan kokuyor?