Kanserli Hasta Psikolojisi Ülkemiz koşullarını göz önüne aldığımızda kanser hastalarının bir bölümü kansere yakalandığını bilmemektedir, kalan bölümü ise kanser olduğunu bilmekte veya en azından ‘hissetmektedir’. Yapılan çalışmalarda kanser hastalarında %50 ye yakın bir oranda ruhsal bozukluklar saptanmıştır. Bunlar arasında sosyal uyum güçlükleri veya bozuklukları, panik bozukluklar, depresyon, kişilik değişiklikleri, alkol veya uyuşturucu maddelere yönelme, gelecek (çocuklar, evlilik, kariyer) korkusu, ölüm korkusu sayılabilir. Her şeyden önce hem hasta, hem de yakınları içine düşülen bu durumun neden başlarına geldiğini düşünmek gibi faydasız, üzücü, yıpratıcı ve moral bozucu bir ruh hali içine girmemeleri gerekir.
Tedavi gerekli ise profesyonel yardım almak yani psikiyatri uzmanı ve olasılıkla onun vereceği ilaçlardan yararlanmak, özellikle ameliyat sonrası, kemoterapi ve radyoterapi dönemlerinde gerekli olabilir. Tedavi dönemlerinde ortaya çıkabilecek olumsuzluklar; ağrı, bulantı ve kusmalar, saç dökülmesi fiziki güçsüzlükler, ancak hasta yakınlarının hasta yerine kendini koyma (empati) , hastaya sevgi ile yaklaşma ve moral verme gibi olumlu davranışları ile yumuşatılarak önlenebilir. Hastaya yapılacak telkinlerle yaşanılan müddetçe yaşama şevkini ve umudunu kaybetmemesi, yaşanılan olaylara olumlu gözle bakması, dünyada daha kötü şartlarda yaşayanlar bulunduğu anlatılmalıdır. Bunlar dışında kendisi yapamıyor ise vücut temizlik ve bakımı günlük olarak uygulanmalıdır.
Diğer taraftan, yurdumuzda yaygın bir davranış olan hasta ziyaretleri gerekirse hijyenik ve psikolojik mahzurları nedeni ile kısıtlanmalı , kaçınılmaz olan ziyaretlerde hastaya hastalığını hatırlatacak olumsuz konuşma ve sohbetler ziyaretçilerle ön konuşma yapılarak önlenmeli, ziyaretler kısa tutulmalıdır. Unutulmamalıdır ki insan beyni neye inanır ise kendi bedeni o yönde aynı paralelde hareket eder. İyileşeceğine gerçekten inanan bir insanda tüm hormonları ve salgı bezleri bu motivasyonu destekler ve tedavi sürecini olumlu etkiler. Dünyada yapılan birçok araştırmada tespit edilmiştir ve bu duruma ‘Beynin İyileştirici Gücü’ adı verilmiştir.
Örneğin çok sağlıklı bir insana yanlış bir teşhis sonucu kanser tanısı konsa ve bu teşhis kendisine söylense bu insanın ilerleyen günlerde ne hale gelebileceğini tahmin etmek çok zor değil. Çünkü beyni kendisinin kanser olduğuna inandırıldığı için önce groki duruma düşme sonrasında bazı umutsuzluklar, mücadele yöntemleri araştırmaları ve çöken bir psikoloji sonrası zaten birçok bedensel sorun gerçekleşebilir. Hatta gerçekten kanser bile olabilir.
Şimdi birde kanserli bir hastaya bu teşhisin yanlış konduğuna ve kanser olmadığını söylediğimizi düşünelim. Büyük bir mutlulukla bu yanlışlığa sevinecek aslında hasta olmadığını düşünerek yeniden hayata sarılacak ve hiç olmadığı kadar hayatın güzel yönlerini görecektir. Ve bu da o insanın aslında kanserinin iyileşebilmesi için gerekli bir ortama sokacaktır.
Kısacası insan beynine neyi empoze ederseniz bedeni de o yönde etkileyebilirsiniz. Böyle bir beynin nasıl hareket ederek bedenide etkileyebildiğine bir örnekte şöyle verilebilir: Kişinin yüksek tansiyon şikayeti ile Acil’e kaldırıldığını düşünün. Acil’e gelmeden önce tansiyonu 25′dir ve oldukça tedirgin, psikolojisi bozulmuş ve ne yapacağım şimdi ben telaşı içerisindedir.
Acil de bulunan hemşire hastanın tansiyonunu ölçer ve doktora bildirir, hasta bütün bu olanları pür dikkat seyreder. Hastaya biraz uzanması gerektiği söylenir, bir sorun yok denir.
Hastalar psikolojik olarak kendilerini hastaneye attıklarında otomatik olarak %30 rahatlamadan dolayı aslında iyileşme eğilimine girerler. Hemşire, hastanın tansiyonunu tekrar ölçer ve doktora dönerek ‘Doktor Bey hastanın tansiyonu 13′e düşmüş’ diye seslenir. Hasta yine olup biteni pür dikkat izlediği için , aslında 13′e düşmemiş tansiyonu bu kelimeleri duyduktan sonra kendiliğinden tansiyon 13′e oturur. Çünkü yüksek tansiyon hastalarının telaş-korku ve panik halleri her zaman tansiyonun yükselmesinde yada düşmemesinde rol oynar.
Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere asla kanser hastalarında da psikoloji göz ardı edilmemelidir.