«Derd-i dâğ-ı aşk kim itmez tahammül Kâf ana. Hoş döyer bu nâ-tüvan gönlüm benim insâf ana» (Aşk yarasının ıstırabına Kaf Dağı bile tahammül edemezken benim bu zayıf ve çelimsiz gönlüm yine iyi dayanmaktadır. Biraz insaf ona.) (Gedizli Hasbî)
Kaf Dağı, varlığına inanılan efsanevî bir dağdır. Dünyanın etrafını çevrelediğine ve aşılmasının imkânsızlığına inanılan dağlar zinciridir. Cinnistan, Kuhistan, Cabülsa (Cabülka), Şahmaran ülkesi, Kuh-ı Şu'a, Bi'rü'l-cin, Cebelü'l-Kamer gibi hayâlî mekanlardan birisidir.
Kafdağı, dünyayı kaplayan büyük dağ olup Ankâ Kuşu'nun mekânı (yaşadığı yer) olarak tasavvur edilir. Kâf, eski inanışlarda güyâ İran'daki Elburz Dağı imiş. Doğu inanışlarındadır. Eşher-i Akvâl üzere yeşil bir zümrütten yâhut da zebercettendir. Ejderha melekler tarafından bu dağların arkasına atılırmış.
Mitolojik dağlardan olan Kaf Dağı'nın dünyayı çevrelediğine, öteki dağların Kaf Dağı'nın dalları ve damarları olduğuna, Kaf Dağı'nın yeryüzündeki bütün dağların anası olduğuna inanılırdı.
Kur'ân'da Kafdağı ile ilgili herhangi bilgi olmadığı gibi, sahih hadislerde de yoktur. Bu rivâyetlerin muharref İncil ve Tevrat'a dayan hurafe ve İsrailiyyat olduğu, eski âlimlerin hiçbir tenıkide tabi tutmadan bunları eserlerine aldıkları bildirilmektedir.
Kaf Dağı, bâtında insanın vücudu demektir. Kaf dağını aşmak; salikin ef'alinin, sıfatının ve zatının Hakk'ın olduğunu, bir insanı kâmil ile zevk etmesidir.[9] Anka'nın, Simurg'un, Kaf Dağı'nın vücudu olmadığı halde, tevhit ehli bunların ne olduğunu bilir. Örneğin: Kaf Dağı, insandır. "İnsan her şeydir" demek kolaydır, ama mertebelerini bilmek zordur. Kurân, bellidir, yazılmıştır, hatta pek çok dile de tercüme edilmiştir. Ama önemli olan, onun âyetlerinin hakkını verebilmektir. İşte namaz konusu... Tevhit ehli her an namazdadır, ama avamın bunu anlamasını beklemek hayal olduğu için, onlara salât-ı mefruze (beş vakit namaz) farz olmuştur ki, bunun vasıtasıyla intizama girsinler.
Kafdağı'nı, "dünya etrafındaki okyanusu kaplayan hava küresi (küre-i nesîmî) dir" diye tevil edenler de vardır.
Kafdağı, edebiyatta, özellikle masallarda, uzaklığı ve olağanüstü büyüklüğü simgelemek için kullanılan; arkasında acayip yaratıkların, devlerin bulunduğu düşünülen sembol dağdır.
Kaf Dağı, masalda uzağı ifade eden bir semboldür. Uzak ve yorucu yola giden masal kahramanı genellikle “Kaf Dağını” aşmak zorundadır.
Bazı Türk halklarındaki efsaneye göre Alp Karakuş (Mitolojik Simurg kuşunun Türklerdeki adı), Kaf Dağı'nın arkasındaki geniş ve karanlık alandaki dünya ağacının üzerinde yaşarmış. Bu ağaç, geçit vermeyen dağlardan, kimsenin gidemediği tehlikeli yollardan kırk gün gitmek suretiyle bulunabilecek bir yerdeymiş. Yani mitolojiye göre Kaf Dağı'nın arkasındaki karanlık mekândaymış.
Halk arasında anlatılan başka bir söylenceye göre, Hz. Ali, devleri Kaf Dağı'nın ardına bağlamıştır. Devler, her sabah uyandığında sorarlar; “Ali Yaşıyor mu?” “Yaşıyor” karşılığını alınca dururlar.
Dede Korkut hikâyelerinde Sarı Saltuk, İblis'e karşı, cinlere karşı korkusuzca savaşmış, Basat'ın Tepegöz'ü öldürdüğü gibi o da Yiyir Alagöz'ü alt etmiş, Kaf Dağında gözleri tepelerinde olan bir kavmi kırmıştır.
