MİCROSOFTTAN NEREYE? YAŞANMIŞ GERÇEK BİR OLAYDIR) İşsiz bir adam varmış. bir gün bu adam microsoft şirketine wc temizleyicisi için iş başvurusu yapmaya gitmiş. Adamı testen geçirmişler. Adama demişler:
-İş başvurunuzu size e-mail olarak ileteceğiz
adam:
-benim e-mail adresim yok.
microsoft elemanı:
-ozaman sizi işe alayıyoruz.
demiş.

bu adamın cebinde 5 doları varmış gitmiş 5 dolar ile 5kg kiraz almış, daha sonra bu kirazları kapı kapı dolaşıp aldığının 2 katına satmaya başlamış.adam 1 yıl 2 yıl 3 yıl ... böyle devam ederek parasını kazanmış. 10 yıl sonra bir ithalat şirkti kurmuş.

Adam sigorta yaptırmak için sigortacıya gitmiş:
sigortacı bu adama adınız soy adınız vs. vs. sormaya başlamış
sıra gelmiş e-mail adresine
sigortacı:
-e-mail adresinizi söyleyiniz.
adam:
-e-mail adresim yok
sigortacı:
-sizin gibi büyük fabrikası olanın nasıl e-mail adresi olmaz şaşıyorum.
demiş.
ADAM:
-E-MAİL ADRESİM OLSAYDI ŞUANDA MİCROSOFT'TA WC TEMİZLİYOR OLURDUM!
demiş.
Montauk Projesi (phoenix Projesi) (philadelphia Deneyi) ) U.S.S Eldridge isimli geminin maruz kaldığı olayın temeli, radar görünmezliğinin araştırıldığı 1943 yıllarına, Montauk projesinin orijinine dayanmaktadır. Bu U.S.S Eldridge isimli araştırma gemisi philadelphia'da deniz kuvvetlerinin tersanesine çekilip götürüldükten sonra bu gemiyle alakalı Philadelphia deneyi bu geminin yasadıkları üzerine şekillendirilmiş ve söylenti bu geminin üzerine atfedilerek yayılmıştır. Bu deneyin amacı gemiyi radar'a karsı fark edilmez etmekti. Ve bu deney gerçekleştirildiğinde genel olarak beklenilmeyen çok şiddetli etkilere neden oldu. Gemi sadece beklenildiği gibi radar'da görünmez olmakla kalmadı çıplak gözle de görünmez oldu. Ve sonraki tetkiklerde geminin kütle olarak ta uzay/zaman çerçevesinden çıkmış olduğu anlaşıldı. Başka bir anlamda gemi boyut değiştirmişti! 1943 teknolojisinin bilinen koşulları içerisinde deney bilimde göze çarpan yeni bir buluş olmasına rağmen bu deneye katılan mürettebat açısından deney tamamen fiziksel ve zihinsel olarak olumsuz yan etkilere sahipti. Bu olayın tamamı resmi olarak saklanmıştır. Savaştan sonra Philadelphia deneyinin teknik sorumluluğunu yönetmiş olan Dr. John von Neumann'in yönetiminde araştırma devam etti. Doktorun verdiği emirler bu deneye katılan insanların zihinlerini bozan şeyin ne olduğunun öğrenilmesi yönündeydi. Niçin bu deneye katılan insanlar bir yan etkiye maruz kalmadan ara boyutsal alanda kalamadılar? Newyork Long adasında bulunan ''Brookhaven National'' laboratuarlarında insan faktörü ile ilgili bilimsel çalışmalar başlatıldı. Bu çalışma phoenix projesi olarak biliniyordu. Von Neumann sadece modern bilgisayar ve matematiksel bir alanda yeni kesifler yapan bir deha değildi. İkinci dünya savasından sonra müttefiklerin ele geçirdikleri 'Nazi'lere ait insan psikolojisi ve zaman boyutları konularında yürütülen araştırmaların dahil olduğu' çok büyük bilgi üssüne ait askeri sanayi kompleksindeki cihazları ve donanımları kullanabilecek düzeyde bir bilim adamıydı.. Von Newmann phoenix projesi dahilinde insanların zihinlerini makinelere bağlamak amacıyla denemede(deneyde) kompleks radyo teçhizatı ile bilgisayar teknolojisini birleştirmeye çalıştı. Çabaları oldukça basariliydi. Bu deneylerden yıllar sonrası, insan düşünceleri ezoterik kristal radyo alıcıları ile alınabiliyordu.. Ve bu düşünceler bilgisayara aktarılıp depo edilebiliyordu. Ve bu düşünce modelleri bir bilgisayar ekranında görülebiliyordu. Bu teknik geliştirilerek zihin okuma makineleri ve zihin kontrolü tekniğine kadar teknoloji geliştirilmişti. En sonunda phoenix projesi insan belleğinin ve zihnin fonksiyonlarına dair epey bilgi elde etmişti. Bu projenin geliştirilmesini isteyen Congress'e araştırma sonuçları iletildi. Congress ve proje'yi yürütenler kendi belleklerinin de kontrol edilmesinden korktukları için projenin iptalini istediler. Ancak Montauk Projesine katılan insanlar bu projeyi durdurmak istemiyordu. Bu insanlar projeyi daha da geliştirerek Işınlama ve zaman yolculuğu teknolojisi
konusunda tam bir kontrole sahip olmak istiyorlardı. Bu proje çerçevesinde insanin parapsikolojik yeteneklerini içeren düşünce gücü üstünde de çalışmalar yapılmaktaydı. Düşünce gücü ile metal çubuklar bükülebilmekte ve eşyalar havaya yükseltilebilmekteydi. Fakat deneye katılanların merak ettikleri şey düşüncenin zaman üstüne yönlendirilmesiyle zaman akısında bir sapma yaratıp yaratılamayacağıydı. Araştırmalar iki yöndeydi; hem insan zihninin potansiyelleri hemde teknolojinin potansiyellerini içeren araştırmalar
yürütülmekteydi. Yıllar süren araştırmalar sonucunda yoğun çalışmalar ve korkunç deneyler sonrası zaman yolculuğuna izin veren zaman kapıları açıldı. Deneyler sonucunda Montauk projesi bünyesinde son olarak(olasılıkla) orijinal Philadelphia deneyi ve 1943'lü yıllara kadar geriye açılmakta olan bir zaman girdabı(Time Vortex) yaratıldı. Montauk projesi bünyesinde yaratılan zaman kapıları, bu deneye dahil olan Preston hem de Duncan Cameron'un
hesaplarına göre tam anlamıyla kontrol edilemiyordu. Zamanda ileri ve geri gidip
gelinebiliyordu fakat bazı şeyler kontrol dışındaydı. Duncan bir grup insanla birlikte bir araya gelip projenin durdurulması yönünde karar aldı.

