Büyük çocuk olmak, “büyük” olmanın zorunlu koşulunu barındırır içinde…
Bir defa o; iki insanın bir araya gelişinin ilk ürünüdür!
Çoğu zaman hesaplanmadan, erkeğin ve kadının deli dolu zamanlarında gelir dünyaya …
Anne ve babanın; anneliğin ve babalığın ne anlama geldiğini, ne demek olduğunu bilmedikleri bir dönemde, çoğu zaman hesapsızca, farkında olmadan, hayatla oyun oynarken birden oluverirler…
Anneyi ve babayı “tecrübesiz” yakalar büyük çocuk.
Anne, çocuk bezini yıkamanın ne demek olduğunu, bir çoğun nasıl uyutulacağını, ne tür rahatsızlıklar geçireceğini bilemediği bir dönemde, yani kendisinin de çocuk olduğu bir dönemde yakalanır “büyük çocuğa”…
Baba, deli dolu heyecanların içinde savururken kendini, kollarında buluverir onu. Ona sahip olmanın utangaçlığını yaşar çevresindekilerle çoğu zaman. Onu istediği zaman sevemez, ayıptır çünkü! Babası vardır, atası vardır, o da çocuktur henüz, o da büyümemiştir…
Evliliğin tüm “tarihine” tanıklık eder büyük çocuklar.
Yokluk, yoksulluk, zenginlik, kavgalar, uyum sorunları, çatışmalar, güvensizlikler, kırgınlıklar, kısa-uzun ayrılıklar vs. anne ve babanın, annelik babalık serüvenlerinin en başında beri “ta” içinde yaşarlar…
Annenin ve babanın tüm acemiliklerini içinde eritmek, bunlara rağmen büyümek zorunda kalır ve bu büyüyüş zor, sancılıdır.
Anne ve babanın öğrenmeye koyuldukları annelik ve babalıkları sırasında, o “büyümek” zorunda kalır.
Tüm “acemilikler” ona rast gelir.
Tüm evliliklerin ilk yılları sancılıdır. Uyum süreci zor geçirilir.
Bu dönemdeki dayanılması zor tartışmalara “o” şahitlik eder. Anne ve babanın kavgalarının; korku, güvesizlik yükü onun üzerine düşer…
İlk “o” büyür, ilk “o” sorumluluk altına sokulur.
Henüz 10 yaşındadır Ayşe ama ayaklarının altına koyduğu tabureyle bulaşıkları yıkamaya çalışır,
Ahmet 11 yaşındadır ama dışarıdaki odunları kırıp sobaya taşımak, annesiyle pazardan fileleri taşımak onun işidir…
Elektrik, su telefon faturaları onların görevleridir…
Hem sorumlulukları hem de örnek olmaları gereken küçük kardeşleri vardır…
Örnek oldukları küçük kardeşlere, anne ve babalar evde olmadığında; onların sorumluluklarını almak, büyüklük yapmak ya da büyümüş davranmak zorundadır…
Tüm bu zorluklara rağmen ailelerin genelde en başarılı çocukları, ailenin büyük çocuklarıdır.
Her anlamda başarılılık durumu, diğer kardeşlere nazaran daha yüksektir.
İlginç bir tespitse, ailenin en tecrübeli zamanına denk gelen son çocuk, ailenin genellikle en “sorunlu” çocuğudur.
Büyük çocuk ne kadar güçlüyse, “küçük çocuk” çocuk kalacak kadar zayıftır…
Büyük çocuklar hırslı, kendine güvenen tiplerdir genelde…
Küçük çocuklarsa, ürkek, güvensiz, kaprisli yapı içindedir çoğunlukla...
Ailenin “en tecrübeli” zamanında yetişmesine rağmen, “en sorunlu” çocukların bunlardır …
Konuyla ilgili uzmanlar bilir; tek erkek çocuk, tek çocuk, ailenin son çocuğu genelde sorunludur…
Neden?
Neden tecrübe bir işe yaramıyor?