Peygamber Efendimizin doğumundan iki veya üç yıl önce Mekke'de doğdu. Peygamber Efendimiz, annesinin vefatından sonra dedesi Abdülmuttalib'in yanında kaldığı sırada, Hazreti Abbas ile birlikte büyüdü. Gençliğinde ticaretle uğraşan Abbas bin Abdülmuttalib, Peygamber Efendimiz İslamiyeti anlatmaya başlayınca, karşı çıkmayıp, akrabalık gayretiyle O’na yardımda bulundu. Müslüman olmadığı halde Akabe biatinde Peygamber Efendimiz'in yanında bulunup, orada tesirli konuşmalar yaptı. Müslüman olmadan önce Kabe’yi ziyarete gelen hacılara su dağıtma "sikaye" ve onlara yemek verme "rifade" ve Kabe'nin tamiri vazifelerini yapardı. Müslüman olduktan sonra da bu vazifeleri devam ettirdi. Bedir Savaşı'na istemiyerek, Mekke’den kafirlerle birlikte geldi. Savaşta müslümanlar zafer kazanınca esir edilip, Medine'ye götürüldü. Kendisi ve kardeşinin oğulları için para verip kurtuldu. O yıl iman etmekle şereflendi. Müslüman olunca, Peygamber Efendimiz onu, Mekke'de vazifelendirdi. Mekke'de Müslümanlar onun himayesinde rahat ettiler. Mekke fethi hazırlıklarının tamamlandığı sırada Medine'ye göç etmek için yola çıktı. Zülhuleyfe denilen yerde Resulullah'a kavuştu. Ailesini Medine'ye gönderip, Mekke’nin fethinde Peygamber Efendimiz'in yanında bulundu. Peygamber Efendimiz ona; "Ey Abbas! Ben peygamberlerin sonuncusu olduğum gibi sen de muhacirlerin sonuncususun" buyurdu.
Mekke'nin fethinden sonra yapılan Huneyn Gazası'nda da bulundu. Hazreti Abbas, Peygamber Efendimiz vefat edinceye kadar onun yanından ayrılmadı. Peygamber Efendimiz vefat edince, cenaze tekfin ve gasl (yıkama) işleriyle ilgilendi. Hazreti Ali yıkadı, Hazreti Abbas ve oğulları su döktüler. Kefenledikten sonra, Hazreti Aişe'nin odasına defnettiler. Hazreti Ebu Bekr, Ömer ve Osman, halifelik zamanlarında Hazreti Abbas'a büyük ilgi ve hürmet gösterdiler. Hazreti Ömer fetihlerden elde edilen ganimetlerden Hazreti Abbas'a hisse ayırdı. Hazreti Ömer, Mescid-i Nebevi'yi genişletmek isteyince, Abbas genişletme sahasında olan evini ve yerini hediye etti. Hazreti Ömer'in halifeliği zamanında Medine'de kuraklık oldu. Hazreti Ömer; "Ya Rabbi! Resulullah'ın amcası hürmetine sana yalvarıyor ve onun hürmeti için senden mağfiret ve ihsan diliyoruz” diye Abbas bin Abdülmuttalib'i vesile ederek dua etti. Halifenin emriyle o da dua edip, duası bereketiyle, daha duası bitmeden yağmur yağdı. Yağmur neticesinde meydana gelen seller sebebiyle Medine sokaklarından geçilemez oldu.
Abbas radıyallahü anh ömrünün sonuna doğru göremez oldu. Hazreti Osman'ın şehit edilmesinden evvel Medine'de vefat etti. Cenaze namazını Hazreti Osman kıldırdı. Cennet-ül-Baki Kabristanı'na defnedildi.
Hazreti Abbas, beyaz tenli, güzel yüzlü, yakışıklı, iri yapılı ve uzunca boylu idi. Sesi pek kuvvetli ve gür idi. Peygamber Efendimiz'e yakınlığı ve faziletlerinin çokluğundan dolayı herkes tarafından sevilir, sayılır ve hürmet edilirdi. Çok zengin ve cömert olup, ikram ve ihsanları boldu. Köleleri satın alıp hürriyetine kavuştururdu. Yakın akrabayı ziyaret etmeğe dikkat eder, muhtaç olanlara yardımda bulunurdu. Kızlarından başka on erkek evladı vardı. Bunlardan Abdullah bin Abbas ilimde çok yüksekti. Abbasi halifeleri, Hazreti Abbas'ın soyundandır. 652 (H. 32) senesinde Medine-i münevverede vefat etti.
Peygamber Efendimiz onun üstünlüğüyle ilgili olarak buyurdu ki; "Abbas bendendir. Ben Abbas'danım. Abbas amcamdır. Beni korumuştur. Ona eziyet eden, bana eziyet etmiş olur."
Bu, Abdülmuttalib oğlu Abbas'tır. Kureyş'te en cömert ve akrabalık bağlarına en saygılı olandır.
Abbasoğullarından melikler olacak, ümmetimin başına geçecekler, Allahü teala dini onlarla aziz ve hakim kılacak.
Abbas radıyallahü anh buyurdu ki:
"Kendisine iyilik yaptığım hiç kimsenin kötülüğünü görmedim. Kendisine kötülük yaptığım hiç kimsenin de iyiliğini görmedim. Onun için herkese iyilik ve ihsanda bulunun. Çünkü bunlar sizi kötülüğün zararlarından korur."
Hazreti Abbas, Peygamber Efendimiz'den otuz beş hadis-i şerif rivayet etti. Rivayet ettiği hadis-i şeriflerden bazıları şunlardır:
Rab olarak Allah'ı, din olarak İslam'ı, peygamber olarak da Muhammed'i (aleyhisselam) kabul eden, imanın tadını tadar.
Allah korkusundan mü'minin kalbi ürperdiği vakit, ağacın yaprakları düşer gibi günahları dökülür.