Öyle bir canavardır ki kıskançlık,
beraberinde tedirginliği, endişeyi ve huzursuzluğu da getirir.
Beyni böcek gibi kemiren soruların başlıca kaynağı da kıskançlıktır.
Terk edilme ihtimaliniz çoğaldıkça sorular artar.
Kesin ve net yanıtı yoktur hiçbir sorunun,
Mantık ve akıl sürgündeyken sizi terk etme ihtimali olan sevgilinin her davranışı,
her sözü sadece ve sadece kıskançlık süzgecinden geçirilecektir.
Bir zamanlar minik oyunların, aşka katılan tadın sebebi olan kıskançlık,
sevgiliye düşmanlık duymanıza neden olacaktır artık.
Ve düşmanlık insanın içindeki şiddeti körükleyecektir elbette.
Kıskançlık ateşini bastırmaya kalkmak, başka şeylerle ilgilenir gibi görünmek
bataklıktan çıkmaya çalışan insanın hareket ettikçe çamura daha da gömülmesine benzer.
Yanlış, yanlış üstüne eklenir…
Mantık ve aklın ardından benlik ve kişilik de çıkar sürgüne.
Siz sevgiliyi kaybetmeme uğruna değişmeye çalıştıkça
yüreğinizdeki huzursuzluk sizi yerinizde bir dakika bile oturamaz hale getirir.
Üstelik değişmek uğruna yapılan hatalar sevgiliyi kaybetme ihtimalini daha da güçlendirir.
Kıskançlığa tamamen teslim olmuşsunuzdur artık.
Bu noktaya nasıl geldiğinizi hatırlamazsınız bile.
Hangi olay, hangi kişi neden olmuştur bir önemi de yoktur artık.
Şiddet yavaş yavaş kendini göstermeye başlar.
Kendinize ya da ona zarar verme duygusunun kıyısında dolaşıp durursunuz.
Bu duygudan kurtulmanın tek yolu, bütün bunlara konu olan sevgiliden kurtulmaktır.
O sevgilinin diktiği ama üzerinize tam oturmadığını bildiğiniz halde giymekte ısrar ettiğiniz
aşk giysisini çıkarmanın zamanı gelmiştir.
Bu tutsaklığı yaşamaktansa kar altında çıplak kalmak çok daha iyidir.
Ve elbette, üzerinize tam oturan bir giysi, bir yerlerde sizi beklemektedir…