Garip bir duygudur.
Diğer duygulara benzemez.
Esen yel gibi değildir etkisi; her şeyi batıran, boğan sele benzer.
Ne kızgınlığa,
Ne öfkeye,
Ne nefrete,
Ne kine benzer!
Sevgi, aşk, tutku gibi “herhangi” bir duygu da değildir kırgınlık.
Bir defa, kırılabilmek için “emek” vermek vermiş olmak gerek.
Yani alın teri gerekir ilişkinin her anısına.
Çaba vardır, direnişler vardır karşılaşılan her zorluğa karşı.
“Olmadı” denilen her yerde, yeninden üretiş vardır ilişkiyi.
Tam vazgeçecekken, affedecek bir mazeret bulmak vardır hissedilen duygu hatrına.
İşte sonra o duygu gelir her şeyi verdiğinde
Kırılma!
Kırılma, tükenme anıdır bir ilişkinin kişide.
Artık yapılacak, yapacak başka bir şeyin olmadığı andır.
Öfke gibi birden açığa çıkmaz.
Kayayı delen su misali, derine işler.
Zamanla, yavaş yavaş belirir, her darbeden sonra ayakta kalmaya çalışır kişi.
Ve bir süre sonra o kadar çok derine işlemiştir ki kaya delinir.
Yüksekten düşmüştür vazo!
Kırılmıştır, parçalanmıştır yani.
Kırılış, tükeniş olduğu için kişide; düzeltmek için çabalamak anlamsız hale gelir.
Geçmişin, yaşanılanların hatrına içindeki yarayı kapatmak istese de kişi, onarılmaz artık, onaramaz yarasını.
Derinden yemiştir bıçağı çünkü.
Telafisi var mı?
Vardır elbet.
Kırılmanın şiddeti, sevginin derinliğini gösterir.
Karşı tarafı sevdiğinin, ona emek harcadığının göstergesidir kırgınlık.
Kendini değil de “onu” sevdiğinin göstergesidir!
Verilen çabanın “yalandan bir emek” olmadığının göstergesidir.
Bu yüzden kırılma duygusu “gerçek bir sevgiden” kopar.
Gerçek bir sevginin hayal kırıklığına “mesken” olur.
Sevginin hayal kırıklığıdır yani.
“Düş” hissidir tüm yaşananlara.
Sevginin ürünü olduğu için “tamiri” vardır kırgınlığın.
Ama “emek” ister karşılığında, “çaba” ister.
Verilen emek karşılığında sergilenen güvensizliklere “tahammül” ister.
Kırgınlığı tamir etmeye çalışana “sabır” ister.
Her duvara çarpışta yılmadan yanında “olmayı”, yanında “kalmayı” ister.
Kırgınlığın hakkını verdiği zaman emek, karşılığını bulur her zaman!
Kırgınlık, yeniden “bağlanmaya” döner,
Yeniden “sevgiye”, yeniden “değere”, yeniden “öneme” döner.
Kırılabilmek önemlidir.
“Kişilik” göstergesidir kırılabilmek!
Kızgınlık, öfke, kin ne kadar çocukçaysa; kırgınlık o kadar yetişkin duygusudur.
Eğer biri size kırılmışsa, anlayın ki gerçekten “değer” görmüşsünüzdür.
Eğer birine kırılmışsanız, anlayın ki o kişiye hissettiğiniz şey “gerçek” bir duygudur; yalandan, çocukça, basitçe, geçici bir heves değildir.
Çocukça bir oyun olmadığının göstergesidir yaşananların.
Bazen, anneye,
Bazen babaya,
Bazen sevgiliye,
Bazen emek verilmiş bir dosta,
Bazen yaşadığın şehre,
Bazen de hayatadır kırgınlık!
Ve bazen de seni yaratanıdır…
Derindir!
Yıkıcıdır!
Kişiyi de ilişkiyi de derinden sarsar!
Bazen “eyvah” dedirtir.
Bazense suskunluk, sessizliktir yaşanan.
Bunu da en iyi Necati MERT bilir.
Değil mi hocam?