Yalanlara prangalanmış,
Bir yüreğin esirisin sen!...
Ve canı burnunda bir adamım,
“Ölüm” sebebisin sen!...
Hiçbir şey yokmuş gibi davranan,
Sustukça susan, vurdukça vuran,
Kaçtıkça kaçan, alçaldıkça alçalan,
Kalleş bir yüreğin pusu gözlerisin sen!...
Dağlasan da her vakit yaramı,
Sanma sana durup durup ağlarım.
Bağlasan da bütün yollarımı,
Sanma döner sana koşarım.
Kalemim kırıldıysa yüreğinden,
Bir daha yazmayacaksa ellerinden,
Görmeyecekse gözlerinden,
Sanma vurulurum, sanma yıkılırım.
Merak etme sevmelerimden,
Dağılmam gönül hücremde ben…
“Haram kokulum” özledimse özledim!...
“Yalan soylum” sevdimse sevdim!...
Yumrukladıysam duvarları,
Kanattıysam parmaklarımı,
“Çıkmaz yolum” sana ne? Kime ne?
Delik deşik uykuların içinde,
Ve kan ter düşlerin peşinde,
Ulan! Tükendimse tükendim,
Geberdimse geberdim…
Vicdan harbinde koyma hain yüreğini,
Sevmek senin neyine?
Görmek gözlerine pusu olmuşken böyle,
Ben ölmüşüm, kalmışım sana ne?
Bu talih böyle devam etmeyecek.
Yaşanan tarih böyle gitmeyecek…
Bir gün sen yazacaksın,
“Denizdin kalbimde, güneştin gözlerimde,
Çok söylemek istemiştim de,
Söyleyememiştim” diye haykıracaksın…
Buzdan yüreğini taştan taşa çalacaksın,
Kafanı kırk bin parçaya ayıracak,
Aklını, fikrini yitireceksin!
Görmek için gözlerimi,
Bir defa daha tutmak için ellerimi,
Kalan varını vermek isteyeceksin…
Ne varın, ne varlığın güldürecek,
Hiçbir şey kâr etmeyecek,
Bu takas bir daha olmayacak,
Sevgimin katresine muhtaçlığın,
Mahşer gününe kadar sürecek,
Ama asla yüzün gülmeyecek!…
Ben bir gönül mahkûmuyum,
Ben bir kader mahkûmuyum…
Yanık bir gönül ezgisi,
Darda kalmış bir yüreğin,
Gözleri yakan acı iniltisiyim…
Ben bir gönül mahkûmuyum,
Hasretin asıl ismi, kavuşamayan,
Kavuşsa da asla buluşamayan,
Kan revanda kalan bir yüreğin,
Sevgi işçisiyim…
Ben bir gönül mahkûmuyum,
Ben bir kader mahkûmuyum…
Tespih çekerim, volta döverim,
Parmaklık sayarım, ömür sayarım,
Gün sayarım, yıl sayarım…
Ben bir gönül mahkûmuyum,
Sen görmesen de, hiç gelmesen de,
Yattığım ranzada gördüğüm,
Mahpusluğumda bin defa öldüğüm,
Rüyalarımda tek gördüğümsün…
Aldırma, vur şimdi!...
Aldırma, kır kalemi!...
Sanma eğilirim, bükülürüm,
Sanma ölmekten geri gelirim;
“Çek o kara gözlerini Sık kalbime kalbime;
Bir adım kıpırdarsam namerdim…”