Battal Gazi Destanı'nda; Battal Gazi, destan boyunca kılıktan kılığa girerek bir insanın yapamayacağı işleri başarır. Masal dünyasını andıran Kaf Dağı bölgesine gittiği zaman Kaf Dağı ve çevresinde yaşayan tüm halkları kendisine bağlar. Oğulları Ali ile Nezir devler tarafından tutsak alındığında onları kurtarmak için büyük bir mücadele verir. Bunun için de yetmiş iki kralın derisini yüzer ve her halka kendi krallarının kılığında görünür.
Bınbir Gece Masalları'nda.Şehzade Elmas, Kaf Dağı'nın ortasındaki Vâkâk şehrine gidebilmek için El-Sımurg'un üzerinde yedi okyanusu aşar.
Ferideddin-i Attar'ın "Mantık El-Tayr" adlı kitabında, padişahlarını (Tanrı'yı) arayan otuz kuşun zahmetli bir yolculuk sonunda Kaf Dağı'nın yedinci tepesinin (yedi gezegenin yörüngeleri) ardında Simurg'da (farsça otuz kuş) kendilerini bulması vahdet-i vücud anlayışını aktaran en güzel hikâyelerden biridir.
13. Yüzyıl mutasavvıflarından Ferüddin Attar, "Kuşların Dili" adlı alegorik eserinde mistik bir öykü anlatır: Dünyadaki bütün kuşlar bir araya toplanarak kendilerine bir kral seçmek isterler. Hepsinin ortak arzusu, "Simurg" diye adlandırılan efsanevi kuşu kendilerine kral seçmektir. Bu amaçla, hep birlikte, Tanrı'nın sembolü olan Simurg'un yaşadığı Kaf Dağı'nın ardına ulaşmak için yola çıkarlar. Yolları, uzun ve yıpratıcıdır. Daha yolun başında yarısı ölür. Kalanlar, yedi vadiden geçerek Kaf Dağı'nın ardına ulaşırlar. Sayıları, otuza inmiştir. Tüyleri yolunmuş, kalpleri kırılmış, ruhları ve vücutları yanmıştır. Son geçitte onlara, "Eğer kendinizi ateşe atamıyorsanız, hayatınızı olmayacak şeyler için harcamayın"denildiğinde, "Pervane kendisini ateşten nasıl kurtarabilir ? Madem ki o ışığa özlem duymaktadır." diye yanıt verirler. Ve bu yanıttan, daha doğrusu benlikten vazgeçişten sonra, Simurg'un yüzüne bakmaya hak kazanırlar. Simurg, karşılarındadır ve onlardan başka bir şey değildir. Bir başka deyişle, onlar ve Simurg tek bir varlıktır.
"Dağların .Anası" olan Kaf Dağı, yeşil zümrüttendir ve Phoenix (Grek), Simürg (İran) Zümrüd-i anka (Arap) adlarıyla anılan efsanevi kuşun yurdudur. Kaf Dağı'nın
ardında ise, dünyayı kana ve ateşe boğacak olan, Yecüc ve Mecüc'ler yaşamaktaydılar. "Iskender-i Zülkameyn", onları durdurmak için "Şeddi-i lskender"i inşa eder,. Bu olay, Kur'an-ı Kerim'in Kehf suresinde şöyle yer alır:
"Bana demir parçalan getirin, İki dağ yanının arası dolunca, o dedi ki: 'Üfleyin', onlar' onu bir ateş haline koyunca dedi ki: 'Bana erişmiş bakır getirin, onun üstüne dökeyim! Böylece onların onu aşmağa güçleri yetmedi ve onu delemediler. " (Kehf, 96-97)
Kafdağı, gerek halk arasında, gerekse bazı eski kaynaklarda olağanüstü özelliklere sahip bir dağın adı olarak bahsedilir. Çin, Hint, Japon ve Mezopotamya geleneklerinde de bulunan bu dağ motifi, dünyanın çevresini kuşak gibi sardığı kabul edilmiştir. Eski bilginlerin görüşlerine göre, dünyanın çevresi gemilerin geçemediği, kıyıları görülemeyen karanlık bir su kütlesi olan Bahr-i Muhit ya da Ukinanus (Okyanus) ile kaplıdır. Buna göre bu su kütlesinden sonra da her şeyi bir kuşak gibi çevreleyen Kaf Dağı gelir. Eski Arap yazarlarının verdikleri bilgilere göre, Kaf Dağı yeşil zümrüttendir ve gökyüzünün rengi onun yansımasından gelir. Bir başka kaynakta da Kaf Dağının zümrütten bir kayaya dayandığı, “el-Veted” denen bu kayanın, Allah tarafından kendi kendine duramayan dünyaya bir destek olmak üzere yaratıldığı belirtilir. İnsanların aşmasına imkân olmayan Kaf Dağına dünyanın sonu gözüyle bakılır. Bu dağ, görünen ve görünmeyen dünyalar arasındaki sınırdır.