...AL BIELEK phoenix projesinin en son safhalarıyla ve bu projede bulunan görüşlerle ilgilenilecegini söylüyor; Al Bielek olarak ben bu projeye 1953 'te katildim. Operasyonların son safhasında zaman tünellerini yönetmek için kullanılan psisik sandalye arasında ortak siniri oluşturan bilgisayar ve bilgisayara bağlı ezoterik kristal radyo alıcıları bulunmaktaydı.
Al Bielek : [ Projenin ilk safhaları çok zordu . Sistemler doğru çalışmadılar ve pek çok problem vardı. Ben Al Bielek olarak ve Duncan Cameron 'la Preston Nichols'da yine kendileri olarak deneye katıldılar. Proje zaman tünellerini meydana getirdi[ The project generated the time tunnels]. İnsanlar uzay ve zaman içerisinde bu tüneller sayesinde seyahat edebiliyorlardı. Ancak onlar Montauk'ta devam eden projelere katılmakla birlikte ''zamanda bir
şuur transferi gerçekleştirerek ve geçmişteki bedenlerine kendilerini naklederek'' Philadelphia deneyine de katıldılar. Biz hala projelerin hepsinin ne olduğunu bilmiyoruz. Tüneller için gerekli olan teknoloji bize uzaylılar tarafından verildi. En önemlisi sürüngenler sınıfından olan Orion grubu ve 2. grup olarak Leverons adıyla çağrılan uzaylılar. En çok yardim sağlayan grup
Sirius A 'dan di. Bu gruplar bizim hükümetimizle gizli bir şekilde çalışıyorlardı. Hükümetin amacı kendi teknik sistemlerini daha da otomasyona çevirmek ve bellek kontrol tekniklerini geliştirmekti. Pek çok değişikliklerden sonra 1977 yılları dolayında tüneller tam olarak isler vaziyete geldi. 1979 yılında da istedikleri tüm sonuçları aldılar. Projenin durdurulduğu 1983
yılının 12 Ağustos gecesine kadar sonuçları aldılar. Ve proje, projeye katılanlarca içten sabote edildi. Phoenix projesinin yararlarından biri zaman tünellerinin kullanımı ile yakın gezegenlere gidilebilmesiydi. Nazi döneminde elde edilen zaman boyutları hakkındaki bilgiler sonucunda Almanlar 1947'de kendi araştırma laboratuvarlarında bir zaman tüneli etkisi yaratarak kendilerini yakın gezegenlere ışınlayabiliyorlardı. Birleşik devletler Rus araştırmacılarla
birleşerek 1962'de Mars'a gitmişlerdi. Bu araştırmalar resmi bilim literatürlerinin dışında küçük grupların büyük finanslarla yürüttükleri deneysel çalışmalardan ibaretti ve bu deneyleri yapanların ulaştıkları nokta elde edilen bilgiler gizli dosya arşivlerinde hala bir sır olarak açıklanmayı beklemektedir.
Rus'lar 1962'de zaman tüneli etkisini kullanarak Mars'a gittiler ve oradan dünyaya bilgi gönderdiler. Mars'taki araştırmacılar : <> Çünkü onlar zaman tüneli açma tekniğini kullanarak uzayın ve zamanın herhangi bir koordinat noktasına kendilerini nakil edebiliyorlardı (Teleportasyon). Böylece Mars’ın verilen koordinatlarına
gittiler. İlerleyen teknoloji sayesinde zaman tünellerini isletmek için talep edilen tüm koordinatlar ve bilgi, manyetik bir kasete kayıt edilir. Ve siz bu kaseti alıp bilgisayara koyabilirsiniz. Böylece insan beynini zaman/uzayda koordinatları ayarlayıp belirleyen bir araç gibi kullanan psisik sandalyeye gerek kalmadan direkt bilgisayar sistemiyle istenilen yerleşim alanına giden zaman tünelini açabilirsiniz. Çünkü bilgisayar, gök bilimine ait olan, tüm Dünya
hareketleri, Güneş Sisteminin Hareketleri gibi bilgileri içerir ve hepsi bilgisayar içinde mevcuttur. Böylece herhangi bir anda holografik taramayla bulunduğumuz noktanın gideceğimiz noktaya olan mesafesi, konumu belirlenmiş olacağından o bilinen noktaya doğru zaman/mekan kayması etkisiyle kendimizi transfer edebiliriz. ] Al Bielek: Mountauk projesinde çalışanlardan biride Matthew Taret' ti. Matthew Zaret ve Preston Nichols teknik istasyon ustalarıydılar. Zaret benim önerim üzerine 1980'de görevinden ayrıldı. Prof. Zaret Radyo Frekans vericilerinin(RF transmitters) hepsini çizdi ve inşa etti. Zaret görünmezliği sağlayacak ve zaman tünellerini oluşturabilecek güçte
elektromanyetik alanlar üreten dev bobin planlarını çizmekle görevlendirilmişti. Prof. Zaret yüksek güçte RF verici sistemleri, Radar ve modülatör sistemleri üzerine bir uzmandı. Prof. Zaret Montauk projesi için en son özel bir Amplitron(yükseltici/ Radyo Frekans Tüpü) tasarımını yapmıştı. Çetin Bal: Philadelphia ve Mountauk projesinin teknik sistemlerinin teorik temeli 'zamanın bir dalga olması' kuramını esas almaktaydı. Bu proje çerçevesinde ''zaman'' bir dalga yapısı olarak görülmekteydi. İleri ve geri olmak üzere iki zaman dalgası vardır. Ve zamanın bu dalga yapısı yüksek güçteki radyo frekans alanları ile sekteye uğratılarak zaman ve uzayda bir çatlak yaratılabilir. Yani zaman eğilip bükülebilir...Kısaca bu deneylerin öngörüsü buydu!
OLAYIMIZ (Anıtkabirin Bilinmeyen Yönleri ) 51 yaşındaki Anıtkabir’in bilinmeyenleri..
Türk milletinin kalbinin attığı yer olan Anıtkabir, bilinen siluetinin yanı sıra bilinmeyen bir çok gerçeği de yıllardır derinliklerinde saklıyor. Yapımı 9 yılda tamamlanan yaklaşık 150 bin ton ağırlığındaki Anıtkabir, heykellerinden süslemelerine, kulelerinden kabartmalarına kadar pek çok özel anlamlarla yüklü...

