Sâkînin Tedbiri‏

Bir padişah mecliste oturmuş, şarap içip sarhoş olmuştu. O sırada kapının önünden bir fakih geçiyordu. – “Şunu tutup meclisimize getirin ve ona da gül renkli şaraptan sunun!.” dedi. Hocayı tutup getirdiler. hoca suratını asıp oturdu. padişah kendi eliyle şarap sundu. Hoca kızarak reddetti arkasını dönerek oturdu:
– “Ben ömrümde bu berbat şeyi içmedim bunun yerine banazehir verin daha iyi.” dedi.
Padişah kızarak sakiye: – “Ey sâkî ne duruyorsun hocayı neşelendir hoş ve meclisimize uygun bir hale getir.” dedi. Sâkî bunun üzerine hocanın başına birkaç sille vurdu: – “Al şunu iç.” diyerek kadehi eline tutuşturdu. Hoca korkudan şarabı içti, içtikçe açıldı, neşelendi. Başladı latifeler yapıp meclisi neşelendirmeye. Aradan zaman geçince hoca tuvalet ihtiyacı duydu. Kalkıp gitti. Padişahın tuvaletinde ay yüzlü bir cariye bekliyordu. Hoca onu görünce aklı başından gitti, onunla sohbete başladı adeta dünyayı unuttu. Uzun bir zaman geçip hoca meclise dönmeyince padişah merak edip hocanın peşinden gitti. Cariyesiyle sohbete daldığını görünce kızdı, öfkelendi. Kızgınlığından gözleri kan rengini aldı. Bunu gören hoca hemen meclise döndü. Padişah da peşinden geliyordu. Meclise gelen padişahın hala kızgın olduğunu gören hoca sakiye seslendi:
– “Bre sâkî ne duruyorsun padişahı neşelendir, hoş bir hale getir.” dedi. Çünkü sakinin, padişahın da tepesine yumruk indirerek onu yola getireceğini sanıyordu. Bunu duyan padişahın kızgınlığı gitti gülmeye başladı. Hocaya: – “O cariyeyi sana ihsan ettim, al git.” dedi.