İsmail Hakkı Bursevî, Kafdağı ile ilgili daha değişik bilgiler verir ve yeri geldikçe bazı izahlar yapar. Ona göre: "Bütün yeryüzü pınarları Kafdağı'ndan çıkar. Her iyi ve kötü, ondan içer; onu niyet ve ameline uygun olarak bulur".
"Allah Kafdağı'ndan önce altı dağ yaratmıştır. Yedincisi Kafdağı dır. O, yerin etrafında bir kayaya oturtulmuştur" diyen İsmail Hakkı, Allah'ın Kafdağı'nı, "yerin yedinci tabakası altındaki Cehennem ateşinden yer halkını korumak için yüksek bir kale gibi yarattığını" rivâyet ederek bunu şöyle yorumluyor:
Bunda Kutbu'l-aktâb'ın durumuna işaret vardır Çünkü O da derecesinin yüksekliği dolayısıyla bütün erenleri (kutupları) gözetir, kontrol eder Kafdağı diğer dağları koruduğu gibi, Allah da âlemi maddî ve mânevî âfetlerden O (kutbu'l-aktâb) vasıtasıyla korur.
Orta Çağ'da Avrupalıların dünya hakkındaki bilgileri çok azdı. Avrupalılar, dünyayı tepsi gibi düz zannetmişlerdir. Ortasında Kudüs varmışmış. Dünyanın kuzeyi buzlarla, güneyi ise kaynar sularla kaplıymış. Batıda sonsuz bir deniz, doğuda da Kaf Dağı varmış. Kaf Dağı'nın ötesinde cinler yaşarmış. Atlas Okyanusu'nun içinde gemileri çeken çok büyük girdaplar bulunurmuş. Bu sularda dolaşan gemiciler zenciye dönüşürmüş.
Kur'ân-ı Kerim'in ellinci sûresi olan Kâf suresi dolayısıyla müfessirler yeryüzünde mevcud olmayan bu dağ hakkında birçok rivayetlerde bulunmuşlardır. Bu rivâyetler Fahruddin Râzî gibi müfessirlerce zayıf görülmektedir.
Marifetnâme'de, "sahih rivâyetlere göre", "tefsir ve hadis âlimleri ittifakla şöyle bildirmişlerdir" gibi umumî ifadelerle Kafdağı hakkında bilgi verilmekte; fakat bilginin kaynağı, zikredilmemektedir. Marifetnâme'de şöyle denilmektedir:
"Yedi kat göklerin hey'et ve eşkâli sahih rivâyetlere göre, yedi çadır gibi olup, yeryüzünü çevreleyen iç içe daireler feklindeki sekiz Kafdağı'ndan yedisi üzerine karar etmişlerdir. Sekizinci dağıl birinci kat gök olan dünya semasının içinde yeryüzünü çevreler. Göklerin alt kısımları yedi Kafdağı'nda son bulur."
Bütün dağların damarlarının yeryüzünü çevreleyen Kafdağı'na bağlandığı, bu damarların zelzeleye bakan meleğin emrine verildiği, Allah Teâlâ bir yerin halkını günahtan alıkoymak istediğinde, meleğin o yerin damarını hareket ettirdiği, Marifetnâme'de verilen bilgiler arasındadır.
Cenabı Hakkın yarattığı yedi denizden en küçüğünün, dünyayı Kafdağı'nın ötesinden kuşattığını söyleyen İbrahim Hakkı'ya göre, Allah Teâlâ, yedinci kat göğün duvarı olan Kafdağı'nın ötesinde büyük bir yılan yaratmıştır. Bu yılan o büyük dağı başı kuyruğuna gelecek şekilde çevrelemiştir. Kıyamete kadar Hak Teâlâ'yı yüksek sesiyle tesbih eder.