Bazı kaynarlarda "Nuh" olarak gösterilse de asıl adı "İsa". Edirneli. Doğum tarihi bilinmiyor. Kendisini yaşlı bir kadın büyüttü. Yüksek öğrenim görmedi. Kastamonu’da şöhrete ulaştı. Fatih Sultan Mehmet’in ihsanına nail oldu. Şehzade Abdullah’ın divan katipliğini yaptı. II. Beyazıd döneminde 1504 yılına kadar sarayda çalıştı. Bu yılda Şehzade Mahmut'un nişancası olarak Saruhan sancağına gitti. 1507'de şehzade ölünce tekrar İstanbul'a saraya döndü. Ölümü 1509 olarak tahmin ediliyor. Dil ve teknikte usta bir şairdir. Aşkla ilgili gazelleri önemlidir. Divan şiirinde Türkçe mazmunlar ve atasözleri kullanmasıyla dikkat çeker. Günümüze ulaşan bir divanı var. Kendinsen sonra gelen şairleri önemli ölçüde etkiledi. Divan şiirinin Necatî ile birlikte yülselme devrine girdiği söylenir.


Şair Necati Bey, Fatih Sultan Mehmed'in dikkatini çekmek istemektedir. Padişahın sohbet arkadaşı ve sadrazam Mahmut Paşa'nın akrabası olan Yorgi Amiruki'nin külahına, padişahla satranç oynamaya giderken bir gazeleni sıkıştırır. Külahtaki kağıt padişahın dikkatini çeker. Okur ve çok beğenir. 17 akçe ve Divan Katipliği ile Necati Beyi mükafatlandırır. Daha sonraları Necati Bey'in Fatih'e üç kaside daha yazdığı bilinir.


Eser itmez nidelüm ah-ı sehergah sana
Meğer insaf vire dostum Allah sana


Hoş olur sohbet-i mey gecede mehtap olıcak
Nur saç meclise gel kim demişüz mah sana


Nidelüm devr sunarsa sana şerbet bana zehr
Bu cihan böyle olur gah sana gah sana


Levh-i çehremde okumağa hikayat-ı gamı
Geceler subha değin şem' tutar ah sana


Göz yaşı encümeni rehber idünmezse eğer
Şeb-i gamda iremez aşık-ı gümrah sana


Gece gelmeyeceğin sohbete ey dil biliriz
Hele var gör ki ne yüzden toğar ol mah sana
............
Ey Necati taş iken lal ide hurşid gibi
Bir nazar eyler ise himmet ile şah sana.


GAZEL


Çıkalı göklere âhum şereri döne döne
Yandı kındîl-i sipihrün ciğeri döne döne


Ayağı yir mi basar zülfüne ber-dâr olanun
Zevk u şevk ile virür cân ü seri döne döne


Şâm-ı zülfünle gönül Mısrı harâb oldu diyu
Sana iletdi kebûter haberi döne döne


Sen durub raks idesin karşuna ben boynum eğem
İne zülfün koça sen sîm-beri döne döne


Kâ’be olmasa kapun ay ile gün leyl ü nehâr
Eylemezlerdi tavâf ol güzeri döne döne


Sen olasın diyu yir yir asılub âyineler
Gelene gidene eyler nazarı döne döne


Ey Necâtî yaraşur mutribi şeh meclisinün
Rak urub okuya bu şi’r-i teri döne döne


GAZEL


Beni cevrile öldürse dimen ol yâra kanludur
Halâl olsun ana kanum yiğitdür delikanludur


İşitdüm kim rakîb ölmüş habîbün ömri çok olsun
Kapudan bir seg eksilmiş anı sanman ziyânludur


O mâhı nâ-gehân görsem bana söylemeyüb geçse
Kalur barmağum ağzumda gören dimez ki canludur


Dimişdi öldürem seni ferâh ol tîg-i hışmumla
Dirîgaa ahdine durmaz sanasun Karamanlu’dur


Necâtî ey perî-çihre igen üftâde olmışdur
Yüzinün rengi zerd olmış gözinün yaşı kanlıdur


GAZEL


Tutalum zenbil ile gökden iner meh-pâreler
A begüm yerden mi çıkdı âşık-ı bî-çâreler


İhtiyat itmez misin andan ki ashâb-ı niyâz
Baş açub zârî kılub yerden göge yalvaralar


Câm-ı lâ’lünle şarâb-ı nâb hem-reng olmasa
Güvleyüb düşmezdi sâgar üstine âvâreler


Âfitâbum yüzün ağ alnun açıkdur gerçi kim
Sâye-vâr arduncadur bir nice yüzi karalar


Ey Necâtî çıkma yoldan aldanub güzellere
Şem’ gibi sanma kim dâim önünce varalar