19. yüzyılda yaşamış ve aynı mahlası kullanmış olan şairden (Manastırlı Nâilî’den) ayırabilmek için "kadîm" sıfatıyla anılır. Doğum tarihi bilinmiyor. Asıl ismi Mustafa ve İstanbullu. Yaşamıyla ilgili bilgi az. Ufak tefek, zayıf yapılı biri olduğu, anne ve babasını gençliğinde yitirdiği sanılıyor. Divan-ı Hümayun’da katiplik, maden kalemi baş halifesi olduğu anlaşılıyor. Ömrünün sonlarına doğru Köprülüzade Fazıl Ahmed Paşa döneminde Edirne’ye sürgüne gönderildi. Bağışlandıktan sonra İstanbul’a döndü, 1666’da da yaşamını yitirdi. Sultan 1’inci İbrahim döneminde şöhretinin doruğuna çıktı. Devlet büyüklerine kasideler yazdı. Ama asıl gazelleriyle tanınır. Şiirerini, duygu ve düşünceleri ifade ederken aşırıya kaçmadan divan şiirinin tüm olanaklarını en iyi şekilde kullanarak yazdı. Çağdaşları kadar kendisinden sonra gelen divan şairlerini de etkiledi. Divanı Doç. Doktor Haluk İpekten tarafından yayımlandı. İpekten’in Nâilî-i Kadîm’in hayatı ve kişiliğiyle ilgili bir eseri de var.
GAZEL
Severüz gördüğümüz âfeti dil-ber diyerek
Başlaruz nâle vü feryâda sitem-ger diyerek
Biz de bir gonce-lebün yolına cân versek olur
Can verür bülbüli gör âh gül-i ter diyerek
Boyanub hasret-i zülfünle duhâna şeb ü rûz
Verziş-i âh ederüz dûd-ı muanber diyerek
Çeşm-i mestün hevesiyle oluruz kîse-tehî
Kûçe kûçe gezerüz bir dolu sâgar diyerek
Nâilî dâğ-ı dil-i köhne-bahâr-ı gam olub
Gül-şene açılalum tâze gazeller diyerek
ŞARKI
Geçer firkat zamanı böyle kalmaz
Sağ olsun sevdügüm Mevlâ kerimdür
Onulmaz yâreler bitmez iş olmaz
Sağ olsun sevdügüm Mevlâ kerimdür
Olursa Hazret-i Hakdan inâyet
Gül-i sad-berg olur her dag-ı hasret
Gider fürkat gelür eyyam-ı vuslat
Sağ olsun sevdügüm Mevlâ kerimdür
Olursa mevc-i gâm her bâr hâ'il
Olur şâhid hüveydâ kâm hâsıl
Çıkar bir gün kenara zevrâk-ı dil
Sağ olsun sevdügüm Mevlâ kerimdür
Tek ü tehna belâ deştinde her dem
Ne hem-râh isterüm ne yâr-ı hem-dem
Bulur bir gün nihayet menzil-i gam
Sağ olsun sevdügüm Mevlâ kerimdür
TAHMÎS
(Tahmîs-i Nâilî Çelebi gazel-i Bahâyî)
Hirâs-ı fitne saldun dehre ey bî-dâd n’eylersün
Kopardun yer yer âşûb-ı kıyâmet-zâd n’eylürsün
Perîşânlıklar etdün nev-be-nev icâd n’eylersün
Dağıtdun hâb-ı nâz-ı yârı ey feryâd n’eylersün
Edüb fitneyle dünyâyı harâb-âbâd n’eylersün
Vücûdun eylemiş hikmet-şinâs-ı âlem-i bâlâ
Aristâlis-i asr u nakd-ı vakt-ı Bû Alî Sînâ
Benânun hall-i râz-ı müşkilât-ı nabz edüb hakkaa
Edersün gerçi her derde tabîbim bir devâ ammâ
Cünûn-ı ehl-i ışk olunca mâder-zâd n’eylersün
Nihândır bû-yı fitne târ-ı anber-fâm-ı zülfünde
Nice subh-ı kıyâmet muhtfîdir şâm-ı zülfünde
Dimağ-âşüftedir cân ârzû-yı kâm-ı zülfünde
Dil-i mecrûhuma rahm eyle kalsun dâm-ı zülfünde
Şikeste-bâl olan murgı edüp âzâd n’eylersün
Zemîn nat-ı siyâset-gâh-ı dil seyf-i kazâ mübrem
Zebân hâmûş-ı hayret sîne sûzân dîdeler pür-nem
Hevâ-yı ışk şûr-efgen mahabbet gaalib ü muhkem
Şehîd-i tîg-ı ışk-ı yârdır ser-cümle-i âlem
Urub şemşîre dest ey gamze-i cellâd n’eylersün
Bulub pervâza ruhsat rûzgâra işveler satdun
Perîşân etmeğe cem’iyyet-i uşşâkı can atdun
Ne âl etdünse etdün murg-ı cânı dâma uğratdun
Varub gîsû-yı zülf-i yârı biri birine katdun
Yine bir fitne tahrîk eyledün ey bâd n’eylersün
Ne sûret kim çekersün can bağışlarsun Mesîh-âsâ
Olur hayrân-ı kârun mû-şikâfân-ı yed-i beyzâ
Bu san’atde ne Erjeng ü ne Mânîdür sana hemtâ
Güzel tasvîr edersün hatt u hâl-i dil-beri ammâ
Füsûn u fitneye geldükçe ey Bihzâd n’eylersün
Olursun Nâilî-veş gördüğün mahbûba efgende
Meta’-ı sabrunı tâlân eder her tıfl-ı nâz-ende
Mahabbet gam-fezâ esbâb-ı cem’iyyet perâkende
Bahâyî-veş değülsün kaabil-i feyz-i safâ sen de
Tekellüf ber-taraf ey hâtır-ı nâ-şâd n’eylersün
(Vezin: Mefâilün mefâilün mefâilün mefâilün)
(İtalik bölümler Bahâyî'nin gazeline ait beyitler)
GAZEL
Dil-i zârı haste kıldı ne yaman nezâredür bu
Şeb-i gamda koydu hâlün ne siyâh sitâredür bu
Açılub gül-i terinden mey içerdi sâgarından
Ele al ki hanceründen dil-i pâre pâredür bu
O periyi âh-ı şeb-gîr ede câme-hâbâ teshîr
Olunur mu lûtfu ta’bir ne hoş istihâredür bu
Felekaa dokuz sefînen güm eder habâb-veş dil
Hazer eyle cünbişinden yem-i bî-kenâredür bu
Der imiş görüb ol âfet bu tahammülüm cefâya
Dil-i Nâilî değüldür kopa seng-i hâredür bu