Her şey bir yana...
Onlar, benim en yüce, en değerli duygumu elimden aldılar...
(.....)
Daha ilkokulun üçüncü sınıfında, Emine nenem bana ilk duaları öğretmişti, bir çift mavi çorap almıştı tamı tamına okuduğumda...
Ayağımda mavi çoraplar, Osman amcam elimden tutmuş, Bozova'da cuma namazına götürmüştü beni... ?

Sonra...
Sonra küçük aklım erdikçe ve din adı altında sahtekârın yaptıklarını gördükçe, o ilk duygularımı özlemeye başladım...
Yüreğimdeki huzur beni terk etmişti...
Tertemiz bir ibadethanede, bilge yüzlü, dünyanın kirinden uzak, aklı-bilimi-ilmi-medeniyeti reddetmeyen... Bana sevgiyi-şefkati-barışı-merhameti ve iyi insan olmayı anlatan bir din adamının yanına koşmayı çok isterdim...
Ama olmadı...
Din örtüsünün altına gizlenenleri gördüm...
Çıkarların, sahtekârlıkların, yalanın, dolanın, siyasetin kirli insanları benden önce kapmışlardı oraları...

Ve ben dışarıda kaldım...
Onlarla birlikte olmamak için... Onlarla hiçbir şeyi paylaşmamak için... Öyle uzakta tek başıma...
Belki bu yazıyı okuyunca çoğunuz "Beni anlatıyor" diyeceksiniz...
Çünkü o sadece ben değilim...

En çok bunun için kızıyorum; inanç gibi insanın en masum duygusunu, siyasete, ticarete, kirli-pis çıkarlarına alet edenlere...
Bu sahtekâra en çok kızmam bundan...
Duygularımı çaldılar...
Sığınacak yerimi aldılar benden...
Bir gece karanlığında, hiç kimse yokken ayakta... Gözlerimi kapatıp da koşup gidebileceğim tek yeri aldılar elimden...
En çok bu yüzden...
Kızgınım...