«Kalbimizde Tanrı'nın nuru vardır, onun adı da vicdandır.» (L.N. Tolstoy)


Rus yazarı Lev Nikolayeviç Tolstoy,1908 yılında, Abdullah El-Sühreverdi'nin Hindistan'da yayımlanmış “Hz.Muhammed'in Hadisleri” adlı kitabı okumuştur. Tolstoy, okuduğu hadislerden bir kitapçık tertip etmiş, bunu Rusya'da “Posrednik” adlı yayınevinde Ekim 1908'de, “Muhammed'in Kuran'a girmemiş Hadisleri” olarak bastırmıştır. Tolstoy bir dindar olarak dini konuları iyi biliyordu. Onun İslam'a bakışı, özellikle 15 Mart 1909 yılında, Azeri kökenli General İbrahim Ağa ile evli olan Rus asıllı bayan Yelena Vekilova'ya yazdığı mektuplardan anlaşılıyordu.

Dönemin Rusya'sında, çocukların, kendi halkının (Azeri-Türk toplumu) huzuru için İslam'ı kabul etmek istemeleri halinde; anne ve baba farklı dine mensup olsalar bile, çocukların din değiştirmeleri için baskı yapılmadığını öğreniyoruz. Yelena Vekilova, bu yaklaşımdan hareketle durumu, düşüncelerine değer verdiği çağdaşı Tolstoy'a bildirip, çocukların kimliklerine hangi dini yazdırmasının daha iyi olacağını danışmıştır. Tolstoy'da bu çağrıya gecikmeden yanıt vermiştir.


“…Muhammediliğe, Provoslav (Rusya'da Hristiyanlığın bir kolu) dininden daha fazla önem vermelerine gelince, ben bütün kalbimle buna katılıyorum. Bunu söylemek ne kadar tuhaf olsa da benim için Muhammedilik, Haça tapmaktan (Hıristiyanlıktan) mukayese edilemeyecek kadar yüksektir. Eğer insan seçme hakkında sahip olsaydı, aklı başında olan her Provoslav (Hıristiyan) ve her bir insan, şüphe ve tereddüt etmeden Muhammediliği; tek Allah'ı ve onun Peygamberini kabul ederdi.


Neden?
Çünkü zor ve anlaşılmaz ilahiyatçılık olan Toritsa ( Teslis İnancı-Baba,Oğul ve Kutsal Ruh), sırlarla dolu Meryem Ana, Mukaddesler ve onların resimleri, tasvirleri ve zor ayinlerle dolu… Başka türlü de olamazdı. Yani Muhammediliğin, dini öğretilerin aslının yerine geçen birçok batıl inançların, kilise inançlarına çevrildiği bir dönemde, kilise inancından yüksek durmaması mümkün değildi. Şuna dikkat edelim ki: Muhammedilik, Hıristiyanlıktan 600 yıl sonra ortaya çıkmıştır. Dünyada her şey gelişiyor, mükemmelleşiyor. Her bir insan geliştiği gibi bütün insanlık da gelişip mükemmelleşiyor. İnsan hayatının anlamı, esası, onların dini anlayışlarıdır. Dinin mükemmelleşmesi ise, onun anlaşılmasını kolaylaştırmaktan ve her türlü gizli kalan düşünceleri açıklamaktan ibarettir.


Bu konularda en eski dinlerde her şeyden fazla tuhaflıklar ve her çeşit batıl inançlar, uydurmalar (hurafeler) vardır ki, bunlarda doğruyu saklıyor, perdeliyor. Bu da ağırlıklı olarak eski dinlerden olan, Budizm, Brahmanizm, Konfüçyüs dininde Taoizm gibi beşeri dinlerle Hıristiyanlık ve Musevilik ve çok az da olsa en son ve en büyük din olan İslam'da da vardır.”


(Kısaltılmıştır – 15 Mart 1909 tarihli mektup bu mektup “Literaturniy Azerbaydjan” dergisinde yayımlanmıştır).