Helenistik Çağın bir ürünü olan museion, İlk Çağ Grek kültüründe düşüncelere dalınacak bir yer, bir felsefe kurumu; esin perileri Musaların tapınağı idi. MÖ 306 – 285 yılları arasında Mısır’ ın bugün İskenderiye olarak bildiğimiz kentinde yer alan saray bahçesinin ortasına museion (müze) yapılmıştır. Müzenin çevresinde kitaplık, amfiteatr, gözlemevi, yemek ve çalışma odaları, botanik ve hayvanat bahçeleri yer alırdı. Hem üniversite hem akademi hem de manastır niteliği taşıyan bu müzede Yunanistan’ ın ve doğu ülkelerinin eski ve yeni sanat yapıtları toplanır, belgelenir ve korunurdu. Bu anlamda İskenderiye Müzesi günümüzdeki müze anlayışının temelini oluşturmaktadır. Romalılar başlangıçta müze sözcüğünü felsefi tartışmaların yapıldığı yer olarak kullanmışlardır. Sonraki dönemlerde Bergama, Antakya, Roma ve Atina’da müzelerin kurulduğu bilinmektedir.
Orta Çağda tapınaklara ve dinsel törenlerle ilgili kutsal yerlere hediye edilen veya adak olarak bırakılan çeşitli objeler ve eşyalar koleksiyonların temelini oluşturmuştur.
Rönesans Döneminde, yeni arayışların yanı sıra araştırmalar ve yayınların artması sonucu bilim ve sanatta hızlı bir ilerleyiş gerçekleşmiş; koleksiyonculuk da buna bağlı olarak gelişmiştir. Eski eşya ve eski eser toplama merakı 16. yy.ın başında bütün dünyada yayılmış, toplanan eşyalar daha sonra müzeler için malzeme oluşturmuştur. 16. yy.ın ortalarında “müze” sözcüğü ilk defa İtalya’da “Medici” ailesine ait bir koleksiyonun tanıtılmasında kullanılmıştır. Yine bu yüzyılda sanat eserlerinin korunduğu ve sergilendiği müze ve galeriler kurulmaya başlanmıştır.
18.yy.da müzeler herkesin yararlanabileceği kurumlar hâline getirilmiştir. 1746 yılında Fransa Krallığı’nın sarayında toplanmış olan tarihî sanat eserlerinden genel bir koleksiyon yapılmış; eserlerin halka gösterilmesi düşüncesi ortaya atılmıştır. 1750 yılında Lüksemburg Müzesi kurularak bu düşünce gerçekleştirilmiştir. Lüksemburg Müzesi dünyanın bilinen ilk resmî müzesidir. İngiltere’de ise 1759 yılında British Müzesinin temelleri atılmıştır. 1863 yılında bir İngiliz koleksiyoncu topladığı eserleri Oxford Üniversitesine bağışlamıştır. Bu koleksiyon ilk defa halkın görüşüne ve kullanımına açılmıştır. Böylelikle İngiltere’de modern anlamda ilk müze kurulmuş olur.
ABD’de 1773 yılında Güney Carolina (Kerolayna)’da Charles (Çarls) Müzesi ilk “halk müzesi” olarak açılmıştır. 1793′te Fransa’da bulunan Louvre (Luvr) Sarayı’nda bir müze kurulmuş ve burada Avrupa’nın birçok ülkesinden elde edilen paha biçilmez hazineler ve savaş ganimetleri sergilenmiştir. Bu dönemde Madrid, Berlin, Budapeşte, Prag, Münih gibi Avrupa’nın birçok başkentinde önemli müzeler açılmıştır.
19. yy. da dünyanın birçok ülkesinde büyük müzeler kurulmuştur. 1874′te dünyanın en büyük müzelerinden biri olan Amerikan Tabiat Tarihi Müzesi, 1880 yılında ise New York Metropolitan Sanat Müzesi hizmete açılmıştır. Japonya’da Tokyo Ulusal Müzesi (1872), Avusturya’da Viyana Sanat Tarihi Müzesi (1891), Belçika’da Brüksel Güzel Sanatlar Kraliyet Müzesi (1830), Fransa’da İnsanlık Tarihi Müzesi (1878), İtalya’da Ulusal Müze (1865), Yunanistan’da Atina Ulusal Arkeoloji Müzesi (1866) gibi çok sayıda müze kurulmuştur.