Herat’ta doğdu. Babası Uygur kabilesine mensup olan Kiçkine Bahsi, Timur’un torunlarının hizmetinde bulunmuş, en son da Bâbür Şah’ın sarayında yeri olan biriydi. Alî Şîr, Sultan Hüseyin Baykara’ya meşhur “Hilâliyye” kasidesini sundu ve onun hizmetine girdi. O da Alî Şîr Nevâyî’ye “Mühürdarlık” görevi verdi. Bir süre sonra, Abdurrahmân-ı Câmî’nin irşadı ile Nakşibendî tarikatına girdi. 1483-1485 yılları arasında Hamse’sini tamamladı. Seyyid Hasan Erdesîr’in ölümü üzerine onun hayatı, faziletleri ve münasebetlerini ihtiva eden kasidesini kaleme aldı. Alî Şîr Nevâyî, manzum ve mensur eserleriyle sadece Çağatay edebiyatının değil, bütün Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden biridir. Özellikle Farsça Divân’ı ve Mecalisü’n-nefâis adlı tezkiresiyle İran edebiyatında çok üstün bir yeri vardır.Farsçanın resmi dil olarak hüküm sürdüğü, Fars edebiyatının Mevlânâ Câmî ile zirveye ulaştığı ve aydınların Farsça yazmayı meziyet saydıkları bir dönemde Nevâyî’nin, Türkçenin birçok yönden Farsçadan üstün olduğunu savunması ve Türkçe ile de yüksek bir edebiyat meydana getirmenin mümkün olduğunu bizzat eserleriyle ispat etmesi, genç şairleri Türkçe yazmaya teşvik etmesi onun edebiyatımızdaki önemini belirtmeye yeterlidir.
Mecalisü’n-nefâisÇağatay Türkçesi ile Semerkant’ta Hüseyin Baykara adına yazılan Mecalisü’n-nefâis, Türk edebiyatında yazılan ilk tezkiredir. Mukaddime ve yazarın meclis adını verdiği sekiz bölümden oluşan bu eser, Câmî ve Devletşah’ın eserlerinin benzeridir. Tezkirede şairler her mecliste kronolojik olarak sıralanmıştır.I. Meclis, Nevâyî dogmadan önce yaşayan sairlere;II. Meclis, Nevâyî’nin çocukluğunda ve gençliğinde tanıdığı; fakat tezkire yazıldığında ölmüş olanşairlere;III. Meclis, Nevâyî’nin çağdası olan şairlere;IV. Meclis, Bilgin şairlere,V. Meclis, Horasanlı şair mirzalara ve hükümdar ailesi şairlerineVI. Meclis, Horasan dışında yaşayan bilim adamı ve şairlere,VII. Meclis, Sultan ve şehzadelerden şair olanlara;VIII. Meclis, Dönemin padişahı Sultan Hüseyin Baykara’ya tahsis edilmiştir.Tezkirenin her tabakasının başında o tabaka için Türkçe açıklama ve -sekizinci tabaka hariç- her tabaka sonunda ise yine Türkçe tetimme kısmı bulunmaktadır. Yazar, tabakaları ve tetimmeleri isimlendirirken başlıklarda Türkçe sayıları kullanmayı tercih etmiştir.
Alî Şîr Nevâyî, şairler hakkında bilgi verirken, önce şairin ismini verir. Daha sonrasında verilen bilgiler arasında belirli bir tertip ve düzen olmadığı görülmektedir. Şairin adından sonra lakabı, baba adı, doğum yeri, kimin öğrencisi olduğu sıra gözetilmeksizin belirtilir. Bazen de şairin şiiri ve yeteneğine yönelik değerlendirmeyle başlanır. Sonra da öğrenim durumu, mesleği ve hocaları ile ilgili biyografik malumat verilir. Varsa eserleri sayılır, bazen beyit sayıları da belirtilir. Bu eserler Türkçe ise Türk diliyle yazıldığı vurgulanır. Zikredilen eserler eğer başka bir sairin eserine nazire ise o sairin ismi belirtilir.Tezkirede şairlerin doğum tarihlerine rastlanılmaz. Nadiren ölüm tarihleri ve kimin döneminde yaşadıkları belirtilir. Genellikle şairlerin nerede öldükleri bazen de kabirlerinin nerede yer aldığı belirtilir. Şiirlerinden örneklerle o şair hakkında bilgiler tamamlanır. Nevâyî, her şairin ekseriyetle bir, bazen de iki, en çok da dört beytini örnek verir. Sadece Hüseyin Baykara’nın şiirlerinin tamamının matla beyitlerini tezkiresine almıştır. Sairler hakkında uzun uzadıya bilgi vermekten kaçınmıştır.Tezkirede kullanılan dil, yalın fakat estetiktir. Hem Fars edebiyatı hem de Türk edebiyatı için önemli bir eser olan Mecalisü’n-nefâis’in asıl değeri Türkçede yeni bir türü, şairler tezkiresi geleneğini başlatmış olmasından çıkagelir. Türkçede yazılmış ilk sairler biyografisidir. Kendisinden sonra yazılacak olan tezkirelere birinci derecede modellik etmiştir. Eser, Çağatay edebiyatı özellikle de İran edebiyatı için çok mühim bir kaynaktır. Fakat asıl önemli yanı Anadolu’da meydana gelen tezkirelere modellik etmiş olmasıdır.