Çaresizce sakladığım acılarımdan
yaktığım anılardan ortaya çıkan bu büyük esere bakıyorum şimdi; sanki benim değilmiş gibi… Ne tuhaf
gerçekten sevene kadar
kalbin varlığı sadece bir varsayım oluyor.
Oysa o kadar acıyı da
o çekmemiş miydi? Aşkın varlığına kanıt isterse biri
sen varsın işte! Artık aşkı da gösterebilirim
kalbime baksınlar yeter…
Sevmek de böyle oluyormuş demek
peki daha önce yaşadıklarım neydi?
Komik bir rüya gibi geliyor şimdi gözyaşı döktüğüm geceler
yahu sevdiğimi sandığım gecelerde
kalbim neredeydi?
Birini sevdiğini nasıl biliyorsun? Sen bildiğini zannettiğinde
kalbinin
midenin ve hiçbir iç organının sana katılmaması tuhaf değil mi? Aklın yanılsamasıymış aşk sandıklarım
ben şimdi öğrendim kalbimin yerini
midemin büyüklüğünü ve heyecanın mideme neler yapabildiğini.
Demek gerçekten sevdiğinde
aşkı bulup ona giden yola çıktığında
seninle beraber yürüyormuş ruhun
kabin
bedenin ve tüm doğa.
Yoksa yıllardır camın önünde duran ve ne kadar yalvararak konuşsam
suyunu versem de senede bir çiçeği zor açan o menekşenin
sana olan aşkımı itiraf ettiğim gecenin ertesinde renk renk açması bir mucize olmalı…
Aşka
yani gerçek bir aşka hiçbir şey tepkisiz kalamıyor
belli! Sorarsan eğer evrene
sessizliğe
ağaca
kuşa ve elbette Tanrı’ya
ondan bir cevap geliyor
hem de gözüne sokarcasına.
Duymadığın
işine gelmediği veya yanlış yorumladığın bütün işaretlerden yola çıkarak kollarına koştuğun o sevdacıkların; basit birer ihtiras parçası
boşluk doldurmaca ve uzun süren tutkular olduğunu geç anlıyorsun.
Ben şimdi fark ediyorum deli gibi sevmenin ne olduğunu. Oysa bunca yıl kimler için fedakarlık etmiş
kimler için ömrümü tüketmiştim. Onların gerçek olmadığını kabul etmek bile ağrıma gidiyor ama şimdi aşkı yaşarken seninle
biliyorum tüm evren bu aşka saygı duyuyor.
Seni seviyorum
en basit haliyle ve sevmeyi hiçbir şeye benzetemiyorum şimdi. Ne kana kana su içmek gibi
ne hasretten yandığında kavuşmak gibi
ne güneş
ne ay gibi…
Seni seviyorum! Bunun kendisi yeterince büyük. Sonuna gelen her şey
kendinden başka bir şeye dönüştürmek gibi…
Candan Ünal