Anıtkabir Komutanlığı’ndan alınan bilgiye göre, yapımına 9 Ekim 1944’de başlanan ve 1 Eylül 1953’de tamamlanan Anıtkabir’in yerini ilk olarak Aydın Milletvekili Mithat Aydın önerdi. Ata’nın kabrinin yapımıyla ilgili komisyon Etnoğrafya Müzesi, TBMM’nin arkasındaki tepe (Kabatepe), Ankara Kalesi, Altındağ ve Gazi Orman Çiftliği seçeneklerini eleyerek tam Çankaya’da karar kılacağı sırada, Aydın Milletvekili Mithat Aydın daha sonra “Anıttepe” olarak adlandırılacak olan Rasattepe’yi önerdi. Komisyon üyelerinin de burayı gördükten sonra Aydın’a hak vermeleri üzerine Anıtkabir’in Rasattepe’ye yapılması kararlaştırıldı. Türk milletine gömüleceği yer konusunda bir vasiyette bulunmayan Atatürk’ün yıllar önce bir gezi sırasında Rasattepe’yi gezerken ağzından dökülen “Bu tepe ne güzel bir anıt yeri...” sözleri de bugün için çok anlamlı...

Anıtkabir için 1941’de açılan yarışmaya, İkinci Dünya Savaşı’nın en çetin günleri yaşanmasına rağmen Türkiye, Almanya, İtalya, Avusturya, İsviçre, Fransa ve Çekoslovakya’dan toplam 49 proje katıldı. Ancak en çok beğenilen üç proje arasında Prof. Emin Onat ile Doç. Orhan Arda’nın “25” numaralı projesi kabul edildi.